Google Play Store
App Store

Erdoğan ve Hulusi Akar’ın son günlerde yaptığı açıklamalar AKP’nin eğitime bakışını özetledi. Bilgiden uzak, ‘dindar nesiller’ yetiştirmeyi hedefleyen rejim 12 Eylül’le başlayan politikaların sürdürücüsü oldu.

Bir 12 Eylül ve Erdoğan projesi: Bilgisiz nesil
Mustafa Kömüş
Mustafa Kömüş
mustafa.k@birgun.net

Son bir haftada iktidar cenahından eğitime yönelik iki önemli açıklama geldi. İlki geçen hafta sonu Erdoğan’ın imam hatipliler buluşmasında yaptığı “"Ömrün boyunca ortaya koyduğun tek eseri söyle deseler, tereddüt etmeden 'imam hatip okulları önündeki engelleri kaldırmak, imam hatiplerin sayılarını ve eğitim kalitesini artırmaktır' derim" ifadeleriydi.

İkincisi ise Eski Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın önceki gün yaptığı açıklamaydı. AKP’nin eğitime bakışını özetleyen açıklamasında Akar şunları söyledi: “Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir.

Eğitimin amacı bir Allah korkusu iki kuldan utanmak.” Bu konuşma aslında bugün yıldönümü olan 12 Eylül Darbesi’nin hedeflerinden biriydi. 12 Eylül’ün darbeci komutanı Kenan Evren darbeden yıllar sonra Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı belgeselde zorunlu din eğitimi getirilmesini “Bir insan iki rekat namaz kılmayı bilecek” sözleriyle savunmuştu. O günlerden bugünlere gelindiğinde ülkede değişen çok şey oldu. 2002’de iktidara gelen AKP attığı her adımda eğitimde gericiliğin dozunu artırdı. Burada amaç tıpkı Akar’ın dediği gibi yeni nesillerin bilgiden uzaklaşmasını sağlayıp biat etmeleri ve bu yolla iktidarlarını sürdürmeleriydi. AKP açısından bu konuda milat ise 2012 yılında hayata geçirilen 4+4+4 uygulaması oldu.

4+4+4 PROJESİ

4+4+4 sistemine geçilmeden çok kısa bir süre önce Erdoğan “Dindar nesil yetiştireceğiz” dedi. Bu sözlerin hemen ardından harekete geçen AKP kurmayları oldubittiyle 4+4+4 sistemini Meclis’te kabul ettirdi. Bu sisteme geçilmesiyle birlikte en önemli değişikliklerden birisi imam hatip ortaokullarının tekrar açılması oldu. Hemen sonrasındaysa imam hatip liselerinin sayısı artmaya başladı.

İMAM HATİP VE MESEM

İmam hatip ortaokullarının yeniden açıldığı ilk sene olan 2012-2013 eğitim-öğretim yılında okul sayısı 1099’du. Toplam öğrenci sayısı ise sadece 94 bin 467’ydi. Aynı yıl imam hatip liselerinin sayısı 708 ve öğrenci sayısı ise 380 bin 771’di. 2022-2023 yılında imam hatip ortaokulu sayısı 3 bin 432, öğrenci sayısı ise 695 bin 499 oldu. Liselerdeki imam hatip sayısı ise 1715’e buralarda okuyan öğrenci sayısı ise 480 bin 484’e yükseldi. Başka okullara kayıt olanlardan para istenirken bütün bu çabaya rağmen talep edilmeyen imam hatipleri tercih edenlere ise bu yıl para verildi.

Benzer şekilde meslek liseleri de bu tarihten itibaren özendirilmeye başlandı. Özellikle son birkaç yılda mesleki eğitim merkezleriyle (MESEM) atağa kalkıldı. Öğrencinin 4 gün işyerine, 1 gün okula gittiği MESEM’lerde 1 milyondan fazla öğrencisi bulunuyor. Bu öğrencilerin yaklaşık 300 binini ise 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor. İSİG verilerine göre 2024 yılında öğrenciler için patronlara 1 milyar 698 milyon TL ödenirken, son üç yılda MESEM programlarına aktarılan kamu kaynağı ise 15 milyar liraya yaklaştı.

MEB de esas yatırımı her defasında mesleki ve dini eğitime ayırdı. Sadece bu yılın ilk 6 ayında din öğretimi okulları için harcanan para 39 milyar 194 milyon 809 bin 263 TL olurken mesleki eğitim okulları için harcanan para ise 58 milyar 371 milyon 507 bin TL şeklinde kayıtlara geçti. Aynı dönemde Temel Eğitim genel Müdürlüğü’ne ise sadece 1 milyar 28 milyon TL harcandı.

Peki tüm bunlara karşın son Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda meslek liseleri ve imam hatip liseleri ne yaptı? Sınava giren 100 meslek liseliden sadece 6’sı, 100 imam hatipliden ise sadece 25’i 4 yıllık üniversiteye hak kazanabildi. Yatırım, özendirme, teşvik ve sonuç başarısızlık.

