Arkadaş Z. Özger’in kısacık ömründe ve şiir yaşamında da, başta ‘arayış’ olarak belirttiğim şey, belki de ‘insanın en temel niteliği tahmin edilemez oluşudur’ cümlesinde karşılığını bulan o ‘hesapsızlık’ halidir

Bir ‘Arkadaş’ın şiiri

(Aşağıdaki yazıyı 2007 yılında “mesele” dergisi için yazmıştım. Aradan geçen 11 yılda, Arkadaş Z. Özger şiiri üzerine bir kaç kitap ve kimi yazılar yayımlandı. Bunlar daha çok Arkadaş’ın arkadaşlarının tanıklıkları üzerine kurulu anı ve yaşantı kitaplarıydı. Şiiri üzerine söylenen ve yazılanlardan daha farklı, yen, yazılar varsa da ben göremedim. Ben de onunla ilgili bir ‘hissiyat’ yazısı yayımladım 2017’de, “Bavul” dergisinde, “Arkadaş’ın Bavulu” başlıklı bir yazı. Bu yazıyı da onu çok erken okuyan ve çok seven bir okurun sevgi yazısı olarak okuyabilirsiniz. Çok sevmek çoğu zaman eleştiriyi, nesnel bakışı engellediği için, ne yazık ki soğukkanlı bakamıyor insan. Ben de, üstelik kendine ‘Arkadaş’ adını yakıştıran ve evvelden de genç giden bir ahbaba, Arkadaş’a başka türlü bakamazdım.)

Arkadaş’ın şiiri ‘arayan’ bir şiirdir: Tamamlanmamış bir şiirdir Arkadaş Z. Özger’in şiiri, fakat ‘oluşmuş’ bir şiirdir. Bir şiirin ‘oluşması’, ‘belirmesi’ ise, tamamlanmış, bitmiş şiirlerin çoğunda rastlanmayan bir ‘özgünlük’le ifade edilebilir. Arkadaş’ın bir ‘işaret fişeği’ gibi görünmesi, kısacık bir süre için bile olsa, bu özgünlüğün, bu haliyle süreceğini de göstermiştir. Onu bu haliyle, hem ‘tamamlanmamış’ olması, hem de ‘özgün’lüğe ulaşmış olması bakımından, yer yer de kimi şiirlerinin yapısal benzerliği ve söyleyiş yakınlığından ötürü Ergin Günçe’ye benzetirim. İkisinin de şiiri ‘tamamlamak’ arzusuyla değil, ‘arayış’ı sürdürmek için yazdığını düşünürüm.

Arkadaş ‘Birey’in şiirini yazmıştır: Arkadaş Z. Özger’in şiirini ‘özgün’ kılan farklılıklardan biri de, onun şiirlerini yayınladığı o kısacık beş yıl (1967-1972 yılları) içinde, dönemin başat eğilimlerine rağmen, ‘birey’in şiirini yazmış olmasıdır. Devrimci mücadele içinde genç bir şairin ve bir üniversite öğrencisinin, hem döneminde, hem de izleyen 70’li yıllarda bir örneğine daha rastlanmayan bu ‘içerden itiraz’ı, bence, benzersiz bir farkındalığa da işaret eder.

Arkadaş’ın şiiri ‘devrimci’ bir şiirdir: ‘Birey’in şiirini yazmak kuşkusuz ‘yeni’ bir şey değildir ve yalnızca Arkadaş Z. Özger’e de özgü sayılmaz. Ne var ki tam da bir üst paragraftaki saptamanın, Arkadaş Z. Özger’in ‘birey’in şiirini yazdığı saptamasının hemen ardından bunu söyleyebilmek, Arkadaş’a özgü bir şiirin ne’liğinden söz etmek demektir. İster tersinden okuyalım, ister bunu diyalektiğin bir gereği ya da doğal sonucu sayalım, o dönemde ‘birey’in şiirini yazmak da ‘devrimci’ bir şiir yazmak anlamına gelir.

Arkadaş ‘genç’ olmanın hakkını vermiştir: Bütün iyi ‘genç’ şairler gibi Arkadaş Z. Özger de ‘itiraz’la başlamıştır şiire ve itirazını yükselterek sürdürmüştür. Biraz da ‘genç’ İsmet Özel’e benzer bir tutumdur onunki. İsmet Özel de İkinci Yeni’nin etkisiyle en sıkı şiirlerini yazarken, Halkın Dostları dergisinde “Tanrı mezarlarını ısıtsın!” başlıklı, şiddeti başlığına bile yansıyan yazısıyla İkinci Yeni’yi burjuva, gerici olarak ilan edip, onları tarihin ve şiirin çöplüğüne gömme arzusunu beyan etmiyor muydu? Arkadaş da İsmet Özel gibi, en parlak şiirlerini yazarken etkisinde kaldığı İkinci Yeni’ye itirazını hiç eksik etmemiştir. Özel’inki kadar şiddetli bir tonu yoktur bu itirazın, eleştirdiği kadar benimsediğini de belirtir, ama bir yandan da İlhan Berk’i, Ece Ayhan’ı “İkinci Yeni’yi en çok bulandıran, negatif yargıya vardıran” iki şair olarak suçlamaktan da geri durmamıştır.

