İnsanların işsizlikten, açlıktan canlarına kıydığı bir ülkedeyiz.

Bakın, ikisini de aynı dakikalarda duyuyorum:

İzmirli müzisyen Mehmet Mert El, perküsyon çalarak geçiniyor. Bir yıldır işsiz olan Mert, intihar ediyor.

Partili Cumhurbaşkanı, kapalı spor salonundaki parti mitingini dolduran vatandaşlara sesleniyor ve onlara “Pandemi koşullarında bile salonu tıklım tıklım doldurdukları için” teşekkür ediyor.

Tüm bunların yanında, iktidar partisinin her kademesinde söylem o kadar sertleşti ki! Zaman zaman küfüre varan iktidar açıklamaları artık AKP’nin her geçen gün daha da sertleşmekten imtina etmeyeceğini gösteriyor. “Kendinden olmayandan nefret eden” diye başlayan cümlelerimiz artık “Halkından nefret eden” diye değişse hiç de yanlış olmaz.

Karacaoğlan’ın, Veysel’in, Mimar Sinan’ın, Yunus Emre’nin, Dede Efendi’nin, Itri’nin, Nazım’ın, say say bitmez yaşamın her alanından yüzlerce aydının yetiştiği bu topraklarda, bu ayağının arkasına basan, bu yürürken oraya buraya balgam atan, bu komşusunu ihbar eden, gencini, öğrencisini tutuklayan, gazetecisini dövdüren, yazarına sövdüren, müzisyenini intihara sürükleyen, vasatı, kötüyü bu kadar normalleştiren bir iktidarı bu ülkenin halkı hak etmiyor!

Şu satırları yazarken Avustralya Açık Tenis Turnuvası finalini izliyorum. Djokovic-Medvedev maçı var. Maçın en sessiz yerlerinden birinde bir izleyici bağırıyor. Skandal! “AKP’lidir kesin” diyorum istemsizce. O kadar eminim.

***

TBMM Genel Kurulu'nda, Perşembe günü HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve Ömer Faruk Gergerlioğlu, cezaevlerinde “çıplak arama” yapıldığını belirterek, bu uygulamadan vazgeçilmesini istediler.

Uşak'ta cezaevinde çıplak arama yapıldığı iddialarını reddeden, AKP’nin genç haminnelerinden Özlem Zengin, “Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez. Bu, kurgusal bir harekettir ve biliyoruz ki size bir 'Aferin’ geldi. Hapisteki bu çıplaklıkla alakalı mevzuyu başlatan FETÖ'cü kadınlara bekledikleri yerden bir takdirname geldi” diyerek kadınlık ve onur tarifi yapıyor.

Ayşe Öğretmen’in cevabı, Zengin’e gelen tokat gibi tepkilerden sadece biri...

Bir televizyon programında ‘çocuklar ölmesin’ dediği için yargılanıp ‘terör örgütü propagandası’ yaptığı iddiasıyla tutuklanan öğretmen Ayşe Çelik, şöyle yazıyor: “6 aylık kızımın bezini açıp aradılar. Beni de çıplak aramak istediler, direndim, kabul etmedim ama ne yazık ki tanık oldum. Yıllar geçti söyleyemedim. Sayın Özlem Zengin siz bizim onurumuzu sorgulayacak son kişi bile olamazsınız. Utanç verici bir konuşma.”

Gazeteci Gönül Yılman ise yaşadıklarını şöyle dile getiriyor: “Abim cezaevindeydi, kemoterapi görüyordum, saçlarım yoktu, görüşe gideceğim için peruk taktım, ablam söyleyiverdi, hassas bedenim beni fazla hırpalamasınlar istedi. Peruğumu çıkardılar, sutyenimi çıkarırlarken bayıldım, abime hiç anlatmadık. Onurum ve iffetim konusunda bir şüphe yok her ne kadar onur ve iffet anlayışımız farklı olsa da. Benim yaşadığım en masumuydu, yüreğiniz yetiyorsa o mağdurları dinleyin bakalım dayanabilecek misiniz?”

Bir başka sosyal medya kullanıcısı da şunları dile getiriyor: “Hamileydim. Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne babamı ziyarete gidiyordum. Her hafta sutyenimi çıkartarak aradılar, artık tanımalarına rağmen her gittiğimde karnımı yokladılar. Direnmeme rağmen geçmemem gereken x-ray’den 6 ay boyunca her hafta geçirdiler. Yakınlarına zarar gelmesin diye o zaman susanları da FETÖ’cülükle suçlayın hadi. Gücünüz yetmez çünkü cezaevi bekleme salonlarında bize son ses SamanyoluTv izlettiğiniz zamanlardı o zamanlar. Bize onursuz, iffetsiz demek en çok da sizin haddinize değil!”

Özlem Hanım’a son tepki ise Selda Bağcan’dan geldi:

“Üç defa hapse girdim, her seferinde çıplak arandım. Anlamak istemeyenlere duyurulur.”

***

Değerli okurlar...

AKP hükümetinin her geçen gün daha da sertleşen bu nefret dili, gidiyor olmanın paniğidir. Bu hareket sadece iktidarını kaybetmeyecek, tarihten de silinecektir. Meydana getirdikleri yılların yıkımı ve yozlaşmasını onarmak tabii ki kolay olmayacak. Ancak bu karanlığın, şu pandemi dönemi ile birleşip bizi boğmasına izin vermeyeceğiz.

“Bu bezirgân saltanatı, bu zulüm”

Bi-TE-CEK!!!

***

Yozlaşmanın, baskının, kötünün ve vasatın hakimiyetinin altını sürekli çiziyorum yazılarımda. BirGün, bütün bu karanlığın karşısında yıkılmadan duran kalelerdendir. BirGün’e desteğiniz bir lütuf değil, görev olmalıdır. Sizlerden gereğini yapmanızı rica ediyorum. BirGün’e abone olmakla başlayabilirsiniz.