Evet, bu ülkede “iktidarı al muhalefete vur” oldu hep. Genellikle 40 katırla 40 satır arasını seçim diye yutturdular. Zaten bu yüzden pek çok seçimin bir anlamı olmadı. Benim de içinde olduğum sol hareket dediğinin soy ağacı buradan köye yol oldu, ama parlamento hayatına ucundan bile şekil veremedi

Bir akşamcıdan  AKP seçmenine mektup

Sevgili AKP seçmeni. Nasılsın, iyi misin? Beni sorarsan iyiyim. Bu kalbin kadar temiz sayfadan sana sesleniyorum. Ama sesimi duyurma olasılığım düşük. Bu gazeteyi okuyan birisinin AKP’ye oy vermesi zor. Ama ne yapayım ki elimden bu geliyor. Hurufat müsrifi Sabah olsun Akşam olsun sütunlarını açtı da ben mi yazmadım?

Bana ulaşma şansın olsaydı zaten muhtemelen dudak bükerdin. “İşte memleketi rakı sofrasından kurtaran bir entelektüel dangalak daha” cümlesini kurman da olası. Bilmem, ne diyeyim? “Okusan seversin” diyebilirim. Muhafazakar değilim. Ama muhafaza etmeye pek çok muhafazakardan daha fazla meraklıyım, merak etme. Ayrıca ben de senin kadar sarhoş sevmem.
Sen de memleketi rakı sofrasından kurtarmaya bu kadar karşı olma. Memleketi parlamentodan kurtaranlardan gördüğün hayır ortada. Kaşıkla verip sapıyla gözünü çıkarıyorlar. Sen ise gözünü oğuştura oğuştura yoluna devam ediyorsun. Nereye kadar?
Ayrıca oralarda seni temsil edenlerin daha çok omurilik yardımıyla hareket ettikleri aşikar. Suyun başındaki geliyor, şuna evet deyin, hooop eller havaya. Orada bir tür “eller havaya” oynanıyor farkında değil misin?

Ezcümle ben öyle parlamenter sisteme kalpten iman etmiş filan değilim. Ama işte, elde bu var, ne yaparsın?
Dikkat et, henüz lafım AKP’ye değil. O yüzden lütfen ezber defterini açıp “Diğerleri farklı mı sanki?” deme. En azından şimdi deme.

Hatta dur önce ben diyeyim. Evet, bu ülkede “iktidarı al muhalefete vur” oldu hep. Genellikle 40 katırla 40 satır arasını seçim diye yutturdular. Zaten bu yüzden pek çok seçimin bir anlamı olmadı. Benim de içinde olduğum sol hareket dediğinin soy ağacı buradan köye yol oldu, ama parlamento hayatına ucundan bile şekil veremedi.
Bütün bunları biliyorum. Sana çok sıradan ve onyıllardır süren kullanıcı hatası yüzünden eciş bücüş olmuş bir cümle kuracağım şimdi: Bu sefer farklı.

Anlatacağım. Ama önce birkaç basit bilgi vereyim. Tarafsız Cumhurbaşkanı, tarafsız Diyanet İşleri Başkanı’na tarafsız bir zırhlı Mercedes hediye etti ya. Onu aslında Cumhurbaşkanı hediye etmedi.

O diyanet işlerinin var ya, 2014 bütçesindeki payı 5 milyar 442 milyon lira. Diyanet, biliyorsun din demek. Diyanet işleri de din işleri. Yani diyanet işleriyle devlet işlerinin ayrı olduğu Türkiye’de diyanet işlerine devlet her sene 5 milyar 442 milyon lira veriyor. Aynı yıl Gençlik ve Spor Bakanlığı kaç lira alıyor biliyor musun? 142 milyon lira. Peki ya canımız, yani hakikaten canımız, sağlığımıza bakan Sağlık Bakanlığı? 2 milyar 514 milyon lira.

Seni temin ederim bu parayı da Cumhurbaşkanı vermiyor. Sarayın elektrik parasını, tam seçim zamanına denk gelen tarafısızca yaptığı aşırı açılış çalışmalarının masraflarını da o vermiyor. İnan bana.
Sen veriyorsun güzel kardeşim. Sen bütün bunların parasını veriyorsun ve karşılığında genellikle öfkeli bir kaç demeç, bazan iki kilo makarna alıyorsun.

Bak, ‘bakara kukarayı’, ayakkabı kutularını, sıfırlamaları, saatçikleri Sarraf’ları filan hiç karıştırmıyorum.
Tamam, şimdi sorabilirsin: “Diğerleri farklı mı?”
Bu sefer farklı. Cumhuriyet tarihinde pek az kere doğru oldu bu cümle. İnan bana bu sefer farklı. Neye inanıyor olursan ol, senin için doğrusu ne olursa olsun, şu anda muhattabın yokuş aşağı giden ve frenleri patlamış bir araba. Arabanın içindekiler de birbiriyle kavga ediyor üstelik. Direksiyondaki arkadaş bir yandan kendisine yardım etmeye çalışan muavinine yumruk atarken bir yandan kenarlardaki rampalara yönelmek varken arabayı kedilere kedilere sürüyor.
AKP öyle bir sağa savruldu ki MHP bile solda kaldı. Milliyetçilik ile mücadele hep benim hayatımın bir parçası oldu bugüne kadar. Bu seçimde bakıyorum, MHP centilmenliği diye bir şey var. Tamam, oyunu benim gibi HDP’ye atma. Geçmişini unutamıyor filan olabilirsin, CHP’ye de atma. Ama hâlâ iki seçeneğin var önünde: MHP’ye at. Yahut git camdan aşağı at.
AKP aşkından ellerin titriyorsa dahi bunu yap. Aşkının da dinlenmeye ihtiyacı var neticede. Bir nadasa çekilsin. Arabanın içindeki kavgayı nihayete erdirmesine fırsat ver. Sonra arabayı rampaların birine sürüp durdursun. İnsin bir yağını tuzunu kontrol etsin arabanın. Lastiklerini değiştirsin.

İşte böyle.
Satırlarıma son verirken bir şey daha ekleyeceğim. Muhtemelen baktın bana “Rakı beyazı”, tip pek bir “İsmetsi” filan, yapıştırdın “Endişeli modern” yaftasını. Hayır güzel kardeşim. Endişeli filan değilim. Modern olduğum bile tartışılır. Ben bu düzenin bu şekilde süremeyeceğini bilecek, görecek kadar uzun yaşadım bu ülkede.
Kaldı ki sen endişelensen daha iyi olur. Ben arkama bakınca Gezi “kalkışmasını”, metal işçileri direnişini filan görüyorum. Sen arkana bakınca ne görüyorsun allasen?
Ben sadece eşyanın doğası gereği yolcunun vakitlice gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden yardım istiyorum senden. Hepimiz için. En çok senin için ama. Yine sen bilirsin tabii.
Kal sağlıcakla.