BirGün’deki son yazımı aşağıdaki sorulara yanıt aramak üzere bitirmiştim. Bu sorular neydi bir anımsayalım. (Okur son yazıya  gazetemizin

BirGün’deki son yazımı aşağıdaki sorulara yanıt aramak üzere bitirmiştim. Bu sorular neydi bir anımsayalım. (Okur son yazıya  gazetemizin sitesinden ulaşabilir.)
1- Fotoğraf ajansları ve ellerindeki fotoğraf arşivleri yeni medya da denilen tekellerin elinde toplanmasını yalnızca tecimsel sebeplerle açıklamak yeterli midir?
2- Corbis örneğinde olduğu gibi, sahip oldukları arşivin neden yalnızca küçük bir bölümünü açmaktadırlar?
3- Bu yeni medya düzeninde ya da Kroger’in tanımıyla sayısal fotoğrafın ortaya koyduğu post-fotografik çağda analog fotoğrafın nesnel varlığını nasıl tanımlayacağız?
4- Şimdi bile büyük sorunları olan foto-muhabirlerini bu yeni paylaşımda neler bekliyor? 
Bugün gelinen noktada küresel hâkimiyet çok uluslu şirketler tarafından şekillenmektedir. Bilgi artık meta değerine dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Buna görsel bilgi de dâhildir.
Dünyanın en büyük şirketleri siber-uzayın yani bilgi-bileşim-iletişim ağlarının rezervlerinin sahipleri olmak yönünde büyük adımlar atmışlardır. (Corbis, Getty Images gibi firmaları örnek olarak geçen yazımda aktarmıştım.)  Klasik üretim-dağıtım-hizmet sektörü hantallaşmış, buna karşın; youtube, facebook gibi siber-uzay projeleri bir anda patlamıştır. Bu konudaki fikir sahipleri dünyanın en zenginleri arasına girmektedir. Bill Gates, siber-uzayın “sürtüşmesiz kapitalizm” adını verdiği düzen içinde yürümeye devam etmektedir.
Bilgiye ulaşımı güce çeviren bu tip tekelleşmeler bilginin serbest akışını kontrol ederek hatta mahrum bırakarak devleti ele geçirmeye çalışır. Devlet zaten entelektüel mülkiyete müdahale etmemektedir ve bunun da yasalarını oluşturmuştur. Bilginin akışını meta biçiminde ele geçiren bu yeni tip tekel bilginin serbest akışını saptırır. Bunu kuramsal düzlemde değil realite üzerinden yapar.
Sonuçta fotoğraf ajansları ve ellerindeki fotoğraf arşivleri yeni medya da denilen tekellerin elinde toplanmasını yalnızca ekonomik olarak ele almak yetersizdir ve teknoloji, etik, paylaşım gibi konuları da eklemleyerek değerlendirmek gerekir. Sorun her koşulda politiktir. Zizek bu durumu yorumlar: “Ekonomi kilit alandır, mücadelenin kaderi burada belirlenecektir; global ekonominin büyüsü bozulmalıdır, ama müdahale kelimenin tam anlamıyla siyasi olmalıdır, ekonomik değil…”
Bunun yanında atlamamak gerekir ki; yeteneğini bilginin özgür ve sınırsız paylaşımından başlayıp maddi hayatın unsurların adilce paylaşıma kadar götüren insanlar da vardır, ancak bu kişiler henüz bireysel isyancıdan öteye gidemeyen küçük gruplardır.
Bir başka sorunda tarihte çocuk işçi yasalarının çıkarılması ya da savaş karşıtı toplumsal bilinç oluşturulması gibi katkıları olan belgesel fotoğrafın etkin gücü sanatsal alana çekilerek zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Modernizmde Walter Benjamin’in biriciklik kavramı da post-modernizmin kendine mal etme ve yeniden üretme kavramı da belgeseli sanatsal düzleme çekmeye hizmet eder, o yüzden de sorunlu olduğunu görmek gerekir. Oysa belgesel fotoğraf, sanatın meta değerine indirgenemez ya da içerikten yoksun estetik değerlerle ölçülemez.
Medya tekellerinin sermayesiyle toplanılan bu tip analog fotoğrafların nesnel varlığı bilgi erişiminden uzaklaştırılmıştır. Yüz milyonlarca kare fotoğraf medya tekellerinin elindedir. Oysa tüm insanlık bilgiye ulaşmakta özgür olmalıdır. Bir başka açıdan bakacak olursak; aksi durumda ilaç firmalarının tekeline geçirilmiş bilgi, kuş gribi, domuz gribi, AIDS gibi hastalıkları üretmeye ve pazarı elinde tutmaya devam eder.
Foto-muhabirlerini bu yeni paylaşımda neler beklediği konusunu ise kısa geçmemek için bir başka yazıya bırakıyorum.
*
Hafta sonu 3. Çukurova Kitap Fuarı’ndaydım. Cuma akşamı AFAD’da ‘Fotoğraf İdeolojisi’ adlı kitabımın söyleşisini gerçekleştirdim. AFAD Üyelerine ve Dernek Başkanı Tahsin Sezer’e teşekkür ederim. Ayrıca BirGün gazetesi standındaki hareketliliğe de şahit oldum. Adanalı gazetemiz gönüllülerinin özverilerini gözlemledim. Hepsinin yüreklerine sağlık. Ayrıca gösterdiği ilgi için Dr. Mehmet Antmen’e özel teşekkürlerimi de buradan iletmek istiyorum.