Bilimsel argümanların geçerliğiyle ilgili karar mercii halk değildir. Virüslerin olup olmadığının, pandeminin olup olmadığının, evrimin olup olmadığının kararını verecek halk, siyasiler, dini kurumlar hiç değildir; bilimdir.

Bilim ve şarlatanlık

Prof. Dr. Doğan KÖKDEMİR / Başkent Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü
eposta: kokdemir@baskent.edu.tr | Twitter: @dkokdemir

Hüseyin Batuhan’ın Bilim ve Şarlatanlık kitabı ilk olarak, 1993 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı [1]. Bu muhteşem kitabı günümüzde FOL yayınları yeniden okuyucu ile buluşturdu. Felsefe alanındaki en önemli isimlerden birisi olan Hüseyin Batuhan, bu kitabında, bizim günümüzde sahte bilimler ismiyle de andığımız yanlış uygulamalardan detaylıca bahsediyor.

Kitabı okuduğunuzda sahte bilimlerin uzanamadığı hiçbir bilim dalı bulunmadığını endişeyle görebiliyorsunuz. Tıp, psikoloji, astronomi, biyoloji, fizik, jeoloji, tarih,... ve aklınıza gelebilecek onlarca alanda, dünyanın her yerinde birileri bilimsel gerçeklerin dışındaki argümanları oldukça inanarak ve kuvvetle size aktarmaya çalışıyorlar. Olur da hepsine aynı anda inanırsanız gerçekten çok ilginç bir dünyada yaşayabilirsiniz; bu yaşadığınız dünya dümdüzdür, bütün canlılar gökten tek tek düşmüştür ve aralarında hiçbir akrabalık yoktur, hatta belki bir kısmını uzaylılar da getirmiş olabilir, virüsler, mikroplar ve gözünüzle göremediğiniz diğer organizmalar tabii ki yoktur, pandemi yalandır, Ay’a ayak basılmamıştır,... ve üstelik bütün bunları kontrol eden birkaç aile vardır. Siz, bilimsel araştırmalar aracılığıyla kanıt peşinde koşan materyalist faniler büyük resmi göremiyorsunuzdur. Ancak çok umutsuz olmayın, eğer kuantum bilinçaltı temizliği ile size müdahale edilmesine izin verirseniz emin olun bütün yanlışlardan, sorunlardan çabucak kurtulacaksınız. Yeter ki isteyin! Buna izin vermeyenler şüphesiz kuşkucu akrep burcu insanlarıdır (doğum burcu değilse de yükseleni kesin öyledir).

Yukarıda italik olarak yazılan kısmı özellikle italik yazmak zorunda hissettim kendimi. Çünkü bu kısım, tamamen, istisnasız uydurma argümanlarla dolu bir kısımdır. Ancak bu cümlelerin her birine inanan milyonlarca insan var. Üstelik bu inanış çok yeni de değil. Richard P. Feynman [2], 1974 yılında yaptığı bir konuşmada, bu konuya bilim insanların dikkatini çektiğinde, henüz ne YouTube vardı, ne sosyal medya ne de sahte bilim sertifikaları. Hem Feynman’ın hem de Batuhan’ın dikkat çektiği çok basit bir gerçek var; belki de pek çoğumuzun “aman canım bize neye inanırlarsa inansınlar” dediğimiz bu garip argümanlar nedeniyle canlıların hayatı tehlikeye girebiliyor. Örneğin, gergedanların türünün yok olmaya bu kadar yakın olmasının nedeni boynuzunun iktidarsızlığa çare olduğunu düşünmekten başka bir şey değil. Daha rahat ve daha çok üreyebilmek için bir hayvan türü, başka bir hayvanı yok ediyor... ama asıl önemlisi bu katliam işe yaramıyor. Belki de diğer insanlar katledilen kendilerinden başka bir hayvan türü olduğu için dikkate almıyorlardır. Durumun ne kadar tehlikeli olabileceğini, içinde Türkiye’nin bulunduğu bazı ülkelerde aşı karşıtlarının, bilim insanlarını tehdit edecek kadar cüretkâr davrandıklarında da gördük. Hâlâ da şaşkınlıkla izliyoruz.

