BirGün okurları bilir ya, tarihi anımsamadan geçmemeli; çünkü bugünlerde yeniden gündemde ODTÜ…                                                                                                                       
O döneme baktığımızda, devrimci öğrenciler ilk eylemlerine kendi öğrenci derneklerinde başlıyorlar.
1965-1971 arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde yalnızca kendisini sosyalist olarak tanımlayanların oluşturduğu bir kuruluş: Sosyalist Fikir Kulübü. Öğrenim, yurt ve dünya sorunlarıyla ilgileniyorlar... Öğrencilerin ele geçirdiği yerler (işgaller):1969‘da İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, ODTÜ ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi… Bu eylemler sırasında ODTÜTaylan Özgür,  Beyazıtta bir polis tarafından vurularak öldürülüyor… 68’in unutulmazlarından biri de 6. Filo’ya karşı. Filo’nun İstanbul’a asker çıkaracağını öğrenen gençlik oturma eylemlerine başlıyor, kente ABD askerlerini sokmuyor. İzmir’de de aynısı oluyor… Beyazıt’ta 30.000 kişinin katılımıyla yürüyüş düzenleniyor. Camilerde toplanan gericiler bu açık hava toplantısına(mitinge )saldırıp iki kişiyi öldürüyor. “Kanlı Pazar” denilen bu eylemin bütün yurtta gericiliğe karşı kamuoyu oluşumunda büyük bir etkisi oluyor… 5 Mart 1971’de ODTÜ jandarmalar yanınca basılıyor ve çıkan çatışmada üç kişi ölüyor. Bir hafta sonra da 12 Mart darbesi… Sosyalist Fikir Kulübü süresiz olarak kapatılıyor… 68 kuşağının ilk akla gelenlerinden, simgeleşmiş bir tarih de: 6 Ocak 1969.  O gün öğle saatlerinde ABD Büyükelçisi Commer ODTÜ'ye geliyor. Parker Hart’tan boşalan Ankara Büyükelçiliğine, Güney Vietnam’da ‘barışı koruma programı’ müdürü olan CIA ajanı Robert Commer’in getirilmesi özellikle sol görüşlü öğrenciler arasında büyük tepki oluşturuyor. Öğrenciler Commer’in arabasını ayrımsıyorlar(fark ediyorlar). Arabayı taşa tutuyor, camlarını kırıyor, sonra da ters çevirip yakıyorlar. Gelen itfaiyenin yangını söndürmesine de engel oluyorlar. Öğrenciler, gazetecilere, eylemlerinin nedenini, ''Vietnam'da pasifikasyon (etkisizleştirme) hareketini idare eden bir kişi, devrimci Türk öğrencilerinin bulunduğu bir üniversiteye elini kolunu sallaya sallaya giremez'' biçiminde açıklıyor. Halil Çelimli, elindeki sesborusuyla (megafonla), yanan otomobili izleyenlere, ''Halk savaşının ilk meşalesi burada yakıldı'' diye bağırıyor... Ne ki, daha başka meşaleler yakılıyor sonra; insanları yakan: K.Maraş’ta       (24 Aralık 1978), Çorum’da(29 Mayıs 1980), Sivas’ta(2 Temmuz 1993), Bayrampaşa’da  (19 Aralık 2000) vd…                                                                                                      Belki de en önemlilerden biri “sokaklar” sesini duyurabilmek için… Öğrenciler de yine alanlardaydı geçenlerde. Başbakanın katılımıyla ODTÜ Yerleşkesi'ndeki tören sırasında çıkan gösterilerde polis; basınçlı (tazyikli) su, biber gazı ve gaz bombasıyla saldırıyor gençlere. “Hani nerden bulurlar her Allahın günü onca biber gazını, gaz bombasını? Üretenler ve satanlar kim?” diye düşünürken, 30 Mayıs 2011 tarihli Cumhuriyet’teki Hakan Mıhcı’nın “Üniversitemizin de Bir Onur’u Var!” yazısı aklıma geliveriyor: “(…)Öğrenciler AKP iktidarından (…)duydukları memnuniyetsizliklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Hem de akıl almaz bir fiziki şiddete, akla ziyan üniversite soruşturmalarına ve adli davalara konu olma bahasına. (…) En temel demokratik haklar ve protesto gösterileri askeri darbe günlerini aratmayan bir zorbalıkla engellenmeye çalışılıyor. Öğrencileri “sakinleştirmek” amacıyla üzerlerine tazyikli su sıkılıyor, gaz bombaları atılıyor. Ölçü o kadar kaçmış durumda ki, daha yılın ortasına bile gelinmeden Emniyet Teşkilatının gaz bombası stokları tükeniyor. Neyse ki, başbakanlığın örtülü ödeneği imdada yetişiyor. 2.3 milyon lira karşılığında 170 bin yeni biber gazı bombası temin ediliyor ve “başkaldıranları sakinleştirme” operasyonları aralıksız olarak sürdürülebiliyor. Demokrasinin bu çeşidine olsa olsa “ileri gaz demokrasisi” deniliyordur herhalde…”