Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, koronavirüs salgınıyla ilgili, “Toplumun yüzde 60’ı enfekte olana kadar bu işin yayılma potansiyeli var" dedi. Yavuz, "Durum bizim açımızdan ciddiyetini koruyor" uyarısını yaptı

Bilim Kurulu Üyesi Yavuz: Durum bizim açımızdan ciddiyetini koruyor

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi, İstanbul Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ölçütleri kapsamında ölüm vakalarının yeni tip koronavirüs (Covid-19) tanısıyla nasıl raporlanacağına ilişkin açıklama yaptı.

Gazete Duvar'dan Müzeyyen Yüce'ye konuşan Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, tüm dünyada DSÖ’ye bildirilen Covid-19 vaka ve ölüm sayısının “kesin tanı almış” hastalar üzerinden yapıldığına dikkati çekti. Yavuz, “DSÖ tarafından Covid-19 hastalığı için iki uluslararası kod (U07.1 ve U07.2) önerildi. İlk kod olan U07.1 testlerle tanısı konulmuş kesin pozitif vakalar için, ikinci kod olan U07.2 ise testi negatif çıksa da klinik-epidemiyolojik açıdan şüpheli/olası vakalar için kullanılıyor. Ancak tüm dünya Covid-19 tanılı vaka ve ölüm rakamlarını “kesin tanı almış” hastalar üzerinden yapıyor. Yani DSÖ, PCR testi pozitif olan kesin tanı almış hastaları istiyor” dedi.

"İKİNCİ KOD TOPLUMLA PAYLAŞILACAK BİR VERİ DEĞİL"

DSÖ’nün önerdiği olası-muhtemel vakayı tanımlayan ikinci kodun bildirimine ilişkin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden Yavuz, şöyle konuştu:

“Dünya Sağlık Örgütü, ülkeler mevcut durumu bu bakış açısı ile de değerlendirebilsin diye ikinci kodu da öneriyor. Ancak önerilen ikinci kod toplumla paylaşılacak bir veri değil, hekimlerin kullanacağı bir veridir. Yani, kendi içimizde değerlendirmemiz için önemli. İleride başka bir çalışmada kullanılabilmesi açısından raporlamada önemli. Topluma, DSÖ’ye bildirilen vakaların iki–üç kat fazlası olduğuna ilişkin iddialar lanse ediliyor. Tüm Türkiye’de PCR testi yapılıyor. Hastanın klinik tablosu, diğer tetkikleri de değerlendiriliyor. Hastanın kliniği Covid-19’a uygunsa daha test sonucu gelmeden bile tanı koyabiliyoruz. Ölüm oranı olarak bakıldığında bir gizleme olarak düşünmüyorum.”

"TANI TESTLERİ HİÇBİR ZAMAN YÜZDE 100 HASTAYI YAKALAYAMAZ"

Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın ölümünden sonra koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiğinin anlaşılmasının ardından testlerin güvenilirliği tartışmaya açılmıştı. Prof. Dr. Yavuz, testlerin pozitiflik oranlarını içeren bir veri olmadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Tanı testleri hiçbir zaman yüzde yüz hastayı yakalayamaz. Kesin tanı konmayan kişiler elbette var; ancak ölüm oranına bakıldığında testi negatif çıkan kişiler de aynı oranda iyileşiyor. Yalancı pozitiflik, yalancı negatiflik oranlarına ilişkin kesin bir veri yok. Ancak PCR testlerinin duyarlılığı iyidir. Bu testler belli miktardaki hastalarda negatif çıkıyor. Hastanın kliniği Covid-19’a uygunsa daha test sonucu gelmeden onları da Covid- 19 olarak değerlendiriyoruz. PCR testi hastaların kesin olmamak ile birlikte yüzde 70’ini yakaladığını düşünüyorum. Hastalık ve testler de çok yeni olduğu için diğer PCR testleri kadar iyi aşamaya gelmedi. Koronavirüs için eldeki en iyi test PCR testidir.”

"TOPLUMUN YÜZDE 60’I ENFEKTE OLANA KADAR BU İŞİN YAYILMA POTANSİYELİ VAR"

Koronavirüs salgınının hızlı bir şekilde yayıldığını ve aşı bulunana kadar birkaç yıl daha kontrol altında tutulması gerektiğine dikkati çeken Yavuz, şunları söyledi:

“Bu hızlı seyrin artmaması ve azalması için çalışıyoruz. Şu an maksimum seviyede tedbir alarak insanlara buluşmaması için sınırlar koyduk. Durum bizim açımızdan ciddiyetini koruyor. Anlık verilere bakılarak 4 Mayıs'a kadar uzatılan seyahat yasağı yeniden uzatılabilir. Çok dinamik bir süreç. Hala hızlı bir enfeksiyon yayılımı var. Koronavirüs, şu anki bulaşma özelliklerini sürdürürse kontrolü elden bıraktığımız anda hızlı bir şekilde toplum içerisinde yayılma potansiyeli var. Türkiye’deki rakamlara bakıldığında koronavirüs vaka sayısı yüzde 1 bile değil. Toplumun yüzde 60’ı enfekte olana kadar bu işin yayılma potansiyeli var. Bir aşı bulunana kadar birkaç yıl bu işin sürekli kontrol altında tutulması gerektiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.”