56. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Yarışma filmlerinden olan Bilmemek’in yönetmeni Leyla Yılmaz, “Toplum aklında oluşturduğu cevapları duymak için cevabını bildiği soruları sormak istiyor. O cevapları duymazsa bu hırçınlık gittikçe linç boyutuna oluşuyor” diyor

Bilmemek: Bilmeyi reddedişimizin filmi

ÖYKÜ ÖZFIRAT

Bu yıl 56’ncısı düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor. Ulusal Yarışma’nın geri dönüşüyle bu yıl “Öze Dönüş” heyecanı yaşayan festivalin ikinci gününde Leyla Yılmaz’ın yönettiği “Bilmemek” filmini izledik.

Başrollerini Senan Kara, Yurdaer Okur ve Emir Özden’in paylaştığı “Bilmemek”te; Levent Üzümcü, Çetin Sarıkartal, Ulaşcan Kutlu, Arda Anarat, Berke Bük, Özgür Daniel Foster ve Sanem Öge rol alıyor. Evliliği sorunlu giden bir çiftin oğullarının ortadan kaybolmasını anlatan film, bu yılın güçlü filmlerinin arasına adını yazdırdı.

Toplumdaki “bilme açlığı”nı temel alarak ilerleyen filmde, iktidar/ güç ikilikleri, kadın- erkek ilişkileri, eşcinsellik, mültecilik gibi çeşitli temalar iç içe geçip birbirini destekler nitelikte kullanılmış. Yoğun bir film olmasına karşın akıcılığını kaybetmeyen Bilmemek, izleyiciyi de içine katıp sürüklüyor. Bu yıl festivalde ilk kez verilecek olan Cahide Sonku Ödülü’nün yanı sıra Antalya Altın Portakal Film Festivali, Cinsiyet Eşitliği ve Katılım Taahütnamesi’ni imzalayarak 5050×2020 hareketinin bir parçası oldu. Bu bağlamda kadın sinemacıların emeğinin görünür kılınmasının önemi de artıyor. Leyla Yılmaz, kadın bir yönetmen olarak toplumda tüm ötekileştirilenlerin sesini izleyiciye duyurmuş. Biz de kendisi ile bir araya gelip filmi konuştuk.

>> Filmin hikâyesi nasıl ortaya çıktı?

Aslında bir an, bir gerekçe yok. Bir birikimin neticesinde ortaya çıktı film. İçinde yaşadığımız dünya, ülkemiz ve insanların bu sıkıştırılmışlığını ötekileştirilme durumunu basit bir şekilde ele almak istedim. Ve bunu bir aile üzerinden anlatmak istedim. Oğlanın durumu bildiğiniz gibi hakkında çıkan bir dedikodu; ve eşcinseller de aslında toplumda en kolay ötekileştirilen grup olduğu için çok güzel bir hikâye koydu önüme. Oradan başlamayı tercih ettim.

Çok güzel tepkilerle karşılaştım

>> Film prömiyerini Altın Portakal’da yaptı. Tepkiler nasıldı?

Çok heyecan vericiydi. İzleyici çok güzel tepki gösterdi. Bu benim için, bir yönetmen için çok önemli bir şey. Çünkü inanın filmi izlerken sonunda izleyicinin ne hissedeceğini, nasıl bir enerjiyle dolacağını merak ediyorsunuz. Çok güzeldi, özellikle soru cevap kısmında soru sormanın yanı sıra kendilerini anlatmak istediler. Filmin ona ne hissettirdiği konusunu da konuşmak istediler. Bu, böyle sıradan bir soru cevabı aşmış oldu, beni çok mutlu etti. En güzeli de izleyicilerden bir tanesinin “Acaba bu filmin, akıcı olması nedeniyle, alışılmış festival filmlerinden farklı olması bir handikap olabilir mi benim için?” diye bir soru sordu. Ben de ona “Ödülümü bana siz verdiniz” dedim. Bu çok güzel bir an oldu benim için. Festival çok güzel, mutluyuz. Pek çok filmle karşılaştık. Kolay bir şey değil, ciddi rakiplerimiz var. Umarım festivalde başarılı oluruz.

>> “Bilmemek” temasının sizin için anlamı neydi?

