Google Play Store
App Store
Bilişim dünyasının Robin Hood’u

İLYAS TUNÇ

- … Siz, internet kullanımının bir insan hakkı olduğunu, devletin bunu engellememesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz?

- Evet, kesinlikle! Ulusal güvenlik, interneti kapatmak için bir bahane değildir. Mısır, Suriye, Türkiye ve diğer ülkelerde duyduğumuzla aynı şey... Doğru, Wikileaks gibi siteler Amerika’nın yaptığı utanç verici şeyleri internete koyacak, insanlar protesto etmek için toplanacaklardır. Ama, bu güzel bir şey!

Böyle söylüyor RT-Amerika (Russia Today) televizyonuna verdiği demeçte Aaron Swartz; güzel şeyler yapmak isteyen dâhi çocuk…

Okumayı öğrendiğinde üç yaşındadır. 

Bir gün, annesine şehir merkezinde yapılacak ücretsiz aile şenliğinin ne demek olduğunu sorar. Annesi neden bahsettiğini anlamayınca Aaron buzdolabının kapağını göstererek, bak işte, burada yazıyor, karşılığını verir. 

Elinde şablon bir harf tablosu, kendisi gibi olağanüstü kardeşlerine sesleniyor:

- … Şimdi de alfabeyi tersten okumayı öğreneceğiz…

BASIC dilinde ilk programını yazıyor; kardeşi Ben’le birlikte… 

Yetinmiyor Aaron! Macintosh bir bilgisayar kullanarak kartondan bir ATM yapıyor. ASSCII kodlarını yazıya çeviren Binary Translator adlı bir site kuruyor. Henüz, çok çocuktur… 

TheInfo.org adlı bir de ansiklopedi sitesi geliştiriyor; Wikipedia kurulmadan beş yıl önce… On iki yaşındadır o zamanlar… TheInfo.org sitesi, ArtDigita’nın düzenlediği bir yarışmada birinci geliyor.

Aaron Swartz, çok geçmeden program yazılım şirketlerinde aranan bir isim olur. İnternet besleme formatları hazırlayan RSS’nin; yani Zengin Site Özeti’nin (Rich Site Summary) komitesinde yer alır. Ancak, kendisini toplantılara çağıran yetişkinlere, annem, izin vermez; daha on dördüme girmedim, diyecektir. On dördüne girdiğinde annesi toplantılara katılmasına izin verir; Şikago’dan kendi elleriyle uçağa bindirdiği oğlunun San Fransisco’da bizzat karşılanması koşuluyla…

2001’de World Wide Web Consortium’un RDFCore çalışma grubuna eşlik eder. Burada tanıştığı WWW’nin yaratıcısı Tim Berners-Lee’yi artık hayatı boyunca kendisine örnek alacaktır. Lee, satıp para kazanmak yerine WWW’yi ücretsiz dağıtarak tüm dünyada tek bir web kullanmamızı sağlayan saygın bir bilim adamıdır. Swartz, bu arada IEEE Intelligent adlı hakemli bir dergide ilk makalesini yayımlar.

Lise yıllarında bir hayli sıkılır Swartz; öğretmenlerin otoriter tavırlarından bunalır. Okutulan dersleri sevmez. Ona göre, bilgiye nasıl ulaşılacağını bilmek önemlidir. Geometriden anlamak için okula gitmeye gerek yoktur. Amerika tarihi ise egemenlerin bakış açısıyla verilmektedir. Liseyi bitirir; ancak Stanford Üniversitesi’ndeki Sosyoloji eğitimini ilk yılda yarım bırakacaktır.

Swartz, 2002’de telif haklarını özgürleştirmek, paylaşıma açık eserleri yasalaştırmak amacıyla kurulan Creative Commons’a katılır. Hukukçu Lawrence Lessig, onu da aralarında görmeyi özellikle istemiştir. Swartz’ın idealist kişiliği Creative Commons’da çalıştığı yıllarda daha da belirginleşir:

“… Birçok şey üzerine derin düşünürüm, başkalarının da böyle yapmasını isterim. Fikirler için çalışır, insanlardan öğrenirim. Kimseyi dışlamam. Kusursuzluk ararım; ama kusursuzluğun yapacaklarımın önüne geçmesine izin vermem. Üzerimde etkisi olmayacak şeylerle vakit kaybetmem. Herkesle arkadaş olmaya çalışırım. Ciddiye alınmadığımda öfkelenirim. Kin tutmam; çünkü yapıcı olmaz…”

Blog yazısında belirttiği gibi idealist bir yaşam sürdü Aaron Swartz; çok kısa da olsa… İdealist; ancak sivil itaatsiz bir yaşam…

Bilgiye erişim konusundaki sınırlamalara, yasaklara katlanamıyordu. Kitapları, kütüphaneleri şirketlerin tekelinden çıkarmak için 2007’de Açık Kütüphane (Open Lİbrary) adlı bir web sitesi kurmuştu. Kamusal alan, ‘birileri gelip keyfini çıkarmasın diye etrafı siperlerle, makineli tüfeklerle çevrilmiş bir park’ olmamalıydı. 2008’de kurduğu watchdog.net’tin işlevi, politikacılar hakkında bilgi toplamak, siyasi olayları izlemek, sonuçlarından hesap sorabilmekti. 2006’da ise Kongre Kütüphanesi’nin bibliyografik veri kümesini ele geçirmiş, ücret talep edilen bu bilgileri ücretsiz olarak halkın kullanımına açmıştı. 

