Binlerce Sevgi’yiz

Binlerce Sevgi'yiz
Sevgi Evgin Göyçe...
Yaşayarak öğretendi. Bir bakışı, bir dokunuşu değiştirirdi. Yüreğiyle konuşurdu.

Şimdi sosyalistleri, devrimcileri eskide kalmakla, hayalcilikle itham edenlerin unuttukları aslında hiçbir zaman sahip olmadıkları, inanmadıkları tüm ilkeler, değerler onun bir devrimci olarak yaşadığı her günde duyduğu heyecandı.

Sosyalizmi kurtarıcılara havale eden postmodern aktörlerin yaratmaya çalıştığı sol liberal ve aslında son kullanma tarihi de geçmiş senaryoları, bir eylemde yaptığı konuşma ile örgütlediği her eylemle çürütürdü.

Bizim için mesele biz olma meselesiydi. Yoldaşına duyduğun güvendi, sevgiydi.
Öyle bir bakar, öyle bir dokunur, konuşurdu ki tüm dünyayı değiştirecek gücün olduğunu hissettirirdi.
Bir devrimciydi. Emek mücadelesini de, kadın mücadelesini de devrimci bir bakışla,ilkelerle örgütlerdi.
Bir devrimcinin, devrimci öğretmenin nasıl olması gerektiğine dair en güzel cevaptı onun hayatı.
İnat etmekti, umuttu, vazgeçmemekti.

Hayatının her anını bir devrimci olarak yaşamaktı. İnandığın değerler için koşulsuz ve karşılıksız mücadele etmekti.
En önemlisi de sevgiydi,insan sevgisiydi. O bize öğretmişti. Sevgisiz devrim olmazdı.

Lise yıllarında devrimci düşünceyle tanıştığı günden itibaren yaşamının son günlerine kadar nerede yaşıyorsa, yaşadığı yerin, insanların hayatına dokunan ne varsa onun için yüreğiyle koşturan, sevgiyle, inatla örgütleyendi.

Ardahanlıydı. Şimdi Ardahan'dan ayrılışının ve onu kaybedişimizin ardından yıllar geçmesine rağmen Ardahan sokaklarında rastladığınız insanlarla konuştuğunuzda Sevgi ablanın hala o sokaklarda yaşamaya devam ettiğini görürsünüz. Devrimcilerin asla ölmeyeceğinin kanıtıdır onun yaşamı,yaptıkları, bıraktığı iz.

Köylere kadar yayılan bir mücadelenin örgütleyicilerindendi Sevgi Abla...
Ülkemizde ilk ve tek örnek olan hamalların örgütlülüğü Hamal Der’in kuruluşunu, Ardahan Kültür Derneği’ni örgütleyenlerdendi.

Adil Dağıtım Komiteleri’ni kurup kara borsacılığa karşı meraları, çayırları ağaların, zenginlerin elinden alınıp kamulaştıranlardandı. Halkın örgütlülüğünün tüm baskı, sömürü biçimlerini nasıl yerle bir edeceğini, sözün de kararın da halkta olduğu her yerde yaşamın nasıl güzelleşeceğini yaşamın içinde gösteren kutup yıldızlarımızdandı o...
O dönem memleketin her yerinde yükselen devrimci hareketi, halka rağmen ve halk adına değil halkla birlikte devrimci çözümler üreterek örendi.

80 Darbesi ve sonrası tüm mücadele alanlarında olduğu gibi kadın mücadelesi de liberal saldırılara uğradı. Sosyalist feminist mücadele hedef alındı. Kapitalizme, emperyalizme, gericiliğe karşı mücadeleden yalıtılmış bir hat örülmeye çalışıldı.

1977-78'li yıllarda kurdukları Ardahan Kadın Derneği'nde yürütülen mücadele bu liberal söylemleri çürüten en önemli deneyimlerdendir, her dönemden daha güncel ve yol göstericidir.Köylerden gelen kadınlarla birlikte yapılan toplantılarla, kurdukları kadın meclisleriyle sorunların ve bu sorunlara dair örgütlenecek eylemlerin meclislerde konuşulduğu, tartışıldığı ve çözüm üretildiği kadınların kadınlarla birlikte örgütlediği kolektif pratiktir.

Sevgi Abla, 1976 yılında girdiği, bölümdeki tek kız öğrenci olduğu ve siyasi kimliği nedeniyle yoğun baskılara uğradığı Erzurum Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Bölümü’nü bırakmak zorunda kalır ve sonrasında Ankara Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni kazanarak devrimci gençlik mücadelesi içerisinde yer alır.

Aynı zamanda yoksul gecekondu mahallerinin Ayşe kızıdır. Gecekondu mahallelerinin örgütlenmesinde aktif sorumluluk aldığı dönemlerde mahallelinin sorunlarına birlikte ürettikleri çözümleri, yürüttükleri mücadeleyi anlatırken gözleri ışıldardı. Annesinin yanına gelmesini, Sevgi'sine, kaldıkları evlerde Ayşe diye seslenişini, ağzından yanlışlıkla Sevgi ismi çıktığında hızlıca elleriyle dudaklarını kapattığını gülerek anlatırdı.

80 Darbesi ile birlikte cezaevinde işkenceleri, baskıları yaşadı. 1979' da sıkıyönetim döneminde Kars' ta ağır işkenceler gördü, 6 ay cezaevinde kaldı. Artvin Devrimci Yol davasında yargılandı ve Erzurum askeri cezaevinde üç yıl ağır işkencelere uğradı. Onu ve binlerce devrimci yol arkadaşımızı bu kadar erken kaybetmemizin nedenidir o işkenceciler, darbeciler...

