Silvan yanıyor. Birbiri ardına acı fotoğraflar düşüyor önümüze. İlçede taş üstünde taş kalmamış. Evlerin duvarları paramparça. Sokaklar savaş alanı... Her türlü baskıya rağmen işini yapmakta inat eden gazetecilerin çabalarıyla, ülkemizin doğusundaki ablukayla ilgili sınırlı da olsa bilgi alabiliyoruz. Cep telefonlarının çalışmadığı bölgede, muhabirlerin sabit hattan ulaşmaya çalıştığı halk, patlama ve silah seslerinin yükseldiği mahallelerinde evlerine hapsolmuş, hayatta kalabilmek için dua ettiklerini anlatıyor. İnsanlar öldü. İnsanlar ölüyor. Batı için dizi saati... Silvan’ın yanışı haber değeri taşımıyor.

• • •
Ülkenin doğusundan yükselip batısına ulaşmayan acı, Silvanlı bir gencin haykırışıyla isyana dönüyor. Diyor ki, “Silvan herkes için ayağa kalktı, bugün Silvan için kimse ayağa kalkmıyor. Bunu unutmayacağım! Yanımızda duran kimse yok! İnsanız biz de, insan! İstanbul’daki bir ağaç kadar değerimiz yok.” Bu sözler derin bir yarılmayı tarif ediyor. 10 gündür süren, su gibi, ekmek gibi, insanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilmesini engelleyen sokağa çıkma yasağı kabul edilebilir bir şey değil. Hava bombardımanları ve keskin nişancıların kurşunlarıyla ölmeyeceklerse de insanlar susuzluktan ölecek. Bu uygulama, terörle mücadele adı altında, doğrudan bölge insanına yöneltilmiş bir saldırı.

• • •
Silvanlı gencin isyanında vücut bulan gerçek o ki, devlet, yurttaşlarının korumakla yükümlü olduğu en temel hakkı olan yaşam hakkını yasaklarıyla, kolluk gücüyle, valisiyle ve sessizleştirdiği medya desteğiyle ihlâl ediyor. Doğuda insanlar “yanıyoruz, ölüyoruz” diye feryat ederken, ülkenin geri kalanı orada neler olup bittiğine dair sağlıklı bir bilgiye ulaşamıyor. Bölgeye giden HDP’li heyetle bağlantı kesiliyor ve bu olağan bir şeymiş gibi memlekette çıt çıkmıyor. Haberciliğin yerlerde sürüklendiği zamanlarda yaşadığımızdan, “Silvan’da neler oluyor?” sorusuna cevap bulmak için AKP’li vekile mikrofon uzatılıyor da, bölgede yüzde 90 oy alan HDP’den bir kişiyi dinlemek akla gelmiyor! Ne isyan eden Silvanlıları, ne de seçtikleri temsilcilerini duyan-duyuran var! Silvan’dan “sesimizi duyun” çığlığı yükselirken, havuz medyası ‘barışın mimarı Erdoğan’ güzellemelerini geçmişe gömmüş, genel yayın müdürü düzeyinde askeri, tankıyla tüfeğiyle şehirlere girmeye çağırıyor.
• • •
Halkla gerçek arasına duvar örülmüş. Yaşanan bu zulme karşı sessiz kalmanın, insani çürümenin yanında, hepimizi dönüşü zor duygusal kopuşlara savurmak gibi çok ciddi bir sonucu var. Evlerin, mahallelerin topla tüfekle savaş alanına çevrilmesine, insanların çoluk çocuk açlık ve susuzluğa terk edilmesine itiraz etmemek; bir arada yaşama iradesine de, kardeş söyleminin samimiyetine de zarar veriyor. Zulme sessiz kalmak, zulme uğrayanla birlikte hepimizi bölüyor, mahvediyor. O her şeyi daha çözümsüz hale sokan güvenlikçi politikaların savunulduğu dönemlerde dillerden düşmeyen “birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan...” zaman bu zaman!

• • •
Birkaç gün önce, 90’lı yıllarda Cizre’de işlenen 21 faili meçhul cinayetle ilgili olarak haklarında dava açılan, aralarında emekli albay Cemal Temizöz ve Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atak’ın da bulunduğu sanıkların hepsinin beraatıyla sonuçlanan bir davaya tanıklık ettik. Davutoğlu’nun Van’daki seçim mitinginde, “AKP iktidardan indirilirse, buralarda beyaz Toroslar dolaşacak” dediği Torosların simgesi olan JİTEM davası, delil yok denerek kapatıldı. Adalet arayan kayıp yakınlarının yüzüne çarpılan sadece hukuksuzluk değil, “Ben JİTEM’i bilirim. Fransızcada seni seviyorum demektir” diyerek dalga geçebilme cüretini, ait olduğu derin devletin konforuyla dile getirebilmiş bir sanığın alaycılığı oldu.

• • •
Gerçeği talep etmek, gerçeğin peşine düşmek zorundayız. Zulme karşı ses çıkarmanın ne dinle, ne dille, ne de ırkla ilgisi var. İnsan olmak yeterli. Silahların susması için, siyasi mücadele içinde olan Kürtlerin, bombalarla parçalanan yüzü gözü sargı içinde seçim sandığına oy atan insanların yanında olmalıyız. “Bir ağaç kadar değerimiz yok” diye haykırdığında bir insan, utanmalıyız bundan.
Kardeşim dediğin, “ben insan değil miyim” diye soruyor. Silvan’a ses ver, cevabın bu olsun.