ŞÜKÜR ÖĞRETİSİ

4+4+4’teki değişikliklerle hayata geçen uygulamalardan biri de adına vakıf veya dernek denilen kurumların okullara girebilmesiydi. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de geçen sene bütçe görüşmelerinde “Sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz yapılarla protokol yapmaya devam edeceğiz” demişti. Bu protokoller ne anlama geliyor? Bu sayede okullara giren dini yapılar Erdoğan’ın söylediği “dindar nesil” hedefine hizmet etti. Adına değerler eğitimi denilen uygulamalarla öğrencilere şükretmeleri salık verildi. Bunların son örneği de okullara imamları dahi sokan Diyanet’le yapılan ÇEDES protokolü oldu. Okullara imamların dahi girmeye başladığı bu projeyle işlenen konular arasında şükür ve sabır yer aldı. Örneğin geçen yıl Aydın Nazilli’de bulunan Yaylapınar İhsan İzgi Ortaokulu’nda şubat ayında sabır kavramını, şükür kavramı ile birlikte ele alındı.

ÇEDES’e değinmişken Diyanet’in eğitimdeki varlığından bahsetmemek olmaz. Başta 4-6 yaş Kuran kursları olmak üzere Diyanet adeta gölge bakanlık gibi hareket ediyor. Burada da üniteler arasında sabır ve şükür kavramları yer alıyor. Çok küçük yaştan çocuklara felaketlere karşı sabırlı olunması ve şükredilmesi öğretiliyor. Böylece çocuklardan istenen şey küçük yaşta aşılanıyor. Diyanet’in eğitimdeki varlığına bir örnek de hafızlık projesi. Bu projeyle de öğrenciler ortaokulda bir sene örgün eğitime ara verip Kuran kurslarında hafızlık eğitimi alıyorlar.

TARİKATLARA AÇILAN ALAN

Bunların yanında AKP’nin hiç denetlemediği kaçak Kuran kurslarına da değinmeliyiz. Çok küçük yaştan itibaren çocukların eğitimden uzaklaştırılıp çoğunluğu ‘medrese’ adı altında olan kaçak Kuran kuşları tarikatlar ve cemaatler için bulunmaz nimet. Sadece İstanbul’da bile binlerce çocuğun bu kaçak kurslarda eğitim aldığı tahmin ediliyor. Kursların arazilerini belediyeler veriyor, giderleri kamu tarafından karşılanıyor. Okuldan uzak, bilgiden uzak binlerce insan yetiştiriliyor. Yine 4+4+4’ün ardından özel okulların teşvik edilmesinden de tarikat ve cemaatler faydalandı. Birçok tarikat ve cemaat adına okul dedikleri kurumlar açtı.  Prof. Dr. Esergül Balcı’nın 2018 yılında yayımladığı rapora göre özel öğretim kurumlarının 3’te 1’i, 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılıydı.

AKP eğitimdeki son vuruşunu ise müfredat değişikliğiyle gerçekleştirdi. Tüm derslerde dini referanslar yapılırken “Atatürk ve Cumhuriyet” seyreltildi, “Cihat, kamil insan” ifadeleri müfredata girdi. Tarih öğretim programında, “Türk”ün yanına, “İslam” da eklendi. Fen Bilimleri dersi programında yer alan ve “Canlılar ile evrenin oluşumu” konusuna atıf yapılan paragrafta ise sure ve ayetlere yer verildi. Gerici yazarlar da müfredatta kendine yer buldu. Bu konuda eleştirilere kulak tıkandı. Bu yıl itibarıyla 1, 5 ve 9’uncu sınıflarda uygulanmaya başladı.

***

BÜTÇE DİYANET’E AKIYOR

Eğitimde bunlar yapılırken sosyal hayat da dine uygun yapılandırılıyor. Bunun için de bütçe Diyanet’e akıyor. 2024 yılına 91 milyar 824 milyon 805 bin TL’lik bütçeyle başlayan Diyanet ilk 7 ayda 55 milyar 659 milyon 847 bin TL oldu. Bu harcama günlük 152 milyon 492 bin TL’ye denk geldi. Başkanlığın 2025 yılı bütçesi hedefi ise 130 milyar 119 milyon TL oldu. Bu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ayrılan toplam bütçeye yaklaştı. Diyanet’in bütçesi yüzde 41, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi yüzde 33,2 artırıldı.

***

AKADEMİYE ZARAR VERİLDİ

Üniversitelerdeki dönüşüm ilk olarak 17 Aralık operasyonlarından önce AKP-FETÖ işbirliğiyle oldu. Bologna süreciyle üniversiteler piyasayla uyumlu hale getirildi. Atılan her adımda akademinin içi biraz daha boşaltıldı. Esas köklü değişiklikler ise 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra oldu. KHK’lerle nitelikli kadrolar akademiden uzaklaştırılırken yerlerine AKP’ye yakın isimler yerleştirildi. Rektör seçimleri kaldırıldı, kısmi atama tamamen atamaya dönüştü. Rektörler ağırlıklı olarak AKP’li vekiller arasından seçildi. Boğaziçi, ODTÜ gibi köklü üniversitelerde bile atamalar bu şekilde yapıldı.