Binali Yıldırım’ı yalanlayan gazete

Gazetelerin hangi haberi hangi açıdan verdiklerinden çok, hangi haberleri ya da detayları gizlediği daha önemlidir. Her gazetenin kendi meşrebine, hedef okur kitlesine göre belirlediği bir yayın politikası var. Haber hiyerarşisini elbette kendi kriterlerine göre yapma lüksüne de sahip. Ama haberlerin en önemli detaylarını gizlemek gerçekten büyük bir gazetecilik ayıbı.

Dünkü Sabah gazetesi, böylesi bir ayıbın en çarpıcı örneklerinden birini sergiledi. Başbakan Binali Yıldırım, önceki gün Ankara’da TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi toplantısının konuğuydu. Toplantının iki tarafı vardı haliyle, Başbakan ve TÜSİAD. Ekonomi sayfasının eteğinde haberi değerlendiren Sabah, sadece Yıldırım’ın sözlerine yer vermişti. Ev sahibi TÜSİAD’ın başkanının konuşmasından tek bir satır yoktu.

Hani Sabah’tan, TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes’in “OHAL kalksın, laiklik korunsun, ekonomi düzelsin” olarak özetlenebilecek konuşmasını manşete taşımasını elbette beklemiyoruz. Ama bu haberin yayınlandığı sayfadaki ilan dâhil olmak üzere, TÜSİAD’ın reklamlarıyla dolup taşan gazetede, ev sahibinin görüşlerinden tek bir cümle yer almaması gerçekten takdire şayan bir gazetecilik başarısı!

Bu arada küçük bir not... Hani Binali Yıldırım’ın haberlerini küçük görüyor Sabah, “bir” sebebi vardır eminim. Ama küçük de olsa haberini yayınladığınız Başbakan’ı aynı sayfada yalanlamak, işte o çok ayıp valla. Başbakan, sayfa eteğindeki haberde doların zıplamasını ABD’ye bağlıyor, “Dalgalanma 20 Ocak’ta yeni başkan iş başına geldikten sonra bitecek” diyor. Sabah ne yapıyor, bu haberin üstüne Başbakanımızı yalanlayan bir manşet koyuyor. Hem de Binali Yıldırım fotosuyla: “Başkanlık saldırısı.” Neymiş, Türk Lirası’nın değer kaybetmesi, AKP-MHP arasındaki başkanlık konsensüsü çekemeyen “Türkiye’ye diz çöktüremeyen çevrelerin” işiymiş. Hayır, öyle olsa bile bari Başbakan’la aynı sayfaya koymayın. Hiç hoş değil...

***

Bari Erdoğan’a yapmayın...

binali-yildirim-i-yalanlayan-gazete-217055-1.

Sabah’ın Binali Bey’e yaptığını okudunuz. Sayın Cumhurbaşkanı’na başlık operasyonu yapmaları? Daha 9 Kasım’da basılı gazetede Erdoğan’ın fotoğrafını koyup, hiçbir tırnak işareti falan kullanmadan, “İki yüzlülüğün ta kendisidir” başlığını attılar. Hani birileri kulak çeker ders çıkarırlar diye düşündük. Nerdeee... Bu kez saldırı Sabah’ın sosyal medya hesabından geldi. Birkaç gün önce, Erdoğan’ın fotoğrafını koyup, “Bulunmaz hint kumaşı değilsin” diye tweet attılar. Ne söyleyen belli, ne söyleten. Allah muhafaza, bu tweeti havuz dışında bir gazete atsaydı... Cam çerçeve indirmek yetmez, tüm yönetimini bir gecede FETÖ’den alırlardı.

***

Havuz problemleri!
O gazeteler el mi değiştiriyor?

Ankara’dan son zamanlarda gelen dedikodular, gerek medyada gerekse iş dünyasında “sahiplik” açısından çok önemli gelişmeler olacağını işaret ediyor. Malum, AK Parti döneminde palazlanan şirketlerin bazıları medya patronluğuna soyunmuştu. Ya da soyunmak zorunda bırakılmıştı. Sanıldığının aksine işleri bu ara pek de yolunda gitmiyormuş.

Güneydoğu’ya yatırımlarıyla bilinen o işadamlarından birinin üstü çizilmiş. O yüzden havuzda da ortak olduğu konsorsiyumlardan “gönüllü” olarak ayrılmış. Gerekçesi de uzaktan bir akrabasının FETÖ’cü olduğu iddiasıymış. Arkadan dolanıp üç puan almak isteyen ortakları, bu iddiayı yüksek yüksek tepelere ulaştırınca, ayrılık kaçınılmaz olmuş. Bakmayın bu ara övgü dolu röportajlar vermesine, dışlandığı için epey kırılmış. Yakın çevresine dert yanıyormuş... “Keşke bu işlere girmeseydim, zamanında beni uyaran kendi ailemin bile sözünü dinlememiştim” diye...

Sanmayın ki diğer patronların keyfi yerinde... Hiç değil. Romantik çıkışlarıyla bilinen bir diğer işadamı da, elindeki medyaları önümüzdeki günlerde elinden çıkarıyormuş. Elbette yine alçak olmayan tepelerin talebiyle... Buradaki gerekçe ise FETÖ falan değilmiş. O patronun yakınlarının özel hayatıymış. Yabancıya gitmeyecekmiş tabi mallar... Yine medyada olan müteahhitlerden birine geçecekmiş “sahibinden...”

