Google Play Store
App Store

Tolstoy’un ölümsüz eseri Savaş ve Barış sahnede. İşsever, “Tolstoy’un eseri o kadar evrensel bir dil içeriyor ki o gün neyse insanoğlunun bakış açısı bugün de değişmemiş. İnsanlık bir arpa boyu yol kat edememiş” diyor.

Bir arpa boyu yol kat edemedik
Fotoğraflar: BirGün

Eda Köprü YILMAYAN

Tolstoy’un ölümsüz eseri ‘Savaş ve Barış’ Makedon Tiyatro ve Sinema Yönetmeni Aleksandar Popovski tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneleniyor. Eser 1805 ve 1820 yılları arasında geçen, Napolyon’un Rusya’yı işgalinin hemen öncesinde hayatları tümüyle değişen Rus aristokrasisini konu alıyor.

Oyun ‘su’ diye inleyen varlıklı Kont Bezuhov’un ölüm döşeğindeki çaresiz haliyle başlıyor. Kontun etrafını saran aristokratlar bırakın ona su yetiştirmeyi, mirastan nasıl pay alacaklarının ve mirasın hangi oğluna kalacağının derdindedirler. Oyunun başında sırasıyla tanıdığımız aristokratlar bir yandan da Savaş ve Barış eserinin kendileri için ne ifade ettiğini anlatıyor. Kalabalık bir oyuncu kadroyla sahnelenen oyunun dekoru büyük bir alkışı hak ediyor. Uçsuz bucaksız beyaz bir derinliğin içinde izleyiciye farklı düşler kurduran yaratıcı dekorda Sven Jonke ve Vanja Magic imzası var. Oyunda Rus General Kutuzov’un Napolyon ordularına karşı direnişi ise görülmeye değer. Rock müziği eşliğinde sahnelenen bölüm savaşın acımasızlığını ve yıkıcılığını çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Oyunda Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşegül İşsever de rol alıyor. İşsever, Anna Pavlovna karakteriyle seyircinin karşısına çıkıyor. Biz de Savaş ve Barış’ın hikâyesini konuşmak üzere Ayşegül İşsever’i ziyaret ettik ve oyunun sahnelenme hikâyesini konuştuk. 

‘Savaş ve Barış’ gibi klasik ve uzun bir metni sahneliyorsunuz. Savaş çok yakın coğrafyamızda yaşanıyor. Savaş ve Barış’ı sahnelemek bugün neden önemli?

İstanbul Şehir Tiyatrosu olarak bir pandemi döneminden çıktık ve o dönemde çok küçük oyunlarla devam etmek zorunda kaldık. Normalde bizim gibi ödenekli tiyatroların kuruluş amacı büyük prodüksiyonları seyirciyle buluşturmak ve bunu uygun fiyatlara yapmak. Kamusal alanda sanat çok kıymetlidir. Ekmek, su, hava gibidir. Onun için şehir tiyatrosunun misyonunu çok önemsiyorum. Gençleri klasiklerle buluşturmak istedik. Bunun için İstanbul klasiklerle buluşuyor mottosuyla sezonu açtık. Tartuffe oyuna da bunlardan biriydi. Bana o zaman sen tiyatroyu mu yaktıracaksın dediler.

İlgi olmaz gibi mi düşündüler?

İnsanlar da bir korku var. Bu herkese sinmiş durumda. Düşündüğünü rahat konuşamıyor, telefonda rahat konuşamıyor, değişik bir sansür uyguluyorlar. İnsanın kendi kendine uyguladığı sansür çok acı tabi. Savaş ve Barış benim çok özel bulduğum bir romandır. Bu oyunu Makedon tiyatro ve sinema yönetmeni Aleksandar Popovski sahnelesin istedik. Şu ana kadar tiyatromuzda onunla iki oyun yaptık. Bizi de tanıyan, kurumu bilen bir kişi. Bunu teklif ettiğimde “Bunu yapmak istediğine emin misin, zor bir işin altına giriyorsun, çok cesaretlisin” demişti. Tiyatro olarak bunun altından kalkabileceğimizi düşündüm. Gerçek bir ensemble oldu Savaş ve Barış. Bu ölçekte bir işi şehir tiyatrosunun yapması gerekirdi.

Son dönemde biliyorsunuz gençlerin çoğu çok fazla okumuyor. Klasiklerle onları karşılaştıralım ki bir merak uyansın istedik. Oyundan çıkacak on genç eserin kime ait olduğunu, hangi yüzyılda yazıldığını bilse, konusunu öğrense biz kazançlıyız. Seyirciler kapıda bekleyip afişlerimizi istiyor. 30 senedir kurumdayım, hiç böyle bir şeye tanıklık etmedim. Bu bizi çok mutlu ediyor, motive ediyor.

Peki Savaş ve Barış oyununun önemi nedir?

Yaşadığımız dünyada resmin bütününe baktığımızda her yerde savaş var ve Tolstoy’un eseri o kadar evrensel bir dil içeriyor ki o gün neyse insanoğlunun bakış açısı bugün de değişmemiş. İnsanlık bir arpa boyu yol kat edememiş. Savaş ve Barış 1805’te başlıyor, tablo değişmemiş. O cümlelerin hâlâ ne kadar etkili olduğunu görüyorsunuz. Benim oyunda bir lafım var: Akla mantığa aykırı, insanın doğasına aykırı. Savaş denen şey insanın doğasındaki canavarlıkları ortaya çıkarıyor, ne yapacağız diyorum. Rus generali Kutusov da savaşta böyle kayıplar olur, yapacak bir şey yok diyor. Savaşta büyük sivil kayıpları var. Hatırlayın Biden da savaşta sivil kayıplar olabilir demişti. O kadar normalleşmiş ki bu durum, insanoğlunun medeniyete yaklaşayım derken ne kadar medeniyetten uzaklaştığını görüyoruz.

Siz oyuncu kadrosunda yer almaya nasıl karar verdiniz?

Neredeyse 40 senedir sahne üstündeyim. 36 senesi şehir tiyatrolarında. Sahne direktörlüğü yaptım, sonra genel sanat yönetmeni oldum. Neredeyse dört buçuk senedir sahneye çıkmıyordum. Fakat genel sanat yönetmeni yardımcılarım ve sahne direktörlüğü ile beraber güzel bir ekibiz. Zorluk yaşamadım ama biraz yoruldum, çok da mutlu oldum.

DÜNYADAN DA İLGİ VAR

Oyun başka tiyatrolarda da sahnelenecek mi?

Savaş ve Barış’ı Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde oynayacağız. St. Petersburg’dan bir davet aldık. Berlin’den bir davet var. Budapeşte Devlet Tiyatrosu bu oyunla bizi festivale davet ediyor. Sırbistan ve Makedonya’dan da davet edildik.