Arkadaş’ın etkisi biraz da etkilenmesindendir: Arkadaş Z. Özger şiirde etkilenmeye inanmasa da, hatta bunu şiddetle eleştirip reddetse de, onun şiirinde özellikle İkinci Yeni’nin bariz etkisi görülür. Ergin Günçe, Turgut Uyar, kimileyin Cemal Süreya ve Ahmed Arif gezinir onun şiirinde. Belki de bu etkilenmenin ayırdında olduğu için, bir ‘nazire’ olmaktan çok, onlardan etkilenmediğini kanıtlamak için Attila İlhan, Edip Cansever, Turgut Uyar ‘gibi’ şiirler de yazmıştır. Çünkü “bu şairlerin artık dönemlerini yitirdiklerini, şiirlerinin eskidiklerini, bu yüzden şiirlerinin kolayca öykülenebileceğini (taklit edilebileceğini), kolay öykülenebilen şairlerinse (eskidikleri için) iyi bir şair sayılamayacakları’nı düşünmektedir
“Tamirat” bir kuşağın şiiridir: Dönemini temsilen öne çıkan şiirler vardır, sözgelimi 12 Mart’ın şiiri Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” şiiridir, 12 Eylül’ün şiiriyse yine Edip Cansever’den gelmiştir, “Eylülün Sesiyle”. Ne var ki ilk şiir yaygınlığı açısından da yalnızca dönemiyle sınırlı bir okumayla kalmayacak, 12 Eylüller’de de okunabilir bir şiir olacaktır. Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiiri ise, dönemlerüstü bir şiirdir, deyim yerindeyse ‘karşı-ideoloji’nin şiiri olarak ‘ideolojik’ bir şiir kimliği kazanacaktır. Arkadaş Z. Özger’in “Tamirat” şiirine gelince, bu şiir hem dönemini, hem o dönemin kırılmalarını temsiliyle, bir hesaplaşma / yüzleşme şiiri olarak da okunabileceği gibi, bir kuşağın şiiri olarak da okunabilecek bir içeriğe sahiptir.

Arkadaş ‘tahmin edilemez’ bir şiir yazmıştır: Yaşamına ve yapıtlarına baktığımızda, kimi şairlerin hem ‘hesapsız’ davrandıklarını, yani bir şair tavrı olarak yaşamlarına ve yapıtlarına dair bir ‘tahmin’de bulunmadıklarını, şiirde bir ‘gelecek’ aramadıklarını, bunu ‘öngörmediklerini’, hem de buna karşılık şiirlerinin ‘tahmin edilemez’, ‘öngörülemez’ olanı gerçekleştirdiklerini görürüz. Belki de onları bugün de okunur kılan, kimi şiirlerinin geleceğe kalmasına yol açacak olan da bu tutumla davranmaları ve böylece şiirlerinin ‘öngörülemez’ bir yaşanırlığa kavuşmuş olmasıdır. Arkadaş Z. Özger’in kısacık ömründe ve şiir yaşamında da, başta ‘arayış’ olarak belirttiğim şey, belki de ‘insanın en temel niteliği tahmin edilemez oluşudur’ cümlesinde karşılığını bulan o ‘hesapsızlık’ halidir.

Arkadaş’ın ‘ironi’si yeterince anlaşılamamıştır: Pek çok iyi şairin başına gelen, kaçınılmaz biçimde Arkadaş Z. Özger’in başına da gelmiştir. Arkadaş’ın şiiri birkaç ‘ironik’ şiiriyle bir-iki ‘devrimci’ şiirine indirgenerek okunmuştur. Başlığının ilginç bulunmasından ötürü “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”, ‘hayat trajik bir homoseksüeldir’ ve ‘(zeki müreni seviniz)’ dizelerinin çağrışımlarından dolayı “Merhaba Canım” şiiri, ve en çok da “Pencere” ve yüksek sesle okunmaya uygun şiirleri, “Ferhat”, “Aşkla Sana” ve “Sevdadır” şiirleriyle, dar ve kısıtlı bir okunmaya tabi tutulmuştur.

Arkadaş’ın şiiri ‘açık’ bir şiirdir: Arkadaş Z. Özger’in kısacık şiir ömrünü dönemlere ayırarak, onun ilk döneminde ‘bireyci’ şiirler yazarken, son dönemindeyse ‘devrimci’ bir şiire yöneldiğini iddia eden bazı yazılar hatırlıyorum. Böyle bir ayrım ve dönemleştirme çalışması elbette mümkündür, pek çok şairin çeşitli dönemlerinden söz edebiliriz. Ne var ki bu ayrım, Arkadaş’ın şiiri için geçerli değildir. Çünkü dönemlere ayırmayı gerektirecek sayıda şiire ulaşamamış olmasının yanı sıra, şiirleri de bu ayrımı doğrulamaz. 69’da yayınladığı “Tamirat” şiiri, sözgelimi, ölümünden sonra, 73’de yayınlanan “Sevdadır” şiirine oranla daha mı az ‘devrimci’dir?

(Kısaltılarak kullanılmıştır)