Özel hayat demişken... Aynı sektördeki iki şirketin tepe yöneticilerine dair de çok ilginç detaylar konuşuluyor... “Çekemeyenlerin” işi mi değil mi bilinmez. Ankara’nın etkisiyle atanan bir yöneticinin koltuğu sallanıyormuş. Bunun da gerekçesi özel hayatmış. Çok detay var ama özel yaşamın sınırlarını zorladığı için burada keselim... Sektördeki diğer şirketin yöneticisi ise “Şunları görevden al” talebini yerine getirmediği için koltuğundan olmuş bile. Tabii ki gerekçe olarak o dönem açıklanan bilanço rakamlarını bahane göstermiş şirketin merkezi...

***

Çare yayın yasağı!

binali-yildirim-i-yalanlayan-gazete-217056-1.

Daha geçen mart ayındaydı. Erdoğan faiz lobisini yerden yere vurduğu konuşmasında “Dolara yatırım yapan yaya kalır” demişti. O tarihte, yani 9 ay önce Dolar/TL kuru 2.58’di. Erdoğan dün Ankara’daki bir açılışta “Yastığının altında döviz olanlar altına, TL’ye dönüştürsün” dedikten sonra dolar 3.58 ile tarihi bir rekor kırdı. Dolara yatırım yapan bırakın yaya kalmayı, yeni araba alacak kadar para kazandı. Sadece o değil, Ankara’daki zevatın her açıklaması Türk Lirası’nı yerin dibine sokuyor. Çare yayın yasağı. Yetkililer konuşmaz, konuşsa da vatandaş duymazsa dolar kurunun yükselişi durur belki!

***

Bu ilanı kim verdi?

binali-yildirim-i-yalanlayan-gazete-217057-1.

Dünkü Hürriyet’in 8. Sayfasında çeyrek sayfalık bir ilan vardı. Hani gazetelerin ayıp olmasın diye kenarına 8 puntodan koyduğu “Bu Bir İlandır” notu olan advertorial cinsi paralı şeylere de benzemiyordu. Ama normal bir reklam formatında da değildi.

İmzasız ilan, Rize’de TEOG birincisi olan Hemşin Merkez İlköğretim Okulu ve Lisesi’ni kutlamak için verilmişti. Kutlayanın kim olduğu falan da yazmıyordu ilanda... Tek bir okulu kutlamakla yetinmiyordu ilanı veren gizemli şahıs. “Başarıların devamı ve diğer okullara da yansımasını” diliyordu.

Merak edip bu ilanın peşine düştüm. Meğer ilanı, Ankara’da faaliyet gösteren Hemşinli bir müteahhit vermiş. Doğup büyüdüğü Hemşin’deki okulu, gösteriş yapmadan kutlamak istemiş. Şirketin adını sanını öğrendim, ama bu şık jesti gölgelemesin diye yazmayayım. Helal olsun deyip geçeyim.

***

Klişelere ölüm, halka hürriyet!

binali-yildirim-i-yalanlayan-gazete-217058-1.

Vaktizamanında hayırla yad edemeyeceğimiz birilerinin yarattığı “Görsel şölen, adeta büyüledi, Avrupa’yı salladı, dünyaevine girdi” gibi ifadeler, matbuatımızın vazgeçilmez klişeleri! Yaratıcı olmak yerine bunları alıp yinelemek editörlerin de kolayına geliyor haliyle. İleri demokrasiye geçtiğimiz, hiç bu kadar özgür olmadığımız bir dönemde bu klişelerden vazgeçsek artık? Askeri vesayetten kurtulduk, bu klişelerden kurtulamadık.

En sinir bozucusu, komedyen cenazelerine dair başlıklar... Cem Yılmaz’ın gösterilerine bile konu olan “Bu kez güldürmedi, son şakasını yaptı” başlıkları maalesef hala tedavülde. Cem Yılmaz’ın katıldığı cenazede bile! Akşam gazetesinin 2. sayfası, trafik kazasına kurban giden oyuncu Erdal Tosun’u klişenin şahı “Bu kez güldürmedi” başlığıyla uğurlamayı tercih etti. Sayfanın üzerinde editörün adı da yazıyor, umarız okurlarına yaptığı “son kötü şaka” olur bu.

***

Yapma bunu, yapma bunu!

binali-yildirim-i-yalanlayan-gazete-217059-1.

Futbol dünyasının efsane spikerlerinden Ercan Taner’in, kritik pozisyonlardaki cümlesini bilirsiniz... Milli takım ya da Avrupa kupalarındaki bir takımımız, rakibine pozisyon verdiğinde mikrofondan ya defansa ya da kaleciye yalvarır gibi mikrofondan seslenir: “Yapma bunu, yapma bunuuu..”

Bu ara Karar gazetesini okurken, satır arasındaki bazı “yaramazlıklar” görünce içimden Ercan Taner cümlesi geçiyor. Editör arkadaşa, “yapma bunu, yapma bunu...” diyesim geliyor.

Kurulduğunda Davutoğlu-Gül hattında yayın yapan gazete, stratejik derinliği kendinden menkul Hoca ve ekibi tasfiye edilince, üzerine de 15 Temmuz olunca alıcılarının ayarlarıyla oynayıp malum yerde hizalanmak zorunda kalmıştı. Ama arada yine vicdanları tutuyor belli ki.

Mesela dün, Aladağ’daki facianın kurbanları için 1. sayfadan başlık atmışlar: “Kim verecek bu canların hesabını” diye... Yan yana minik bedenlerin tabutlarıyla birlikte... Havuz ve sair medya “yürekler dağladı, gözyaşları sel oldu” tadında cambaza bak başlıklarıyla geçiştirirken haberi, sorumluları parmağıyla işaret ediyordu Karar.

Aman diyeyim... Allah sonunuzu hayretsin.