Bu hafta ben bir şeyler demek isteyeyim de diyemeyeyim, ama sizler ne demek istediğimi hemen anlayın.

“Sedef Kabaş’ı tutuklatanlar aslında…” deyip devam etmek istiyorum, edemiyorum.

“Sezen Aksu’yu linç edenler aslında…” deyip devam etmek istiyorum, edemiyorum.

Ama sanatçılar devamını getiriyor ve hep bir ağızdan haykırıyorlar: Korkmuyoruz!

Ben de sadece hem iktidar hem muhalefet için “umsuluk olacaklar” diyorum ve “umsuluk olmak”, halk ağzında, “umduğunu elde edememektir” demekle yetiniyorum.

Ve ilaveten aklıma gelen bir başka cümleyi tekrarlıyorum:

“Beri get lan duvar, Ömer Ağa geliyor!”

Bu sözü yıllar yıllar önce Çorum Mecitözü’nde Ömer Ağa adında bir akrabam söylermiş. Güzel içermiş rahmetli. Yalpalayarak yürürken, düşmemek için duvara tutunmak zorunda kaldığında böyle dermiş.

Bu sözü hatırlamamın sebebi de anketlerle filan sarhoş olan muhalefetmiş.

“Beri get Saray, seçimlerde muhalefet iktidara geliyor!”

Cidden geliyor muymuş?

Ömer Ağa gibi yaslanmak zorunda kaldıkları bir duvarda, ama Saray duvarında, hep muhafazakârlık, hep milliyetçilik yazılıymış ve muhalefet onları kopyalarmış. Yetmedi mi? Vaatleri arasında AKP’nin ekonomi politikaları yazılıymış. İnanmadınız mı? Bizzat Kılıçdaroğlu AB büyükelçilerine söylemiş: “Bizim ittifakın ekonomik programı konusunda Deva Partisi çalışıyor.” Yani AKP’nin meşhuuur ekonomist bakanı Babacan çalışıyormuş. Yetmedi mi? Ortak Anayasa taslağı fikrini ilk ortaya atan da Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu’ymuş ki o da AKP’nin stratejik derinlik mütehassısı sabık başbakanıymış. Ama devri sabık yaratmamak lazımmış.

Sahi muhalefet cidden iktidara mı yürüyormuş?

Oysa dolara müdahale ve asgari ücret hamlesi bile göstermiş ki seçim galibiyeti pişmiş armut gibi muhalefetin ağzına düşmeyecekmiş. Son anketlerde AKP’ye mesafe koymuş gibi görünen seçmenler, muhalefet partilerinden hiçbirine yönelmiyormuş. Muhalefeti hemen tercih etmeyişlerinin nedeni, geçim derdiymiş. Ve o çözümü yine AKP’nin eskisi Babacan’a havale etmiş bir muhalefet pek cazip gelmiyormuş. Millet İttifakı’nda AKP zihniyeti hegemonya kurmuşken, bataklığa düşünce Babacanlara sarılmak ikna edici olmuyormuş.

Aslında iktidar da asarım keserim kopartırım derken gündem değiştirmiyor rejimini pekiştiriyormuş. Peki, muhalefet sarhoşluğu varmış da iktidar sarhoşluğu yok muymuş? Geçen yılki bir yazımda şöyle demişim: “Sakın ha iktidardakilere doğrudan ‘sarhoş’ demeyin, hemen dava açarlar. İktidar sarhoşluğu deyince de bunun alkol kullanımıyla alakası olmayan bir deyiş olduğunu hemen hatırlatın. Çünkü sarhoşluk, sadece fazla miktarda alkollü içecek tüketiminden kaynaklanmaz, başka sebeplerden dolayı da sarhoşluk söz konusu olabilir ve bu duruma yine ‘saldırganlık, mutluluk duygusu, duyularda, hareketlerde, konuşmada bozukluklar’ filan eşlik edebilir. Yükseklik sarhoşluğu, zirve sarhoşluğu vardır mesela… Dağcılar arasında sıklıkla rastlanırmış. Yükseğe çıkınca oksijen eksikliğindendir sanırım. İktidar olunca da zirvede olursun, öyle hissedersin misali.”

Sarhoşluktaki “saldırganlık” sadece fiziki şiddet değil, önüne gelene hakaret üstüne hakaret, kendisine yönelik en ufak uyarıyı hakaret sayıp yine hakaretlerle naralar atıp racon kesmekmiş. “Mutluluk duygusu?” Aya gidiyoruz mutluluğu bu türdeki son duygularındanmış ve halen devam ediyormuş. Mutluymuşlar, çünkü zaferlerden zaferlere koşmaktaymışlar, en büyük onlarmış. Ve bütün bunların yalancı mutluluk veya yalancının mutluluğu olduğunu söylediğinizde ise “saldırganlık” özelliği devreye girermiş. “Duyularda, hareketlerde, konuşmada bozukluklar?” Bu konuda örnek vermek artık kesinlikle belaya davetiye çıkarmakmış ve sadece bir serçenin dilini kesmeye talip olmanın ne menem bir “duygu” olduğunu merak etmekle yetinebilirmişiz.

Tabii ki iktidar sarhoşluğuna muhalefet etmek ve muhalefet sarhoşluğundan kurtulmak ve “yaşasın anketlerle iktidara geliyoruz!” demekle yetinmemek için, önce ayık olmak lazımmış! Ayık olmak burada, Babacancılık, neo liberallik, milliyetçilik, siyasi İslamcılık, liberallik falan filan gibi esrikleştiricilerden uzak durmak demekmiş.

Evet, bu hafta ben bir şeyler daha demek isterdim de diyemedim, ama sizler ne demek istediğimi hemen anlamışsınızdır. BirGün manşetinin anlamını da…
“Halkın dilini kesemezsiniz.”
Ünlem.