Neredeyse hiçbir şeyi bilmiyoruz. Ama bilmek adına yaptığımız şeyler küçük merak giderme şeyleriyle gidiyor. Ve bu bilme açlığı bize hırçın bir ruh hali getiriyor. Bilgiyi aradığımız şeyler birdenbire insanların özel hayatlarıyla sınırlı kalmaya başlıyor. Sosyal medya, özel hayatları gösteren televizyon programları bu hırçınlığı çok besleyen şeyler. Ve dolayısıyla artık bu tip bilgilere kolay ulaştığımız için toplumda şunu görüyoruz ki insanların özel hayatına saygı diye bir şey kalmıyor. Bu bir davranış şeklini belirliyor. Ve bu davranış şeklinin arkasında artık çok rahatlıkla şu soruları sorabiliyoruz. “Evli misin bekâr mısın?” “Kadınlarla mı yatıyorsun erkeklerle mi yatıyorsun?” Bu soruları o kadar pervasızca sorabiliyoruz ki. Bu bizde bir davranış şekli geliştirmiş oldu. Dolayısıyla bu soruları sorarken toplumda şöyle bir refleks var; Toplum cevabını bildiği soruları sormak istiyor ve aslında aklında oluşturduğu cevapları duymak için... O cevapları duymazsa bu hırçınlık gittikçe linç boyutuna ulaşıyor. Bilmemek aslında içinde bulunduğumuz bilgi çağında, bilgiye bu kadar kolay ulaşabileceğimiz enstrümanlara sahipken bilmeyi reddedişimizin filmi. Gerçek bilgiye değil, tamamen bilgi adına merakımızı gıdıklayan bu kültür pornosunun içinde bunu yaşamamıza neden olan durum.

Kazandığımız güne kadar hep ‘kadınız’

>>Film ekibinin çoğu kadınlardan oluşuyor. Bu deneyim nasıldı? Filmde kadın bir yönetmen olarak sizden neler var?

Ben bir kadınım ve dünyayı her şeyden önce bir insan, bir kadın insan olarak görüyorum. Dolayısıyla bu filmi yaparken de bu kimliği yok sayamam. Bu sadece kadın filmi diyemem, bu tüm ötekilerin filmi, bu ötekilerin sesi olmaya çalışan bir film. Buradaki Umut’un üzerinden Umut’un yaşadığı zorbalığı yaşayan pek çok grup var sosyal hayatın içinde. Bunlar eşcinseller olabilir, bunlar kadınlar olabilir, bunlar işyerinde zorbalık gören kadın ya da erkek herhangi bir gruptan, herhangi bir iş grubundan insanlar olabilir. Tabii ki de bir kadın olarak bunu ele alırken nasıl bir fark koyduğumu ben söyleyemem aslında, bunu biraz izleyici söyleyecek. Ama bir kadın çerçevesinden, kaleminden çıkan bir film diyelim. Ekip de öyle. Görüntü yönetmenim kadın, yapımcım kadın, yardımcı yönetmenim kadın. Çok kadın var filmde. Cast direktörüm kadın, kostümcüm kadın… Biz her zaman kadın dayanışmasına, kadın gücüne inanıyoruz. Ama keşke bir zaman gelse gün geldiğinde eşit bir toplum olabilsek. Kadın ya da erkek diye ekstra sıfatlar koymasak. Ve insan olabilmek en büyük arzumuz. Ama o güne kadar hep kadınız.

Çocuğun reddetme hakkı var

>> Peki, 17 yaşında bir çocuğun bu kadar derinlikli olması sizce gerçekçi miydi?

Bence çok gerçekçiydi. Çünkü onun hayat içindeki çıkış noktası o kadar kendi doğalında gelişti ki. Küçücük bir çocuğun, üç yaşında karakteri oluşmaya başladığı andan itibaren bir şeye evet ya da hayır deme, reddetme ya da kabul etme hakkı vardır. Biz büyüdükçe toplum bizi manipüle eder ve değişmeye başlarız. Biz toplum tarafından bir sürü psikolojisi içine girip de yetişkin bir birey olduğumuzda hayır dememiz gereken şeylere evet diyorsak zaten toplumun dişlileri arasında bir şekilde öğütülmeye başlamışızdır. Ama 17 yaşında bir çocuk kendisine bu kadar erkek bir toplum içerisinde sorulan bir soruya “Bana bu soruyu soymaya hakkınız yok” deme gücüne sahip.

>> Filmin ileriki süreçte yolculuğu nasıl olacak?

Filmin festival süreci devam edecek. Bu süre içerisinde vizyon planlayamıyoruz. Ama davet edilmeyi umduğumuz festivallerden davet alırsak hemen bir vizyon planı yapıcaz. Dün akşam beni çok heyecanlandırdı, izleyiciden gelen tepkiler mükemmeldi. Bilmemek kolay bir film değil,zor bir film. İzleyiciye çok şey yükleyen bir film. Ve dolayısıyla ben şunu gördüm ki çok güzel buluştu izleyiciyle. Vizyona gireceğimiz günü iple çekiyorum, çünkü çok önemli. Mesajının da önemli olduğunu düşünüyorum. Toplumda yalnız olduğunu, güçsüz olduğunu, öteki olduğunu düşünen herkesin bu filmde bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum. Bu filmi onlar için yaptım, hepimiz için yaptım. Ben de onlardan biri olduğumu düşünnüyorum.

cukurda-defineci-avi-540867-1.