Türkiye kökenli bilim insanları diasporası bir gerçek. Önce bunu kabul etmeli. Ondan sonra bu grubun dayanışması, buradakiler ile bir araya gelmesi için çözümler üretebiliriz

Bilim insanları diasporası

İlker Birbil - Sabancı Üniversitesi ve BolBilim.com

Aksiyon filmlerinde klasik bir sahne vardır. Binbir badire atlatan ana karakter, şok geçiren arkadaşını önce omuzlarından sarsar, sonra da tokatlayarak kendine getirir. Çünkü zaman kısıtlıdır ve kötü adamlar az sonra tepelerine binecektir.

Bizdeki sahne biraz daha alengirli. Konu, yetişmiş insanların ülkeyi terk etmesi. Şok geçirenler muhtelif. Bir grup hiddetle bağırıyor: “Gidilir mi bu ülkeden? Kalacağız, çalışacağız.” Bir grup da benim gibi hüzünlü yazılar döşeniyor: “Aman efendim parlak bilim insanları yurt dışına çıkıyor; vay efendim geleceğimiz elden gidiyor.” Bağıra çağıra, inleye inleye sonunda boş salona konuşmaya başladık. Onun için okkalı bir tokadın tam sırası. Gittiler bile anacığım. Pofff! Yok oldular. Hâlâ kime, ne anlatıyoruz?

Kendimize geldiysek artık işimize bakabiliriz. Yurt dışında pek çok bilim insanımız var. Sayıları hızla artıyor. Uzak Doğu’da, Avrupa’da, Amerika’da çalışıyorlar. Hiç vakit geçirmeden onlarla birlikte neler yapacağımızı konuşmamız gerek. Ama gerçekten konuşmalı, daha önemlisi onlara danışmalıyız. Onların gıyabında, onlarla ilgili çok şey biliyormuş gibi konuşmamızın hiçbir anlamı yok. Gülünç oluyoruz.

Klasik devlet refleksi daha da beter. Sadece para döküp, laboratuvarlar kurarak bu insanları geri getirmeye çalışmak bir çözüm değil. Hatta tahakküm. Kaldı ki kırmızı halılar için gelen, ilk fırsatta gider zaten. Ülkede birlikte çalışacak atmosfer ve daha önemlisi huzur olmadıktan sonra ne demeye kalsınlar? Bu arada gidenlerin ülke sevgisini sorgulayanlar saçmalıyorlar. Aksine pek çok arkadaş, oralara gidince de Türkiye’ye faydalı olacağına inanıyor. Anlıyorum. Halihazırda çok faydalı olanları tanıyorum.

Türkiye kökenli bilim insanları diasporası bir gerçek. Önce bunu kabul etmeli. Ondan sonra bu grubun dayanışması, buradakiler ile bir araya gelmesi için çözümler üretebiliriz. Birbirimize destek olmak zorundayız. Becerebilirsek, böyle bir diaspora herkes için büyük bir fırsat olabilir.

Aslına bakarsanız geç bile kaldık. Dünya’nın çeşitli yerlerine dağılmış, aynı ülkeden çıkma araştırmacılar uzun süredir birlikte çalışıyorlar. En olmadı birbirlerini kolluyorlar. Alın mesela Avrupa Birliği projelerindeki durum. Özel statümüz sayesinde biz de proje başvurusu yapabiliyoruz. Bunun için bizim devlet çuvalla para yatırıyor. Başvuruların yazımını destekliyor. Sonra bir bakıyorsunuz Türkiye’den çok az araştırmacı proje alıyor. Tamam, bizden giden başvuru sayısı yeterince yüksek değil. Ancak Türkiye’ye desteğin düşük olmasının tek sebebi de bu değil. Ülkeler basbayağı kulis yapıyorlar. Memleketlilerine proje paslıyorlar. Hatta bazıları taraf tutuyorlar. Hadi bunları abarttım diyelim. Yunan ve İtalyan proje mafyası, Belçikalıların kafakolu da mı abartı?

Birkaç gün önce Türkiye’ye akademik boykot çağrısı vardı. Etkileri ne olacak kestiremiyorum. Fakat bu çağrıların artmayacağının bir garantisi yok. Her ne kadar bireysel çalışmalar bu boykotun dışında kalsa da, bir başka boykot pekâlâ hepimizi etkileyebilir. Sadece boykot da değil üstelik. Şu son bir yılda üniversitelerden atılan akademisyenlerimizi düşünün. En iyi bildikleri şeyi yapamaz haldeler. İşte böyle zamanlarda, bilim insanlarımızın birbirlerine destek olacakları uluslararası bir platform daha da fazla önem kazanıyor. Mevcut durum elbette bir gün değişecek. Biliyorum. Biat kültürü, bu kesif yozlaşma sonsuza kadar süremez. O günler geldiği zaman da birbirimize ihtiyacımız olacak.

Gidenler, oralara yerleşenler sadece bilim insanları değiller. Sanatçılar, aydınlar, girişimciler ve bu ülkenin iyileri... Ben bilim ile haşır neşirim. Onun için bilim insanı diasporasından dem vuruyorum. Herkes kendi alanında örgütlense kim bilir daha neler çıkar. Az değiliz; aksine kalabalığız. Unutmayın. Hoş iki kişi olsak bile ne gam! Yalnızlığa pek güzel merhem olur dayanışma.

Diaspora, örgütlenme, dayanışma derken görevimiz tehlike: “Bu yazı beş saniye içinde kendi kendini yok edecek.” Bir dakika bir dakika, yok etmesine ne gerek var? Burası Türkiye, yarına nasılsa unutulur. Aman siz unutmayın. Çünkü zaman kısıtlı ve zırcahil adamlar tepemize biniyorlar.