Covid-19 salgını ile beraber gelen bilgi kirliliğiyle mücadele etmek için yalnızca hakikatlere değil, koordineli ve stratejik savunuculuk kampanyalarına ihtiyaçlarımız var.

Bilgi kirliliğiyle mücadele etmek

Françoise Barré-Sınoussı - Adeeba Kamarulzaman

Bilim insanları yalanlar ve efsaneler ile mücadele etmeli, bilim kurumunun bütünlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkmalı. HIV’e dair tabuları yıkmayı başaran insanları, bu gibi başarılarıyla hatırlıyoruz.

SARS-COV-2 virüsünün ortaya çıkışı küresel ölçekli Covid-19 salgınına yol açmakla kalmadı, müthiş bir bilgi kirliliğini de beraberinde getirdi. Kimileri yeterli bilimsel veri olmamasına karşın hidroksiklorokin gibi ilaçları tedavi olarak sundu, kimileri ise güvenli ve etkili olduğu kanıtlanmayan aşıları erkenden topluma duyurdu. Bu esnada salgına dair komplo teorileri de sosyal medyada yayılıp duruyor.


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bilgi kirliliği salgını anlamına gelen “infodemik” kavramını “insanların ihtiyaç duyduklarında güvenilir bilgilere ulaşmalarını güçleştirecek ölçüde doğru ve yanlış bilgi fazlalığı” olarak tanımlıyor. Günümüzde Covid-19 üzerine yazılıp çizilen o kadar fazla şey var ki, salgın ile kanıt temelli mücadele etmek güçleşiyor. Bilim insanları kenara çekilip izlemekle yetinmemeliler.

KOMPLO TEORİLERİ

Örneğin, Uluslararası AIDS Cemiyeti (IAS) kısa süre önce sanal bir konferans için bir araya geldi ve Covid-19 odaklı ilk ön teklifli konferans yapıldı. Bu konferanslarda sunulan önemli bulgular şimdiden kaybolup gitme tehlikesiyle karşı karşıya çünkü bilimi inkâr edenler ve komplo teorilerini savunanlar kanıtlanmış bilimsel yöntemlere karşı çıkıyorlar. Daha az görülse de aynı derecede zararlı olan diğer bir tehlike kaynağı da, mevcut bilgilerin yanlış yorumlanarak Covid-19’a dair propaganda aracı haline getirilmesi ve safsataları yaygınlaştıracak şekilde kullanılması. Hakikatleri ve yarı hakikatleri birbirinden ayıracak bilim insanlarına ihtiyacımız var.

Uluslararası HIV araştırmacıları olarak neyle karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz. Bilgi kirliliğinin ölümcül sonuçlarını kırk yıl boyunca tecrübe ettik. AIDS inkârcılarıyla, aşı karşıtlarıyla mücadele ettik. Dışlanmayla ve efsanelerle mücadele ettik. Bu olgular, birçok insanın yaşamsal öneme sahip bilgiye ve sağlık hizmetine erişmesine halen engel oluyor.

İnternette ve televizyon yayınlarında sahte tedavileri savunan, salgının etkilerini hafife alan, salgından en çok etkilenen toplumsal kesimleri görmezden gelen insanlar bize AIDS salgınının ilk yıllarında yaşadıklarımızı hatırlatıyor. AIDS bize bilgi kirliliğinin ölümcül olduğunu gösterdiği gibi, tıp ve araştırma dünyası birleştiğinde, sesini duyurduğunda ve krizin yönetilmesi için harekete geçilmesini talep ettiğinde ne kadar güçlü olabildiğini gösterdi.

OBJEKTİF OLMAK

Bilim insanlarına, klinikçilere ve araştırmacılara objektif olmaları öğretilir. Fakat objektif olmak, suskun kalmak demek değildir. Bilime yönelik saldırılara karşı koymak için araştırmacıların ve ön saflarda çalışan sağlıkçıların ses çıkarması gerekiyor. İnkârcıların kanıtlardan yoksun oldukları, verileri manipüle ettikleri ya da düpedüz yalan söyledikleri anlatılmalı.

HIV araştırmacılarının kazandığı en büyük zafer, yalnızca imza attıkları bilimsel keşifler sayesinde mümkün olmadı. Politika yapıcılarla ve tabandaki hak savunucularla birlikte inşa ettikleri savunma hattı da son derece önemliydi. Hak savunucuları HIV ile mücadelenin ilk günlerinden başlayarak politika yapıcılara baskı yaptılar ve virüs araştırmalarına daha fazla kaynak aktarılmasını, hastaların tedaviye erişiminin sağlanmasını talep ettiler.

Covid-19 salgını bir kez daha gösterdi ki sağlık risklerine karşı en büyük savunmamız, politikacıların ve bilim insanlarının birbiri ile konuşması, kamuoyunun doğru ve şeffaf bilgiye ulaşması. Salgın ile mücadelede en başarılı örnekler, bu üç tarafın birbiri ile etkin biçimde çalıştığı ülkeler.

SİYASİ KAZANÇ

Bu işbirliğini güvenceye almak için bu sene ilginin merkezine oturan ve bolca saldırıya maruz kalan bilim insanları, bilimin bütünlüğünü korumak için harekete geçmeliler. Politika yapıcılar ve hak savunucuları ile sıkı ittifaklar kurmalılar. Bilimsel araştırmalar uzun zaman alıyor ve çıkarımlarımız yeni kanıtlar ışığında değişebiliyor. Her halükarda, politika yapıcılar siyasi kazanç için sürece müdahale etmemeli.

Meslektaşlarımıza destek vermeli ve Covid-19 ile mücadelede kanıt temelli yaklaşımları savunmakta yalnız olmadıklarını göstermeliyiz. HIV araştırmacısı olmak, hepimizi aynı zamanda hak savunucusu yaptı. Bilim insanı olan meslektaşlarımız, yalanlarla ve hurafelerle savaşmak için aynı mücadeleyi yürütmeliler.

Dolayısıyla hükümetlere ulusal ve uluslararası bilim kuruluşlarının bağımsızlığını güvenceye alma çağrısı yapıyoruz. Sosyal medya şirketlerine ise bilgi kirliliğini yaymak yerine kontrol altına alma çağrısında bulunuyoruz. Teknoloji devleri artık yaydıkları mesajların sorumluluğunu almayan ‘platformlar’ gibi hareket edemezler.

BİLİM HABERLERİ

Benzer şekilde medyayı da bilimsel bilgileri doğru yansıtan yayınlar yapmaya çağırıyoruz. Bilimsel bulguları seçerek haberleştirmek ya da belli söylemleri ön plana çıkarmak için bağlamından koparmak tamamen ahlak dışı. Yasa yapıcılara ise sağlık politikalarını ve düzenleyici yasaları yalnızca kanıt temelli yaklaşımlar ile belirlemelerini söylüyoruz. Birçok yasa halen toplumsal dışlanma ve ayrımcılık ile mücadele etmek yerine hastalığın kendisini cezalandırıyor.

Covid-19 salgını ile beraber gelen bilgi kirliliği salgınıyla mücadele etmek için yalnızca hakikatlere değil, koordineli ve stratejik savunuculuk kampanyalarına ihtiyaçlarımız var. HIV’e dair tabuları yıkmayı başaran insanları, bu gibi başarılarıyla hatırlıyoruz. Toplumun tüm kesimleri harekete geçmeli, hurafeler ile mücadele etmek için bilimin sesini duyurmalı. Bunun hepimiz için, bilhassa yoksul ve dışlanmış kesimler için hayati önemi var.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate