İnsan Hakları Derneği’nin (İHD), ‘Türkiye’nin kanlı yakın tarihi’ raporu bile tek başına 2015 seçimlerine ilişkin bilgi veriyordu. 1 Haziran- 9 Kasım arası kaos döneminde 602 kişi yaşamını yitirdi. O süreçten bu yana AKP hiç seçim kazanmadı ya da daha doğru bir ifade ile normal yollarla iktidarda kalamadı.

AKP’nin tükenişine ve halka huzursuzluk ya da çatışmadan başka hiçbir şey veremeyeceğine ilişkin fotoğrafların en somutlarından biri 23 Mayıs 2015’te Şırnak’ta ortaya çıktı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun 3 gün sonra AKP mitingi yapacağı kent, onun ve bir savaş uçağının olduğu afişlerle donatıldı.

Üzerlerinde; “Kendi savaş uçağımızı yapıyoruz” yazıyordu! 28 Aralık 2011’de, TSK’nin savaş uçaklarının bombaları sonucu çoğunluğu çocuk 34 sivilin katledildiği Şırnak’taki afişler tepki topladı, Roboskili aileler, hakaret saydı: “Bizi katlettikleri savaş uçaklarıyla seçim vaatlerinde bulunuyorlar!”

AKP ve Saray rejiminin o dönemden bu yana topluma sunacağı bir şey kalmadı. Bugün de Türkiye’nin geleceğini, kamuoyununun beklentilerini karşılamak yerine iktidarını kaybetmemek üzerine kuruyor.

Irkçılık artıyor

Genel seçimler, en geç 25 Haziran 2023 veya daha erken bir tarihte. Aslında ‘er ya da geç’ bir seçimin yaklaştığını, iklimden anlamak mümkün. İktidar bir yandan savaş politikalarını yükseltiyor diğer yandan korku duygusunu diri tutmaya çalışıyor. Yarattığı kirli ortamda yine demokrasi güçlerini, muhalifleri, kendisine sırt çeviren kitleleri ve Kürtleri denek olarak kullanmak istiyor.

Tarih 18 Temmuz. Mardin Derik’ten, Yozgat Çekerek’e orman işlerinde çalışmaya giden Kürt işçilerin çadırları, muhtarlarca ‘basıldı’, herbirinden bin TL ‘ayakbastı parası’ istedi. Haraçtı! İşçiler zaten parasızdı. Toplam 42 köy halkı organize saldırı için kullanılınca, jandarma güvenlik nedeniyle eşyalarını bile alamayan işçileri şehirden çıkardı.

4 Eylül Sakarya. Bu kez Mardin, Mazıdağı’ndan şehre fındık toplamaya giden Kürt işçilere bahçe sahibi saldırdı. Yöre halkını yanına aldı. Irkçı hakaretler etti. Kucağında çocuk olan bir kadına yumruk attı. İşçiler Mardin’e döndü. Valilik yalanladı, gazeteciler pandemi gerekçesi ile kente alınmadı, mahkeme, mağdur olarak ifade almak istemedi, baro başkanı emniyete sokulmadı. 13 Eylül’de, bu kez Van Erciş’ten, Afyon, Dinar’a giden Kürt inşaat işilerine silahlı saldırı yapıldı. 1’i öldü, 2’si yaralandı. İşcilerin aileleri Afyon’a giremedi.

Olay 9 Eylül’de yaşanmıştı. Kan çanağına dönen gözlere dehşetle baktık.

O gözler, görgü tanıkları tarafından Van’da askerler tarafından, tarladan alınıp götürülen ve helikopterden atıldıkları iddia edilen 2 kişiden birine aitti.

50 yaşındaki Osman Şiban hafıza kaybı yaşadığı için bilgi veremedi. 55 yaşındaki diğer kişi Servet Turgut ise yaşam savaşı veriyor. Henüz resmi açıklamanın olmaması, “12 Eylül ve 90’lı yıllarda benzer olaylar inkar edilirdi, AKP iktidarı artık inkara bile gerek görmüyor mu?” tartışmasını beraberdinde getirdi. Son 3 aydaki olay ve iddialar, şiddet ve onca tepkinin tırmanacağı endişesi veriyor.

Korku iklimi: Tutuklama nedeni ‘eylem sürekliliğiymiş!’

AKP korkuyu ise iki yolla yayıyor. Ankara Yüksel Caddesi’nde, 2016’dan beri, kanun hükmünde kararname (KHK) ile işinden atılan öğretmen Acun Karadağ geçen ay 6 arkadaşı ile beraber tutuklandı. Gerekçe dosyaya ‘eylem sürekliliği’ olarak geçti. Kızı İpek Moral, annesinin Kayseri’ye gönderileceğini duyurdu. Muhalife verilen mesaj açıktı: “Tutuklamakla yetinmeyiz, tecritin de en dibine iteriz!”

Pompalanan diğer korku, sırtı AKP’ye dönük seçmen için. Son 6 yıldır seçimler yaklaştıkça, silah fotoğrafları çekip yayımlayan AKP’lilerin sayısı artıyor. Parti yöneticileri de üzerlerine düşeni yapıyor.

Önceki gün AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, “2023 seçimleri Cumhuriyet tarihinin en sert seçimleri olacak” ifadelerini kullandı. Dağ’ın mutlaka AKP’lilere yaraşır “Çarpıtıldı” benzeri makul açıklaması olacaktır! Yine de asgari demokrasisi olan ülkelerde seçimin, oy atıp, sayım sonuçlarını beklemekten ibaret olduğunu anımsatalım.

Cübbeli’nin bildiğini istihbarat bilmiyor mu?

“150’nin üzerinde selefi yapı var. Silahlandılar, amaçları iç savaş!” Bu ve benzeri sözlerin AKP’ye yakın İsmailağa Cemaati kanaat önderi Cübbeli Ahmet tarafından sürekli ısıtılıp gündeme getirilmesi tuhaf değil mi? ‘Onun bildiğini istihbarat bilmiyor mu?’, 'İddia gerçekse bu şekilde kök salmalarına niye izin verildi?’ ya da ‘Bu denli rahat silahlanma fırsatı nasıl buldular?’ soruları kaçınılmaz.

Yeni bir iklim yaratma telaşındaki AKP de artık yönetemediğini biliyor. Fakat halkın teveccühü olmadan tarihteki hiçbir iktidarın sürdürülemeyeceğini görmek istemiyor. Toplum geçim derdi kadar kavga, savaş, kaos, hukuksuzluk, ötekileşme yorgunu. İktidar keşke hesabını bu rahatsızlıkların giderilmesi konusunda yapsaydı. O zaman ne böyle korkar ne bunca şiddet ve korku iklimi yaratmaya kalkardı.