CERN’ in temelindeki üç amaçtan ilki bilginin sınırlarını zorlamaktır. Bilim insanları en zor şeyleri bilmek ve anlamak ister. Başlangıç nasıldı, madde-antimadde, karanlık madde gibi sayısız soru CERN’in ana konusudur

Bilimin barıştırıcı gücü: CERN

Prof. Dr. Sertaç Öztürk

“Bir zamanlar bir Budist tapınağına gitmiştim. Tapınaktaki adam bana “Sana unutamayacağın bir şey söyleyeceğim” demiş sonra da şunları söylemişti: “Her insana cennetin kapılarını açan bir anahtar verilir ama aynı anahtar cehennemin kapılarını da açar.” Bilim de böyle bir anahtardır.”


Bu güzel sözler Richard Feynman’ın Her Şeyin Anlamı kitabından bir alıntıdır. Ben de bilimi zaman zaman bir neştere benzetirim. Bir cerrahın elinde olması ile bir caninin elinde olması çok farklıdır. Bazen onu tutan eller nükleer silahları pervasızca kullanarak milyonlarca ölüme sebep olabilirken, bazen de aşılar geliştirerek milyonlarca insanın hayatını da kurtarabilir.

Bu anahtarı elinde tutanların sebep olduğu yıkım İkinci Dünya Savaşı’nda kendisini gösterdi. Felsefenin ve bilimin beşiği olma görevini asırlardır sürdüren Avrupa, 1940’ların sonuna geldiğinde artık eski günlerinden çok uzaktaydı. Avrupa’yı tekrar ayağa kaldırmak, yeniden ortak bir amaç etrafında birleştirmek ve adım adım eski günlerine döndürmek için ortak bir payda gerekiyordu. İşte bu ortak değer kendisini bilim olarak gösterecekti. Din, ırk, mezhep, cinsiyet farklılığı gözetmeksizin herkesi uluslararası ortak bir bilim gayesi etrafında toplamak yapılabilecek en mantıklı şeydi. Bu amaçla aralarında Niels Bohr, Pierre Auger, Luis De Broglie’ in de bulunduğu bir avuç bilim insanı Avrupa Atom Laboratuvarı’nı kurmayı hayal etti ve bu fikir Louis de Broglie tarafında 1949’da Lozan’da düzenlenen Avrupa Kültür Konferansı'nda ilk kez resmi öneri olarak sunuldu. UNESCO'ya "Uluslararası bilimsel işbirliğini artırmak için bölgesel araştırma laboratuvarlarının kurulmasına yardım ve teşvik etme" yetkisi veren bir karar ile Aralık 1951'de 11 ülkenin imzaladığı bir antlaşma ile Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi kuruldu. Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi’nin Fransızca yazılışının (Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire) kısaltılması kullanılarak CERN ismi doğmuş oldu. Yeni laboratuvarın kurulacağı yer çok önemliydi. Avrupa’daki merkezi konumu, savaş sırasında sergilediği tarafsız tutumu ve uluslararası birçok kuruluşa ev sahipliği yapmasından dolayı İsviçre’nin Cenevre şehri bu yeni nükleer fizik laboratuvarının kurulacağı yer olacaktı. Niels Bohr’un öncülüğünde bu laboratuvar için teorik fizik çalışmaları ise Kopehnag’da yapılacaktı. 1954 yılında Avrupa Nükleer Araştırma Konseyi feshedilerek, yerine varlığı hâlâ devam eden Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu 12 ülke tarafında kuruldu ama CERN kısaltması kullanılmaya devam edildi. An itibariyle CERN’e tam üye olan 23 ülke bulunmaktadır ve Türkiye ise 2015 yılından beri asosiye üye ülke statüsünde yer almaktadır.

CERN’ün temelde üç tane amacı vardır. Bunlardan ilki bilginin sınırlarını zorlamaktır. Sokrates’in dediği gibi “Bütün insanlar doğal olarak bilmek ister.” Bilim insanları ise en zor şeyleri bilmek ve anlamak ister. Evrenin başlangıcı nasıldı, madde-antimadde simetresi nasıl kırıldı, karanlık madde nedir ve bunun gibi birçok soru CERN’ün temel araştırma konularıdır. Bu sorulara cevap aramak için mühendislik harikaları yaratmanız gerekir. Burada CERN’ün ikinci amacı olan yenilik ortaya çıkar. Bu mühendislik harikaları parçacık hızlandırıcıları ve detektörleri olarak kendisini gösterir. Örneğin yerin 100 metre altında bulunan ve 27 kilometre uzunluğundaki dünyanın en güçlü parçacık çarpıştırıcısı olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı belki de insanlığın teknolojide geldiği son noktadır. Üzerindeki süper iletken mıknatıslar -271.3 derecede de çalışır ki bu dış uzayın sıcaklığından daha düşüktür. Protonların hızlandırıldığı halkanın içindeki vakum değeri 10-13 atm basınç değerindedir ki dış uzaydan daha boş bir ortam sunar. Protonların çarpışma noktasında oluşan sıcaklık güneşin merkezinin sıcaklığının 100 bin katı kadardır. Yani Büyük Hadron Çarpıştırıcısı aslında Güneş sisteminin en soğuk, en boş ve en sıcak yeridir aynı zamanda. Bilginin sınırını zorlarken geliştirilen birçok yan teknoloji de vardır. Gündelik hayatın vazgeçilmezi olan internet, yani www, 1989 yılında Tim Berners tarafından CERN’de bulunmuştur. Tıp alanında kullanılan PET gibi birçok tanı yöntemi ve hadron terapi gibi kanser tedavisinde kullanılan birçok yeni teknoloji yine CERN’deki çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. CERN’ün üçüncü amacı ise eğitimdir. Yıl boyu farklı ülkelerden kabul edilen öğrenciler, mühendisler ve öğretmenler için çalıştaylar ve okullar düzenlenir. Doktora öğrencileri için özel eğitim programları vardır. Bir üniversite gibi eğitim merkezidir aynı zamanda.

CERN geçmişten gelen savaşların sebep olduğu ırk, din, mezhep ayrımına bakmaksızın, kişilerin cinsel yönelimlerini umursamadan, insanı sadece insan olarak gören bilim insanları ve mühendislerin insanlığı ileriye taşıyacak bilgi ve teknoloji üretmekten başka gayesinin olmadığı uluslararası bir kuruluştur. CERN de çeşitlilik bir zenginliktir. Çeşitliliğin uyum içinde nasıl bilim ortak çatısı altında sağlanabileceğinin en güzel örneğidir. Belki de küresel iklim değişikliği ile mücadele için CERN tarzı bir organizasyona çok acil bir şekilde ihtiyacımız var; ülkelerin ekonomik çıkarlarından çok Dünya’nın ortak çıkarını gözetecek, bilim ve çevre ortak paydası ile oluşturulmuş yeni bir uluslararası organizasyona.

CERN, Budist rahibin Feynman’ın da söylediği gibi cennete (barışa) açılan kapının anahtarının bilim olmasının en güzel şekli. Bilim, felsefe ve sanatın tek ortak değer olduğu CERN tarzı yeni organizasyonlara gereksinim gün geçtikte artıyor. Gelecekte böyle yapıları daha fazla görmek dileğiyle!