Her şeyin fazlası ziyan, her ziyan da kalp kırandır derler. Güven ziyanlığı, boşa su akıtmaktan daha fena bir şeymiş

Biliyor musunuz, Ay’da her gün gece?

ANIL NİŞANCALI @anilnisancali

“Merkür mü lan şu?” diye soruyor aramızdan biri. Sahiden, Merkür mü lan o? Olsa olsa Jüpiter bir hali var ama biri gelip bize onun Mars olduğunu söylese de çok şaşırmayız gibime geliyor. Lüksümüze baksana bir? “Aa, kavun mu o?” diye sorar gibi, “Merkür mü lan o?” diyebileceğimiz bir yerde, bize yıldızlardan masal yazdıran Kabak sahilindeyiz. Yıllardır etrafımızdan duya duya şiştiğimiz, sonunda yeterli entelektüeliteye ulaştığımızdan emin olduğumuzda da atlayıp arabaya gezeleyerek çıktığımız bir yolun son durağındayız. Biraz daha paramız olsa, doğa ve tabiat başlığı altında huzur tellallığı yapan Super Mario Ka’nın Ağaç Evleri’ne, yani Olympos’a gidebilirdik. Akıllı çocuklarız, niye gidelim? “Oğlum size diyorum lan, Merkür mü şu?” diye yineliyor sorusunu birimiz. Ötekiler çoktan Interstellar’ın film müziklerini dinleyip, yıldızlar arasında çift kale maça başlamış, üç meteor bir penaltı eder mi onu tartışıyorlar.

Aramızdan başka birinin, “Gidiyor muyuz?” ve “Lan?” kelimlerini arka arkaya çekimleyip bize doğrultmasıyla çıktı ortaya bu plan. Tatile mi çıkacaktık? Hayır. Herkesin kendi aklında vardır kurdele takmış kramponlu bir mevtası. Herkes kendi aklından kaçıyor, kimse tatile çıkmıyor. Hepimizin ağzında var yalandan bir “İstanbul’dan metropolden bunaldım, kaçıyorum” tribi. Kaçıyorsunuz da, aklınızın koridorlarından kaçıyorsunuz, metrobüsün ne günahı var? Bir başkamız, “Karavan aldım abi. Aslında minibüs, Vosvos T3, ama karavan dersek herkes yer, ne dersin abi?” diyor. “Tamam be, ama ismi karavan değil, Webo olsun!” diyor. Yerimizde duramıyoruz. Gitarları, eser miktar gösteriş içkisini ve temiz donlarımızı yükleyip, çadırları vurup sırtımıza, doğa anamıza günah çıkartmaya geldik. Salda Gölü’ne gittik mesela, Ufo’ların su almaya geldiği göl. Öyle bir şey görmeyeceğimize emindik ama bunun ihtimalinde gidip çocukluğumuzla barışmak istedik. Assos’a da uğradık bir ara. İnsanlarla tanıştık, biraz Pearl Jam, biraz Müslüm Gürses çaldık. İnsanlardan takdir, çok daha fazla da bedava bira gördük. İnsanlara karşı ördüğümüz duvarlardan özür dilemek için. Köyceğiz’e uğradık. Bir görevli bize yarım saat Köyceğiz’i övüp, kampın ücretsiz olduğunu söyleyip, sabah çıkarken de canavara dönüşüp ücret için arabamızın önünü kestiğinde son olarak insanlara duyduğumuz fazla güvenden özür diledik. Her şeyin fazlası ziyan, her ziyan da kalp kırandır derler. Güven ziyanlığı, boşa su akıtmaktan daha fena bir şeymiş.

Kabak Koyu’na geldiğimizde ise öğretiler atmosferi delerek yangın halinde beynimize vurmaya başlıyor. Kaldığımız kamp alanında herkesin sarhoş olmasına başta kurulup, ikinci günün akşamı herkese sarhoş günaydınlar sallamaya başlıyoruz. Hippi rollerine girme kisvesinde daha nereye s.çacağını bilmeyen rastalılar çarpıyor suratımıza. Ergenliğin, insanlığın atası olduğunu unutmuş, andropozunun saç ektirmelerinde boğulan denyoların bunu unutup millete hakaret amaçlı “Ergen!” demesine ses çıkartmadan geçemediğimiz bir gecenin ortasında “Tamam” dedik. “Herkes kendisiyle yüzleşsin” Akşama kadar hiç konuşmadık. Herkes kendisiyle akşam gölgesi bir rahatlıkta sohbet edip hesaplaştı. Meğer içimizdeki şerefsizler ne kadar dik bir açıdan vuruyormuş beynimizin antenine.

Bazı müzikler yasaklı olmalı. Olmalı çünkü insan kendi aklının yaratacağı hiçbir şeye güvenmemeli. Çünkü akıl, etrafta çalan bir şarkıyı alıp, ağızda çevirip beynin içine tükürüyor. Kabak’ta, son 5 yılın en yıldızlı gününe denk geldiğimizi bilmeyerek, galaksinin toz parçalarını birbirimize bağıra bağıra anlatırken sağdan sola kocaman bir ışık kayıyor. “Ufo değil mi?” diyorum. “Uzaylı da olsa, insan insandır” diyor başkası, Ufo konusunun üstünde durmuyoruz. Belki Ufo, belki değil. Hesaplaştığım çocukluğum beni affetmiş ki, ondan özür diledikten sonra gene Superman’ler, Ufo’lar ve havada kelimeler geri gelmiş. “Merkür değil lan o” diyor birimiz. “Siktiret” diyor bir diğerimiz. “Napalım, Neptün’le idare edeceğiz” diyor. Lükse bak.

“Oğlum, dünya da bir gezegen lan” diyor birimiz.

“Evet” diyorum. “Dünya ve diğerleri.

Dünya da başkaları için bir gezegen. Hem biliyor musunuz, Ay’da her gün gece?