Aşılamaya karşı çıkmak kişisel bir tercih değil, halk sağlığını etkileyen önemli bir karardır. Nasıl ki sokakta doğayı ve canlıları etkileyen tehlikeli bir maddeyi yayamıyorsanız, aşıyla önlenen hastalıkların artmasını sağlayan edimleri de yapamamamız gerekir

Bilgiye direnmek, duygulara yenilmek ve aşı


İmparator Kangxi, Çin tarihinin tahtta kalan en uzun hükümdarıdır (1661-1722). Çocukluğunda çiçek hastalığı geçiren Kangxi, tesadüfen hayatta kalmıştır. Yaşamı boyunca etrafında birçok çocuğun çiçek hastalığına yakalandığını ancak kendisinin bir daha bu hastalığı geçirmediğini gören hükümdar, çiçek hastalarından alınan deri örneklerini kurutup, çocuklarının burunlarına toz halinde vermiş, böylece çocuklarını çiçek hastalığından korumaya çalışmıştır. Çin ve Hindistan'da yüzyıllar boyu bu teknik kullanılarak çocukların hastalıklara karşı bağışıklığı sağlanmıştır. Lady Montagu (1) ve Voltaire'e (2) göre, Osmanlı İmparatorluğu'nda da çiçek hastalığı için böylesi bir bağışıklık metodu mevcuttur. Hatta Lady Montagu İngiltere'ye döndüğünde, bu metodun uygulamaya konması için çalışmıştır. Bugün biliyoruz ki bu tekniğin (inokülasyon) etkisi aşılama ile elde edilen bağışıklığın çok altındadır.


Zarar riski çok düşüktür

Çiçek hastalığı, Vaiola denen bir virüs tarafından oluşturulan, derinin şu toplaması ve hastaların üçte birinin ölümüyle, sağ kalanların da çoğunluğunun kör kalmasıyla bilinen bir hastalıktır. 1950'li yıllarda yılda 50 milyon kişi çiçek hastalığına yakalanmaktaydı. Bunun üzerine özellikle SSCB ve ABD'nin çiçek aşısı üretimine yönelik çalışmaları hızlanmıştı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), birçok ülkenin desteği ile yaygın bir aşılama kampanyası başlatmış ve 8 Mayıs 1980 günü çiçek hastalığının ortadan kalktığını duyurmuştu. 1980'den sonra çiçek hastalığı görülmedi. Orijinal virüsler halen ABD ve Rusya'da saklanmakta.

Aşı konusu kamuoyunda sıkça konuşulan ve üzerinde mutabakata tam varılamayan bir konu olmaya devam etmektedir. Burada asıl sorun, tartışmanın argümanlarının bilimsellikten uzak bilgilere dayanmasıdır. Yaşamdaki her teknoloji gibi aşıların da riskleri vardır. Ancak kazandırdıklarının yanında bu oldukça düşüktür. Bunu uçağa binmek ya da dışarıda yemek yemek gibi de düşünebilirsiniz. Risk vardır, ancak kötü birşey olma olasılığı çok düşüktür. Aşı güvenliği ve denetim mekanizmaları ile ilgili genel bilgiler Hastalık Kontrolü ve Önleme Merkezi'nin web sitesinden edinilebilir (3).

Herhangi bir patojene karşı aşılanmanın ana nedeni, vücudun bağışıklık sistemini o patojenin zayıflatılmış bir haliyle tanıştırmak ve vücudunn ileride etkenle karşılaştığında hastalığa çabuk yanıt vermesini ve kişiyi korumasını sağlamaktır. Modern aşı geliştirme, genetik ve moleküler biyoloji tekniklerinin gelişmesi, patojenleri daha iyi anlama metodlarının ortaya çıkması sonucunda ivme kazanmıştır. WHO verilerine göre dünyada şu anda uygulamada olan 26 aşı mevcuttur (difteri, kolera, menenjit, rota virüsü, hepatit, zatürre, kabakülak, kızıl, kızamık vs). Halihazırda geliştirilmekte olan birçok aşı bulunmaktadır (HIV, nörovirüs, shigella, tüberküloz, enterovirüs vs). Bu aşıların etki mekanizmaları ve güvenilirliği konusunda çeşitli kaygılar olmasına rağmen, uzun yıllardır uygulamada bulunan aşıların güvenli ve etkili olduğunu biliyoruz.

Yaygın aşı karşıtlığı savına göre aşıların içindeki maddelerin vücuda zarar verdiği, aşıların aslında etkili olmadığı ya da otizme yol açtığı gibi argümanlar kanıtlanmış argümanlar değildir. Örneğin, otizm argümanı, 1998'de yayınlanan bir makalede, kızamık aşısının otizme yol açtığına dair bir iddiaya dayanır. Bu makale geri çekilmiş ve çıkarımlarının yanlış olduğu kabul edilmiştir (yayıncının web sitesinde bu görülebilir) (6). Aşıların içindeki alüminyumun vücuda zarar vermesi argümanı ise halen kanıtlanamamıştır ve aşı geliştirme aşamalarında bu maddenin yerine zaten başka adjuvant denen maddelerin kullanımı yönünde çalışmalar vardır. Aşıların ne kadar etkili olduğuna (kızamıkta %97, tetanoz %96, çocuk felci %99, kabakulak %90) bir kere daha değinmeye gerek bile yok.

