Bilgi Dayanışması, Bilgi Üniversitesi'ne söyleşi için çağrılan Ümit Özdağ'ı 'Irkçılığa geçit yok' diyerek protesto etti.

Bilgi Üniversitesi'nde 'Ümit Özdağ' protestosu

Bilgi Üniversitesi'nde öğrenci ve akademisyenler Atatürkçü Düşünce Kulübü'nün (ADK) okula söyleşi için Ümit Özdağ'ı çağırmasını protesto etti.

Güvenlik gerekçesiyle Santral İstanbul Kampüsü'nden okulun Kağıthane’deki ders işlenmeyen Ek Bina’sına taşınan etkinliği protesto eden Bilgi Dayanışması, "Bugün Türkiye’de işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar ve LGBTİ+’lar, sorumlularının patronlar ve Saray rejimi olduğu ağır bir ekonomik krizin içinden geçmektedir. Halkın alım gücü her gün düşmekte, emekçilerin ve öğrencilerin hayatta kalma şartları her geçen gün zorlaşmakta, bütün temel harcamalara her gün zam üzere zam gelmektedir. Bu yıkıcı tablonun başlıca sorumlusu, halkın ihtiyaçlarını değil ama patronların kârlarını merkezine alan bir ekonomi anlayışı ve Saray rejimidir," dedi.,

Açıklama "Ancak düzen partileri, özellikle de ırkçı ve faşist yapılanmalar, patronlar ile Saray’ı bu ağır faturadan kurtarmak, onları bu sorumluluklarından azade etmek, onların halka karşı işlemiş oldukları suçları aklamak için, Türkiye’de insanların yaşamakta oldukları bu krizin sorumluluğunu, göçmen ve mülteci kardeşlerimize yüklemek istemektedirler. Nasıl ki Almanya’daki Neonazi çeteleri, ekonomik krizin sorumluluğunu göçmen Türk işçilerin üzerine yıkmak istemekteyse, Türkiye’de de Naziler, sorumlusunun patronlar ve Saray olduğu bütün sorunların faturasını göçmen kardeşlerimize keserek, hizmet ettikleri egemen sınıfların toplum nezdindeki prestijinin sarsılmasını önlemek istemektedirler," diye devam etti.

Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:

"Biz bu bağlamda Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın üniversitemizde göçmen düşmanlığı ve ırkçılık yapmasını kabul etmediğimizi duyurmak için bugün burada toplandık. Bugün Ümit Özdağ, halkın içine sürüklendiği yokluk ile yoksulluktan göçmen ve mülteci kardeşlerimizi sorumlu tutuyor. Peki aynı Ümit Özdağ, göçmen emeğinin sömürüsü üzerinden kârlarına kâr katan patronlara servet vergisi getirilmesini de savunuyor mu? Ümit Özdağ işsizliğin sebebinin, göçmenlerin Türklerin bütün işlerine girmesi olduğunu söylüyor. Peki aynı Ümit Özdağ, işsizliğe karşı 6 saatlik işgünü ve 4 vardiya sistemini, işten çıkarmaların yasaklanmasını, çalışma süresinin haftalık 30 saat olmasını ve ücretlerin düşürülmeksizin çalışma saatlerinin kısaltılarak işlerin tüm çalışabilen nüfus arasında paylaştırılmasını savunuyor mu? Bugün Ümit Özdağ artan hayat pahalılığının sorumlusunun göçmenler olduğunu söylüyor. Peki aynı Ümit Özdağ, yap-işlet-devret (YİD) işletmelerinin tüm ödemelerinin durdurulması, tamamının derhal tazminatsız kamulaştırılması gerektiğini, yabancı sermayenin imtiyazlarının son bulması gerektiğini ve sanayi ile tarımın emperyalizmden bağımsızlaştırılması gerektiğini savunuyor mu?

Ümit Özdağ bunların hiçbirisini savunmuyor çünkü o, emekçi halkın öfkesini, bu krizin sorumluları olan patronlara ve rejime değil, toplumun en savunmasız durumda olan kesimlerine yönlendirmek istiyor.