Swartz’ın sivil itaatsizliği Birleşik Devletler Mahkemeleri İdari Bürosu’nun Elektronik Mahkeme Kayıtlarına Kamusal Erişim (PACER) sitesine girmesiyle doruğa çıkacaktı. Yılda on milyar dolardan fazla ticari hacmi olan PACER, adaletsiz bir devlet hizmetiydi. Swartz, sayfa başı sekiz sent talep edilen iki milyon yedi yüz bin mahkeme kaydını indirip Carl Malamud’un kâr amacı gütmeyen Public.Resource.Org sitesinde halkın hizmetine açtı.

2010 Eylül’ünde ise Journal Storage (JSTOR) adlı bir sistemden dört milyona yakın akademik makaleyi indirip yararlanmak isteyenlere karşılıksız sunacaktı. Swartz, Wi-Fi üzerinden yükleme yapmaktansa Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) kilitsiz bir şebeke odasına girip ağa kabloyla bağlanmayı tercih etti. Yerleştirdikleri bir gizli kamerayla Swartz’ı görüntülediler. 6 Ocak 2011’de iki MIT polisi ve bir FBI ajanı tarafından tutuklandı. Kefaletle serbest bırakıldı. JSTOR, Swartz’ın makaleleri paylaşmadığı gerekçesiyle açtığı davayı geri çekti. Ancak, Adalet Bakanlığı ve MIT davalarından vazgeçmedi. Bir milyon dolar para cezası ve otuz beş yıl hapis istemiyle yargılanmaya başlandı. Üstelik, bir gün evine giderken FBI ajanları tarafından yere yatırılıp bir güzel dövülmüştü. 

Korktu; ama eylemlerine devam etti Swartz. Örneğin, ABD’nin telif haklarını koruma bahanesiyle Senato’dan geçirmeye çalıştığı anti-demokratik SOPA (Stop Online Piracy Act); yani Çevrimiçi Korsanlığı Durdurma Yasası’na karşı çıktı. Protestocu siteleri, blogları, kişileri DemandProgress.org’da bir araya getirdi. Düzenlediği sayısız konferans, söyleşi ve etkinliklerle başarılı oldu. 16 Ocak 2012’de Beyaz Saray, yasa tasarılarını desteklemediğine dair bir açıklama yapmak zorunda kalacaktı. Duygularını abartmayı sevmeyen Swartz, bu zafer karşısında sevincini gizleyememişti:

-Sürdürmek istediğim hayat tarzı mümkün. Bunu ispatladım... Ben, Aaron Swartz, dünyayı değiştirebilirim.

Swartz, bilişim dünyasının Robin Hood’uydu!

2008’de İtalya’da yazdığı Gerilla Açık Erişim Manifestosu’nda (Guerilla Open Access Manifesto) dünyayı değiştirme isteğinin ipuçlarını zaten vermişti:   

“… Hırsızlık veya korsanlık denildi. Sanki bir bilgi hazinesini paylaşmak bir gemiyi soyup mürettebatı öldürmek ile ahlâken eşdeğermiş gibi… Paylaşmak yanlış değildir; aksine ahlaki bir buyruktur. Yalnız açgözlülükten gözü dönmüş birisi arkadaşına istediği kopyayı vermez. Adil olmayan yasaları uygulayarak adaletli olunamaz. Aydınlığa çıkma ve görkemli sivil itaatsizlik geleneğimizle, kamusal kültürümüzün şahsi gaspına karşı olduğumuzu duyurma zamanıdır…”

Swartz, hakkında açılan davadan sonra bunalıma girer; pek belli etmese de… 11 Ocak 2013’te henüz yirmi altı yaşındayken Brooklyn’deki dairesinde kendini asarak yaşamına son verir. 8 Kasım 1986’da Highland Park’ta. Şikago, doğmuştu bilgi devrimcisi bu yaratıcı çocuk… 

Swartz’ı intihara iten nedenlerden biri de savcının eskisini geçersiz kılarak onu dört yerine on üç ayrı maddeden suçlayan 12 Eylül 2012 tarihli yeni bir iddianame hazırlamasıydı. Swartz, ibret olsun diye cezalandırılacaktı. ABD yönetimi, onun üstün yeteneklerinin kendilerine dert olacağını biliyordu. İktidarların kendilerine dert olarak gördükleri şeyler, daima halkın yararına olmuştur. 

Yapay zeka kuramcılarından Alan Turing, 2. Dünya Savaşı’nda Alman ordusunun haberleşme şifrelerini kırarak yüzbinlerce insanın hayatını kurtarmıştı. Aaron Swartz da yüzbinlerce insanın hayatını kurtardı; dolaylı da olsa… Pankreas kanseri testini geliştiren on beş yaşındaki Jack Andraka, Swatrz’ın JSTOR’dan indirip ücretsiz kullanıma sunduğu akademik makalelerden yararlanacaktı. 

Turing ve Swartz! İkisi de intihar etti. Turing’i intihara itmenin utancını yıllarca taşıyan İngiltere parlamentosu elli sekiz yıl sonra, 2012’de halkından özür diledi. Obama yönetimi de Swartz’ın ölümü nedeniyle ABD halkından özür dileyecektir! Ancak, iktidarların özürleri bitmez; suçları bitmeyecekleri gibi… 

Swartz’ın hayatı 2014’te belgesel olarak filme alındı; yönetmen Brian Knappenberger tarafından: İnternetin Öz Çocuğu. Şunları söylüyor belgeselde Tim Berners-Lee, son derece üzgün ve ağlamaklı…

- Aaron öldü. Bu çılgın dünyadaki gezginler! Bir akıl hocamızı, bilge bir büyüğümüzü yitirdik. Adalet korsanları! Bir kayıp verdik, içimizden birini yitirdik. Yetiştiriciler, bakıcılar, dinleyiciler, besleyiler, anneler, babalar! Bir çocuğu yitirdik. 

Hep birlikte ağlayalım…