1987 yılında evlenerek İstanbul’a yerleşti ve 1996 yılında öğretmenliğe başlayana kadar uzun bir dönem fabrikada ve farklı işlerde çalıştı.

Öğretmenliğe başlamasıyla birlikte kamu emekçileri mücadelesi içerisinde yer aldı. O yıllarda üç dönem KESK-MYK üyeliği ve KESK Kadın Sekreterliği sorumluluğunu yürüttüğü dönemde, fiili-meşru mücadelenin ülkenin her yerinde dalga dalga büyütülmesi, kadın emekçilerin örgütlülüğündeki artış, eylem kararlarının alınışından, eylemlerin içeriğine, şekline, yaşama geçirilmesine kadar sendikal mücadeleye ilişkin bugün yürütülen tartışmalara, sorulara üretilecek en somut cevaptır aynı zamanda...Yasalara sığmaz. İş yerlerini esas alır. Emekçilerin yaşamına dokunanı emekçilerle birlikte örgütlemekti. Bu yüzden de kitleseldi.

Pantolon giyme hakkı, doğum izni, süt izni sürelerinin uzaması kazanımları ile sonuçlanan eylemlilikler dönemi kamu emekçilerinin, kamu emekçisi kadınların yaşamı değiştirme gücünün etkisinin ne denli güçlü olduğunu dosta, düşmana göstermiş, memleket için umut olmuştur. 80 darbecilerine, yasaklara,egemenlere meydan okuyuştur.

Dünya Kadın Yürüyüşü'nün Türkiye ayağının bugüne kadar yapılan en kitlesel yürüyüşü 2005 Dünya Kadın Yürüyüşü'nün sözcülüğünü üstlenmiştir. Ülkenin her yerinden gelen binlerce kadının oluşturduğu Tünel'den Dolmabahçe'ye uzanan o korteji, o yürüyüşteki coşkuyu, kararlılığı ve Sevgi Abla'nın gözlerindeki mutluluğu, onuru bugün gibi hatırlıyorum. O kadar güzeldik ki...

Novamed Kadın Direnişi'nin Dünya ve Avrupa sendikal hareketi ayağının inşasında yer alan direnişin kazanımla sonuçlanmasını kadın dayanışmasını örgütleyenlerdendi. Sınıf dayanışmasının, kadın mücadelesinin en güzel örneklerindendi. Ülkenin her yerinde biz kadınlar tek yürek olmuştuk. Direniş süresince kalbimiz her gün Novamed'deki kadın arkadaşlarımızla birlikte atmıştı. Ve biz kazanmıştık, sınıfın dayanışması, kadınların örgütlü gücü kazanmıştı.

Ve sonra öğrendik ki, Sevgi'miz, Sevgi Abla'mız akciğer kanseri olmuştu. Hep o kadar güçlü, o kadar inatçıydı ki hiç inanmamıştık, inanamamıştık onu kaybedeceğimize. O biz olduğumuzda, birlikte olduğumuzda her şeyi değiştireceğimize,her güçlüğün üstesinden geleceğimize ve mutlaka kazanacağımıza öyle inandırmıştı ki bizi... Yaşatacağız diyorduk Sevgi Abla' mızı..

Hastalığının en zor günlerinde dahi hep nereye baksak o hep oradaydı. Taksim 1 Mayıs'ında gazlara rağmen,polis panzerlerinin önündeydi. 1 Mart tezkeresine karşı barışın sesini örgütlediğimiz her eylemdeydi. Hemen omuz başımızdaydı, bizimleydi. Hastalığına rağmen ÖDP Parti Meclisi ve KESK Genel Meclisi'ndeki sorumluklarını devam ettirdi. Toplantılarda, eylemlerde ona güç vermek için düzenlediğimiz bir araya gelişte bile bize güç veren,umut verendi. Kafkas oynadı yine o gece... O kadar güzeldi ki...

Bir devrimcinin sevgiyle, tevazuyla ve aynı zamanda bir o kadar da güçlü bir inat ve kararlılıkla mücadele etmesi gerektiğini bize yaşamıyla öğretti.

Üç yıl direnebildi yüreği...13 Mayıs 2012 sabahı kaybettik Sevgi Ablamızı...

Ablacığım,canım,yoldaşım çok özlüyorum, çok özlüyoruz seni...Hep canım, canım, canım diye seslenirdin ya bize...Seslenişin hep kulaklarımda...Yoldaşını,yol arkadaşını canın gibi,hatta daha öte sevmeyi, severek,sevginle öğrettin bize... Ne kadar başardık, ne kadar yapabildik bilmiyorum ama hep denedik,hiç vazgeçmedik bize öğrettiğin gibi mücadele etmekten. Artık çok uzaklarda olsan da bizimle gurur duy istedik.

Seni kadınlar olarak onurla taşıdık omuzlarımızda o gün...Öyle isterdin.
Seni uğurlamak çok zordu,yokluğunla yaşamak çok daha zor.

Son günlerinde dahi çok emek verdik,çok mücadele ettik,çok bedel ödedik asla vazgeçmeyin, siz çok daha fazlasını yapacaksınız size güveniyorum diyerek bize güç vermeye devam ettin. Attığımız her sloganda,yürüdüğümüz her sokakta bizimlesin.

Biz binlerce Sevgi'yiz şimdi.