15 Haziran 2022 Çarşamba günü saat 18:00’de Santral İstanbul Kampüsü, Mühendislik Fakültesi’nde yapılması planlanan etkinlik, güvenlik(!) tedbirleri gerekçe gösterilerek okulumuzun Kağıthane’deki ders işlenmeyen Ek Bina’sına taşınmıştır. Hâlbuki Asıl güvenlik sorunu, Ümit Özdağ’ın toplumun tabanında yaymaya çalıştığı faşist fikirler ve göçmen düşmanı, patron dostu politikalarıdır. Bugün karşılaştıkları direnç sonrası Ümit Özdağ ve onun ırkçı fikirleri Santral İstanbul Kampüsü’ne girememiştir. Ümit Özdağ’ın fikirleri bugün nasıl Santral İstanbul Kampüsü’ne giremediyse, bundan sonra da onun fikirleri hiçbir işçinin, emekçinin, öğrencinin evine ve işyerine girmemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bulunduğumuz her yerde, krizin asıl sorumluları olan patronlara ve Saray’a karşı, göçmen ve mülteci sınıf kardeşlerimizle omuz omuza duracağız ve haklarımız ile taleplerimizi birlikte savunacağız.

Buradan bir kere daha hatırlatıyoruz: Kimse sebepsiz göçmez! Türkiye’deki göçmenler ile mülteciler, kendi ülkelerindeki baskıcı rejimler ve patronlar ve onların arkasında durdukları sistemler onlara hayatı zindan ettiği için göçmek zorunda kaldılar. Göçmenlerin kendi ülkelerini cehenneme çeviren toplumsal güçler, bugün Türkiye’yi ekonomik krize ve başkanlık rejimine mahkum etmeye çalışan toplumsal güçlerin kardeşleridir. Dolayısıyla göçmenler ve mültecilerle mücadelelerimiz ortaktır. Bu ortaklığı bozmaya kimse cüret etmesin.

Nefret söylemleri ve ırkçılık ifade özgürlüğünün koruma kapsamında kalmamasına rağmen ifade özgürlüğü kisvesi altında insanlık düşmanı fikirler üniversite sınırları içerisine sokulmaktadır. 10 milyona yakın insanın sürgün politikasının reklamı üniversitede yapılmaktadır.

Göçmen karşıtlığı ırkçılıktır. Sürgün planları, nefret söylemleri, ırkçılık ve türkçülük temelinde toplumun çeşitli unsurlarının şeytanileştirilmesi ve marjinalleştirilmesi ifade özgürlüğü kılıfına sıkıştırılamaz.

Toplum her geçen gün daha fazla göçmen karşıtlığı temelinde kutuplaştırılmaktadır. Toplumun her tabakasından göçmenler ötekileştirilmektedirler.

Göçmenlere dönük saldırılar ve sınır dışı edilmeler derhal durdurulmalı, sığınma hakkının gaspına dönük politikalar son bulmalıdır. Bizler, “Irkçılığa geçit yok!”, “Göçmenlere saldırılara son!”, “Sınır dışılara son!”, “Birlikte yaşamak istiyoruz” diyen birçok farklı ulustan Bilgi Üniversitesi bileşenleri olarak bu taleplerin arkasında duruyor ve herkesi göçmenlerle dayanışmayı güçlendirmeye davet ediyoruz.

Aynı zamanda, bu sorunun yalnızca Zafer Partisi ve Ümit Özdağ ile sınırlı olmadığını da biliyoruz. Hangi siyasi eğilim veya medya organından gelirse gelsin, ırkçılığa zemin hazırlayan her türlü söylem ve tutumu teşhir ediyor ve reddediyoruz! Bizler bu suça ortak olmayacağız! Tüm siyasi partiler, kurumlar ve hak örgütlerini de bu konudaki sorumluluklarının farkında olarak, göçmen ve mültecilerin temel haklarının yanında bulunduğunu belirten açıklamalar yapmaya ve ırkçılıkla mücadele etmeye çağırıyoruz.

Bizler Bilgi Üniversitesi bileşenleri olarak bu zamana kadar okulun tüm bileşenlerinin her zaman yanlarında olup, onların sorunlarını dile getirme ve çözme konusunda her zaman mücadele ettik ve etmeye devam edeceğiz. Nasıl kampüsümüzdeki fahiş yemek fiyatlarına, shuttle sorununa, okul emekçilerinin hak gasplarına, kadınların maruz kaldığı tacize karşı durduysak, üniversitemizde de ırkçılığa geçit olmadığını belirtiyoruz.

Üniversitemizde Irkçılığa Geçit Yok!"