Gezi direnişi aynı zamanda Türkiye’de de alternatif medya tartışmalarını canlandırdı ve alternatif medya teori ve pratiklerine duyulan ilgi artmaya başladı

Bir alternatif medya macerası

BARIŞ ÇOBAN / BORA ATAMAN

David Harvey, yakın zamanda verdiği röportajlardan birinde “makro bir perspektiften bakıldığında bütün üretim tarzları muhalefet olarak kendisinin aynadaki tuhaf bir yansımasını oluşturur” diyor. Devamında da solcuların bugüne kadar eleştirdikleri, yıkmayı arzu ettikleri sistemin kurumlarının aynadaki yansımalarını üretip durduklarını, hâlbuki yapılması gerekenin aynayı kırmak ve eleştirmekte olduğumuz şeyle kurduğumuz ortak yaşam ilişkimizden kurtulmak olduğunu söylüyor. İşte biz de bu perspektife benzer bir bakışa sahibiz alternatif medyaya dair kendi tanımlamalarımızda. Dolayısıyla da kurum yapısı, üretim süreçleri, ürün biçimleri ve toplumla ilişkilenme tarzları itibariyle ticari ana akım medyanın aynadaki aksinden başka bir şey olamamış alternatif medya kuruluşlarından hareketle tanımlamıyoruz alternatif medyayı.

Bunun yerine, alternatif medyayı aslında alternatif yaşam alanları yaratma mücadelesinin bir parçası, alternatif yaşamın üretimi sürecinde toplumun kendisine dair anlatısını kurduğu bir mecra olarak değerlendiriyoruz. Toplumsal mücadeleler tarihi, iktidarların sembolik şiddetine karşı ezilenlerin kendi anlam ve anlatılarını üretme uğraşlarıyla doludur. Alternatif medyaların tarihi kökenlerinin de buralarda aranması gerektiğini öne sürüyoruz. Mitolojilerin içinde, masallarda, ütopyalarda vb. birçok yerde alternatif anlatılar ezilenlerin tanrılara, krallara, tiranlara karşı verdikleri mücadeleyi, özgür bir yaşam düşlerini ve bu yaşamı kurmak için gösterdikleri çabayı konu alır. Bu anlamda direnişin olduğu her yerde direnişçiler etkileşim, paylaşım ve dayanışma içinde, kendilerini sürekli yeniden kurdukları sembolik mecralar yaratırlar. Görsel-işitsel birçok farklı iletişim formundan faydalandıkları bu çok çeşitli, çok katmanlı, çok boyutlu mecraların tamamını bir çatı kavram olarak kullandığımız alternatif medya başlığı altında topluyoruz.

Dolayısıyla, alternatif medya eskisi, klasiği ve yenisiyle ilerici toplumsal hareketlerle beraber devinen bir yapıya sahip bizim gözümüzde. İlerici toplumsal hareketler a priori ezilen tüm toplumsal sınıflara seslenmeyi/seslendirmeyi, güçlendirmeyi ve nihayetinde taleplerini gerçekleştirmeyi esas alır. Başarı için, ezilenleri önce kendi aralarında ve sonrasında da toplumsal düzlemde iletişebilir kılabilmek, ezilenlerin toplumsal üretim ve tüketimden kaynaklanan güçlerini, etkileşim ve görünürlüğün sağladığı güçle pekiştirmek önemlidir. Alternatif ses ve gözlerin bileşkesi olarak alternatif medya, başka bir dünya umudunu taşıyan toplumsal hareketlerin üyeleriyle birlikte kendilerini sürekli olarak yeniden ürettikleri ve mikro ölçeklerde dahi olsa kendilerini gerçekleştirebildikleri sosyal uzamlardır. Bu bağlamda alternatif medya mecraları, iktidarlara karşı ezilenlerin kendi dillerini, kültürlerini oluşturabildikleri otonom karşı-kamusallıklara gönderme yapar. Dolayısıyla alternatif medya ve toplumsal hareketler arasında simbiyotik bir ilişkiden söz edilebilir. Özellikle enformasyon ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler bu ilişkiyi açıkça görünür kılmıştır.

Günümüzde neoliberal devletin süreğen bir biçimde tüm yaşam alanlarını işgal etmesi ve sömürgeleştirmesine karşı verilen mücadele dünyanın farklı coğrafyalarında çok katmanlı ve çok sesli bir biçimde yürütülmektedir. Bu mücadelenin en küçük direnişten en geniş olanına kadar örgütlenmesi ve yürütülmesi sürecinde özgür ve ortaklaşmacı yaşam alanlarının ilk günden itibaren yaratıldığına giderek daha fazla şahit oluyoruz. İlaveten söz konusu deneyimlerin paylaşılması, güçlendirilmesi, duyurulması, kaydının tutulması, tarihinin yazılması ve elbette geniş ölçekte görünür kılınması bağlamında alternatif medyalar kendiliğinden ve var olan koşullar, olanaklar temelinde mantar gibi çoğalıyor. Bu esnada eskinin hiyerarşik, parti temelli toplumsal hareketlerinin halkı kitleselleştirerek tepeden bakan medyaları önemlerini hızla kaybediyor. Bunun yerine günümüzün heterarşik, ağ temelli toplumsal hareketleriyle ilişkili olarak ve kendini daha çok yeni medya alanında var eden özgün medya pratikleri ortaya çıkıyor.

bir-alternatif-medya-macerasi-120395-1.

Gezi direnişi, bu anlamda Türkiye’de alternatif medyanın yeniden güçlendiği bir tarihsel dönem oldu. Sosyal medya temelinde alternatif medya bir sıçrama yaşadı. İktidara karşı başkaldırmış çok farklı bireylerden oluşmuş heterojen bir kitlenin ortak hareket ettiği yeni toplumsal hareket yapısı, hem iktidarın hem de örgütlü muhalefetin ezberini bozdu ve hızına yetişemediği bir alt-üst oluşun yaşanmasına neden oldu. Örneğin yeni enformasyon ve iletişim teknolojilerini kullanan birçok özne ya kendileri medya olarak ya da kendi medyalarını yaratarak hem ana akım medyayı reddetti hem de geleneksel alternatif medyayı aşan bir pratik sergilediler. Gezi’deki “aktivist yurttaş muhabirlere” dönük çalışmamızda burada söylediklerimize dair ayrıntılara ulaşabilirsiniz.

Gezi direnişi aynı zamanda Türkiye’de de alternatif medya tartışmalarını canlandırdı ve alternatif medya teori ve pratiklerine duyulan ilgi artmaya başladı. Hâlbuki Gezi’ye kadar alternatif medya çalışmaları bölük pörçük çabalarla yürütülmüştü. Bu alanda üretilmiş temel metinlerin birçoğunu ise Türkçe okumak mümkün değildi. Biz de henüz Gezi olmadan önce bu parçalanmışlık içinde çalışıyorduk ve alternatif medyayı anlama çabasına daha fazla katkı yapmanın yollarını aramaktaydık. “Direniş Çağında Türkiye’de Alternatif Medya” (Çoban ve Ataman, 2015) başlıklı derlememizin çağrısını Gezi’den yaklaşık bir yıl önce yapmıştık. Açıkçası derlemeye yapılan ilk başvurular pek iç açıcı değildi. 2013 Haziran’ı her şeyi değiştirdi!

Biz de o gün itibariyle alternatif medyanın Türkiye’deki pratik macerasına ve bir çalışma alanı olarak kurulabilmesine daha planlı bir şekilde katkı yapmaya karar verdik. Buradan yola çıkarak Kafka Kitap’ın desteğiyle, “Alternatif Medya ve Toplumsal Hareketler” başlığı altında bir kitap dizisi hazırlamaya başladık. Bugüne kadar; “Alternatif Medyayı Anlamak” (O. Bailey, B. Cammaerts, N. Carpentier), “Walter Benjamin ve Medya” (J. Kang), “Alternatif Medya ve Direniş Siyaseti” (J. Atkinson), “Otonom Medya” (A. Langlois, F. Dubois) adlı kitapları çıkarttık. Yakın zamanda, “Twitter ve Toplum” (K. Weller vd.), “Ağ Toplumu” (J. van Dijk), “Demokrasi Seferberliği” (D. della Porta), “Kent Bizim” (B. Van der Steen vd.) gibi eserleri de okuyucuyla buluşturacağız. Kitaplara ek olarak uluslararası hakemli bir dergi için kolları sıvadık: “Kaleydoskop: Alternatif Medya ve Toplumsal Hareketler Dergisi”. Tüm bu çabamız hem akademisyenler ve öğrenciler hem de aktivistler ve alternatif medya pratisyenleri için ilgili literatürü kolayca edinebilecekleri bir kütüphanenin oluşturulması amacını taşıyor. Giderek ortaklaşan çabaların Türkiye’de alternatif medya çalışmalarını büyüteceğine inanıyoruz. Ancak medya pratiğine akademinin sınırlarını aşarak katkıda bulunma arzusu bizi esas heyecanlandıran…