Son bir kaç gündür olanları izlerken, 70’lerde Aytan Alpman’ın muhteşem seslendirişiyle gönülleri fetheden bu şarkısı geldi aklıma. Gerçi, taşı toprağı, havası suyu açgözlülüğe kurban edilen bu ülkede artık hevesle “bir başkadır benim memleketim” demek pek kolay değil ama memleketimin “başkalıkları” bitmiyor ki!… -Şu, 1071 vakası örneğin!… “Barış Bildirisi” ile ilgili olarak ceza alan 10 akademisyenin […]

Son bir kaç gündür olanları izlerken, 70’lerde Aytan Alpman’ın muhteşem seslendirişiyle gönülleri fetheden bu şarkısı geldi aklıma.

Gerçi, taşı toprağı, havası suyu açgözlülüğe kurban edilen bu ülkede artık hevesle “bir başkadır benim memleketim” demek pek kolay değil ama memleketimin “başkalıkları” bitmiyor ki!… -Şu, 1071 vakası örneğin!…

“Barış Bildirisi” ile ilgili olarak ceza alan 10 akademisyenin başvurusu sonrasında AYM, verilen cezaları, -daha büyük çoğunlukla olması beklenirdi, o ayrı konu- 8’e 9 oyla hak ihlali olarak değerlendirdi. Gerekçeli karar açık:  Demokratik bir toplumda kurulu düzene, politikalara, kamu organlarına karşı çıkan düşüncelerin serbestçe açıklanması, bu serbestinin oldukça geniş tutulması  ve de terörle mücadele etmek için bile demokratik hukuk devletinin ilkelerinin korunması gerektiğini söylerken, dayandığı gerekçelerden biri de şöyle:

… birbirlerinden farklı, alternatif bakışların herkes için daha doğru düşünme imkânı sağladığı olgusu, üzerinde uzlaşılmış bir gerçektir. Dolayısıyla uzmanlık alanı dışında olsa dahi akademisyenlerin herhangi bir vatandaş gibi en kritik ve hassas politik meselelerde en güçlü görüşlere bile karşı çıkabilmesi diğer kişilerin görüşlerine göre daha etkili olabilir ve bu sebeple de bir toplum ve ülke için hayati derecede önemlidir. “ Türkiye’de üniversiteler ise;

-meslektaşlarına reva görülen muameleyi –işten atma, yargılama, hapis cezası gibi- en azından kınamaları beklenirken sustukları gibi,  

-şimdi de  “Anayasa Mahkemesi Terörü Meşrulaştıramaz”  başlığı altında, “Sözde ‘barış bildirisi’ adı altında terör örgütü propagandası yapan bazı akademisyenlerin ceza almalarını ‘hak ihlali’ gören Anayasa Mahkemesi skandal  bir karara imza atmıştır” diyerek AYM’nin bile gerisine düşmekteler.  -İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ise toptancı bildiriyi yeterli bulmamış olacak ki, itirazını resmi web sitesinde dile getirdi:  “Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar sonrası yeniden gündeme gelen “sözde barış bildirisi”, yıllardır terör örgütlerine karşı kahramanca mücadele eden güvenlik güçlerimizi suç işlemekle itham etmekten ileri gitmeyen bir sözde manifestodur.”

Açıkçası, bir “SÖZDE” lik varsa, SİZLERE ait olmalı diyeceğim.

Diyeceğim de, biliyorum, bir başkadır benim üniversitelerim!…

-Şu, CHP’li Belediyeler!…

Tamam, kamuoyunun duyarlılığı nedeniyle CHP uygulamalara hemen karşı çıktı ve bazı atamalar geri alındı ama, yine de, bazı CHP belediyelerinde arpalık dağıtımı epeyce hayal kırıklığına neden oldu. Yaptıkları savunmaların, örneğin etrafına dağıttığı mansıplarla ünlü AKP iktidarını örnek vermelerinin de yeterli olduğunu düşünmüyorum.

Olması gereken, bu olaylardan hiçbirinin vuku bulmamasıydı!..

Her şeyden önce, bunca yıldan sonra elde ettikleri gücün kırılgan olabileceğini, bu gücün gerisinde CHP konusunda kaygılı ve kuşkulu olmalarına karşın bu seçimde onları desteklemeye karar vermiş epeyce geniş bir çevrenin bulunduğunu düşünmeliydiler.  Şimdi, Meclis’e bu tür kayırmaları önleyecek bir yasa getireceklermiş!…   Anlaşılan, “siyasal ahlak” için yasadan, zordan başka yol yok!…

Dedim ya, siyaseti de bir başkadır benim memleketimin!…

-Diyanetin Cuma hutbesi!…

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanlığı bütün camilerde “Beden mahremiyeti ve tesettür” başlıklı ilginç bir Cuma Hutbesi okuttu.  Hutbede, “Özellikle erkekler için beden sağlığını da tehdit eden dar giysiler, mahremiyetin korunmasını sağlamadığı için tesettür bilincine uymaz” denilmekte.

Şimdi, bunca konu varken, Diyanet’in erkeklerin giyimini cuma hutbesinde konu etmesi nedendir diye sorabilirsiniz. Doğrusu ben de anlamadım… Üstelik Mehmet Ocaktan’ın Karar’daki yazısında değindiği gibi,  “hutbe örnekleri içinde neredeyse adaletten, haktan ve hukuktan bahseden tek bir hutbe bile yokken” bu duyarlılık neden?

Gerçi, bugüne dek kadınların giysileriyle uğraşan Diyanet’in biraz da erkeklere laf etmesine çok itirazım yok ama yine de  garip.

Garip de, bir başkadır benim memleketim!…