Aşı konusunda bir argüman da aşının, büyük şirketlerin para kazanmak için kullanımını arttırdıkları bir teknoloji olarak sunulmasıdır. Birçok tüketim maddesi gibi aşı da çoğunlukla özel sektör tarafından piyasaya sürülen bir maddedir. Bazı aşıların kullanımına gerek olup olmadığı elbette tartışılabilir. Kapitalist sistemin kâr amaçlı işleyişinde aşıya dair karşı çıkılacak noktalar olabilir. Ancak kapitalist sistemle başka alanlarda sorunu olmayanların aşı konusunda bu argümana başvurmaları ilginçtir. Çünkü bu argüman, çok daha geniş bir muhalefet dinamiğinin parçası olduğunda anlamlı olacaktır. Bu ise bu yazının sınırlarını aşmaktadır. Fakat belirtmekte fayda var ki etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmış aşıları yaptırmayınca hastalık artacak, kriz anında da üretici şirketin karar verme, fiyat belirleme ve kâr marjı artacaktır. Kısacası, en azından temel aşıların kesinlikle yaptırılması gerekmektedir.

Aşı karşıtlığı hastalıkları çoğalttı

Temel aşıların (kızamık, çocuk felci vs gibi) neredeyse 40 yıllık bir kullanım tarihi ve bu sürede elde edilen güvenlik taraması sonuçları vardır. Örneğin, kızamık aşısının bir dozu, hastalığı %93 oranında, iki dozu %97 oranında önlemektedir. Kızamık, oldukça bulaşıcı ve hava yoluyla yayılan bir hastalıktır. Kalabalık içindeki bir insan, etrafındaki insanların %90'ına bir saat içinde kızamık virüsünü bulaştırabilir. Kızamıktan ölme riski özellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda %25’tir. 1980 yılında sadece kızamıktan 2.3 milyon insan yaşamını kaybetmiştir. 1963 yılından beri kızamık aşısı programı kapsamında bu sayı gittikçe düşmektedir (2015: 73 bin) (4). Ancak aşı karşıtı propaganda nedeniyle 2017 yılından itibaren kızamık hastalığının sıklığı artmaktadır ve sadece Avrupa'da 2019'un ilk yarısında 90 binden fazla kızamık vakası görülmüştür (5). Bu sayı, tüm 2018 yılında görülenden bile fazladır. Aşılamaya karşı çıkmak bu nedenle sadece kişisel bir tercih değil, halk sağlığını etkileyen önemli bir karardır. Nasıl ki sokakta doğayı ve canlıları etkileyen tehlikeli bir maddeyi yayamıyorsanız, aşıyla önlenen hastalıkların artmasını sağlayan edimleri de yapamamamız gerekir.

Elbette herkesi ikna etmek mümkün değildir, ancak aşı konusunda bilimsel verilerin ışığında yorum yapmak gerekir. İlginç olan, başka konularda oldukça rasyonel davranan insanların aşı konusunda bu rasyonelliklerini koruyamıyor olmalarıdır. Uzun yıllardır kullanılan aşıların karşısında durma konusuna sorumlulukla ve sağduyu ile yaklaşmak gereklidir. Çocuklarımız ile ilgili her konuda titizlikle hareket etmek gerektiğine inanmakla beraber bilimsel bilginin çerçevesinden çıkmamak birincil önemdedir. Her teknolojinin riski vardır ve bilim insanları bu riskleri değerlendirmektedirler. Ne salt kendi reklamları için şarlatanlık seviyesinde aşı karşıtlığına soyunanlara ne de salt ilaç şirketlerine itibar edilmelidir. Konulara objektif olarak bakan bilim insanların��n sözlerini, uzmanların çoğunluğunun üzerinde ortaklaştığı görüşleri ve sağduyuyu ön planda tutmak gereklidir. Aşının yeryüzünden kalkması söz konusu değildir.

(1) Lady Mary Wortley Montagu, Letters of the Right Honourable Lady, vol. 1 (Aix: Anthony Henricy, 1796), pp. 167-69; letter 36, to Mrs. S. C. from Adrianople.
(2) Leigh J, editor; (ed.), Steiner PL. 2007. Voltaire's Philosophical letters. Indianopolis, IN: Hackett.
(3) www.cdc.gov
(4) https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/measles
(5) https://www.the-scientist.com/news-opinion/europe-had-90-000-measles-cases-in-first-half-of-2019-66376
(6) https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140673697110960/fulltext