BİLİMSEL ARGÜMANLAR

Sosyal medya kanallarının (özellikle Twitter, Facebook ve YouTube) neden bu konuyla ilgili olabileceğini sanırım tahmin ediyorsunuzdur. Sahte bilimlerle ilgili argümanların çoğalması sosyal medya olmadığı zamanlarda mümkün değildi. Günümüzde aklınıza gelemeyecek saçmalıktaki fikirlerin(!) bile mutlaka ama mutlaka bir alıcısı var. Yeni bir şarlatanlık akımı başlatmak istemem ama “migrenin tedavisi için amuda kalkıp yarım saat ellerinizin üzerinde yürümeniz gerekir” desem ve bunu kötü bir video ile kaydettikten sonra YouTube ve Twitter aracılığıyla herkese paylaşsam, doğal olarak milyonlarda insan benimle çok dalga geçer ama emin olun en azından 50-100 kişiyi buna inandırabilirim. Bu 50-100 kişi benim için (başlangıçta) yeterlidir, zamanla yavaş yavaş büyürüz. Sonra bir TV kanalının dikkatini çekeriz; biraz da orası bizim reklamımızı yapar... Peki sonra... İzin verirseniz araları atlayayım... sonunda kamuoyundan şöyle sesler duymaya başlarsınız: “Arkadaşlar Amuda Kalkma Derneğinin üyelerini neden engelliyorsunuz, fikir özgürlüğüne ne oldu, insanları neden engelliyorsunuz? Bırakın onlar da konuşsun. Çıkarın TV’ye dernek başkanını, karşısına da bir, örneğin, nörolog tartışsınlar. Bırakın doğrusuna halk karar versin!”

Sanırım yukarıdaki abartılı hikâye sizlere tanıdık geldi. Şu anda sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde kullanılan kalıp bu: “... fikir özgürlüğü... konuşsunlar... halk karar versin...”. Bilimsel argümanların geçerliği ile ilgili karar mercii halk değildir. Bunun fikir özgülüğü ile uzaktan yakından ilgisi yok. Virüslerin olup olmadığına, pandeminin olup olmadığına, evrimin olup olmadığına karar verecek olan halk değildir, siyasiler değildir, dini kurumlar hiç değildir; bilimdir. Eğer günümüzde geçerliliğini sürdüren bilimsel doğrularla ilgili farklı bir fikriniz varsa bunu daha öncekilerin yaptığı gibi bilimsel olarak araştırırsınız, sınarsınız, bulgularınızı bilimsel dünya ile paylaşırsınız ve denetlemeye açarsınız. Her şey yolunda giderse sizin fikriniz, artık yeni bir bilimsel bulgu olarak eskinin yerini alır. Bunun dışında sadece “siz öyle inandığınız” için gerçekler değişmez. Tabii şunu da belirtmemiz şart: Karşılıklı konuşma için de yukarıdaki şartların bir kısmının sağlanması gerekir. “Bilinçaltı temizlik” yaptığını iddia eden birisiyle TV ekranında ben bir psikolog ne konuşabilirim ki? Konuşmamalıyım da! Ya da bir fizikçi, “kuantumu kullanarak insanları etkilemek”ten bahseden bir şarlatana ne anlatabilir? Bunlar, çatışan kuramlar ya da bilimsel gerçekler değil. Hak ettiklerinden fazla değer vermek zorunda değiliz.

Geleceğe yönelik mucizevi bir çözüm yok. Ancak en azından çocukların bilimsel bilgiye ulaşma ve bu bilgileri eleştirel düşünme becerisi ile yorumlama özelliklerini artırmak bilimsel eğitimi merkeze almak zorundayız.

[1] Batuhan, H. (1993). Bilim ve şarlatanlık. YKY.

[2] Feynman, R. P. (1974). Cargo cult science: Some remarks on science, pseudoscience, and learning how to not fool yourself. Caltech’s 1974 commencement address.