Batı ittifakının ABD liderliğinde yeniden toparlanması hedefiyle haziran ortasında yapılan şaşaalı NATO zirvesi ve AB ile dayanışma zirvesi de, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in temmuz ortasındaki Washington veda ziyareti de sonucu değiştirmedi. Biden yönetiminin göreve geldiğinde kucağında bulduğu Kuzey Akım-2 yenilgisi karşısında ‘yaptırım tehditlerine’ vardırdığı direnişi kısa sürdü. Bu durum, Biden yönetiminin ilk ciddi yenilgisi anlamına gelirken, Rusya-Almanya aksında temkinli ekonomik ilişki modeline eklemlenen enerji denklemi, 21. yüzyıldaki Avrasya jeopolitik denkleminin yeni girdisi artık. Kuzey Akım-2, Almanya ve Rusya bağlamındaki tarihsel atıflar eşliğinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’yı tasarlamış Amerikan yönetimi için yenilir yutulur iş değil.

11 milyar avro’luk Kuzey Akım-2, Baltık Denizi altından yılda 55 milyar metreküplük Rus gazını Almanya’ya sevk etmesi hedefleniyor. Rusya enerji devi Gazprom’un yanı sıra Shell, OMV, Engie, Uniper ve Wintershall gibi şirketlerin de yer aldığı projeye ABD, Doğu Avrupalı ortakları eşliğinde uzun süre itiraz etti. Bunun yerine önerdiği kendi sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) pek zayıf kaldı. Kuzey Akım-2, Washington’ın yıllarca uğraşarak Rusya’nın burnunun dibinde kurduğu Doğu Avrupa jeopolitiğinin altını oyacak nitelikte olduğundan Moskova’ya yaptırımlarla kök söktürüldü, Avrupa şirketleri projeye iştirakten men edildi. Avrupa ile ilişki modelini ‘efelenme’ üzerine kurmuş Trump’ın ‘büyükelçisi’ Richard Grenell, Almanya’yı Alman basınına verdiği ilanlarla tehdit dahi etti. Biden ile çalışamayacağı malum olan Grenell’in haziran ayındaki istifası hattın akıbetinin adeta işareti gibiydi.

Sonunda Merkel’in Washington’da Biden ile görüşmesinin ardından malumu operatör şirket Alman Nord Stream-2 AG ilan etti. Ağustos ayında yapımı tamamlanacak hattın yıl sonuna kadar faaliyete geçeceğini duyurdu. Yaptırım tehditlerine konu olan, ‘Stasici’ olduğu teması işlenen şirketin CEO’su Mathias Warnig, ABD’nin yaptırım tehditlerinin işlerini zorlaştırdığını söylerken, “Sonuç tüm uluslararası gereksinimleri ve endüstri standartlarını karşılayan bir boru hattı olacak” diye vurguladı.

Biden yönetimi ne etsin, görüntü kurtarmaya çalışıyor. ABD Başkanı, Merkel’i 15 Temmuz’da Beyaz Saray’da ağırlarken, başkan olduğunda projenin yüzde 90 oranında tamamlandığını ve yaptırımın mantıklı görünmediğini söyledi, “İyi dostlar aynı görüşte olmayabilir” dedi. Merkel ile Rusya’nın enerjiyi komşularını baskı altında tutmak yahut tehdit etmek için silah olarak kullanmasına izin verilmemesi gerektiği konusunda ortaklaştıklarını söyledi. Bu durum Merkel’in milim taviz vermediği olarak okunmalı. Almanya lideri Ukrayna’nın Kuzey Akım-2 nedeniyle transit kaybı yaşamayacağını, geçiş ülkesi olmayı sürdüreceğini vaad etmekle yetindi. Şimdi ABD-Almanya’nın Ukrayna’nın enerji dönüşümünü destekleyecek formüllerde uzlaştığı söyleniyor. Wall Street Journal’e bakılırsa 4 maddelik anlaşma uyarınca Almanya ve ABD yenilenebilir enerji ve bağlantılı sanayi için Ukrayna’nın yeşil teknoloji altyapısına 50 milyon dolar yatırım yapacak. Kiev’in Rusya’yla 2024’te bitecek anlaşması uyarınca ödediği yıllık 3 milyar dolarlık transit ücreti almaya devam etmesini sağlamaya çalışacaklar. ABD de Kuzey Akım-2’nin jeo-ekonomik sonuçlarını sınırlamaya uğraşacak. Almanya Orta Avrupa diplomasi forumu ‘Üç Denizler Girişimi’ndeki enerji görüşmelerine destek verecek. Baltık, Adriyatik ve Karadeniz Girişimi olarak bilinen bu girişim, 12 devletin katıldığı bir forum niteliğinde. Kuzey-Güney eksenini bağlaması umuluyor, o kadar.

JEOPOLİTİK OYUNUN KİBİRLİ KARA KOMEDİSİ

Velhasıl, renkli devrimler sürecinde neo-nazilerin iktidara ortak kılındığı Ukrayna, mütemadiyen düşmanlık ettiği Rusya’nın gazını miadı dolmuş boru hattı sisteminden Avrupa’ya aktarmayı kendisine doğal hak görürken, düşmanlık yürütmesi için kendisini destekleyenlerin vaatlerine kaldı. Bu vaka jeopolitik oyunun en kibirli kara komedilerinden. Ukrayna yönetimine ‘Amerikan gazı alıp Amerikan karşıtlığı yapabilir miydiniz’ diye soran çıkmaz.

Biden ile Merkel cicili bicili bir ‘Washington deklarasyonu’ da imzaladı. İçinde ‘şeffaf dünya, demokratik ilkeler ve değerlerin’ geçtiği, ‘dış baskı olmadan özgürlük ve barış için mücadelenin’ yer aldığı bu metin, elbette NATO’daki ortaklığın pekiştirilmesini ve meşhur 5’inci madde atfını içermekte. Ne ki, Ukrayna’nın NATO üyeliği zaten çıkmaz ayın son çarşambasına bırakılmışken, güçlü Transatlantik bağların savunucuları uzun şansölyeliği eylülde sona erecek olan Merkel sonrasında Rusofobik Alman Yeşillerine bel bağlamış görünüyorlar. Tabii ki Kuzey Akım-2 Merkel’in şahsi meselesi değil, Batı’nın nefret figürü haline gelmiş eski şansölye Gerhard Schröder’in bile değil, Alman devletinin kararı, ‘enerji devrimine’ soyunmuş Alman sanayisinin ihtiyacına hitap etmekte. Bu yüzden Rusya ile bitmeyen jeopolitik hesaplaşmayı kenara koyup projeyi ticari yönüyle öne çıkarttılar ve inatla savundular. Onlarınki lafta kalmıyor, buna güçleri de var.

Aslında kimin kime ne şantajı yaptığı meçhul olan Kuzey Akım-2 başlıklı Rusya kampanyası böylece nihayete erdi. Tabii boru hattı savaşı biterken, sıra ‘enerji akışı savaşında’ olacak. Rivayet o ki Kuzey Akım-3 görüşmeleri yakında başlayacak. İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan bu yana Washington’ın sözünden nadiren çıkmaya yeltenen Almanların sonunda Washington’a ‘nien’ demesini bir yerlere not etmeli.