“Pazar Kahvaltısı”, sadece bu hafta için formatının dışına çıkarak, benim için çok kıymetli birine adandı. Üstün Akmen, ışıklar içinde yatsın...

Bir beyefendiye veda...

ÖZLEM ÖZDEMİR - @ozlemozdemir
info@ozlemozdemir.net

Bazen duygularınızı ifade etmeye bildiğiniz kelimeler yetmez. Şu an benim için de öyle… Hayatımda yazdığım en zor yazılardan birini yazıyorum, Üstün Akmen’e veda ediyorum…

Bundan on yıl evvel, ilk röportajlarımı Tiyatro Tiyatro dergisine yapmaya başlamıştım. İşte, Üstün Akmen hayatıma orada girdi. Henüz birkaç röportaj yapmıştım ki, bir köşe yazısında benim adımı geçirmiş, “Bu kızda ışık var, ileride iyi işler yapacak” deme şerefini bahşetmişti. Sevinçten ağzımın kulaklarıma vardığını hatırlıyorum ve ona hem utanarak hem sevinçle teşekkür ettiğimi. Hem de AKM’nin önünde…

Size elbette on yılı anlatmayacağım, ama o zamandan itibaren Üstün Akmen beni desteklemeyi hiç bırakmadı. Hemen tüm yazılarımı, röportajlarımı takip etti, beni yüreklendirdi, yol yordam gösterdi, paylaştı bildiklerini… Zaten sohbeti bile farkında olmadan aldığınız bir hayat dersi gibiydi. Kısa sürede benim için önce Üstün ağabey, sonra da benim baba gibi gördüğüm, onun kızım dediği birine dönüştü, ne büyük onur…

bir-beyefendiye-veda-86668-1.

Biz şanssız ve sıkışmış bir kuşağız, kim ne derse desin. Dijtal Çağ’ın olanakları elbet iyi ama duygusal olarak yitiğiz. Nezaketi, duyarlılığı, saygıyı, görgüyü yitirdik. Ormanlık bir araziden çorak bir toprağa dönüşmüş gibiyiz. Her anlamda fakirleştik, en çok da insan anlamında… Birbirimizi sevmiyoruz uzun süredir, hadi sevmedik saygı da duymuyoruz... Çağdaşlık ve ışıltıyla dikilmiş elbiselerimizi atıp, hoyratlık ve kabalıkla dikilmiş elbiseler giyer olduk.

Biz hırslarından ve kendinden başka kimseyi gözü görmeyen, Twitter’da yazmanın her şeye yettiği bir kuşağın içindeyiz. Bir hashtag’lık hayatlarımız var bizim, yazdık bitti! Ne birbirimize ayıracak vaktimiz, ne düşünecek, ne bilgisayar başından kalkıp hayatın içinde bir şeyler yapmaya çalışacak hâlimiz var. Bu yetiyor, adına da hayat deniyor…

Bir başka dönem prensi

Üstün Akmen; bir İstanbul beyefendisiydi… Nezaketi, bilgeliği, engin bilgisi ve bitmek bilmez insan sevgisi… Ceketinin cebindeki gömleği ve kravatıyla uyumlu mendilleri, daima gülen gözleri, hiçbir koşulda kaybetmediği zarafetiyle bir başka dönemin prensi gibi… Gençlere destek olan, kar kış demeden Anadolu dahil, büyük küçük tüm tiyatroların oyunlarına gitmeye üşenmeyen, izlediği her oyunu hemen o sabah 6’da uyanarak mutlaka yazan, yazdıklarından birinin kırılmasından endişelenen, eğer biri kırıldıysa bunu kendine dert eden, anlattığı fıkralar ve muzip kişiliğiyle dost meclislerinde herkesin yüzünü güldüren, yufka yüreğiyle hayvanlardan çocuklara her sorunu kendine dert eden, kadınlara müthiş değer veren ve saygı gösteren bir adam… Bir sanat sevdalısı ama aynı zamanda ülkesindeki her sorun için sözünü sakınmadan söyleme cesaretine sahip bir entelektüel. Bir dönemin sevilen müzisyeni, yazdığı kitaplarla insanın içine dokunan bir edebiyatçı… Bizim zamanımızda demeyen, çağa ayak uyduran, yaşına tezat genç bir ufuk… Ve sevgilisine, hayat arkadaşına, en yakın dostuna imrenilecek derecede aşk besleyen iflah olmaz bir romantik. Şaylan Akmen de 55 yıllık arkadaşını, 37 yıllık aşkını kaybetti.

İşte, biz böyle bir insanı 31 Ekim Cumartesi akşamı kaybettik. Kalbi birden duruverdi, hiçbirimiz inanamadık. Kıvırcık kuzu derdi bana, Şaylan ablayla bu lakap üzerinde tatlı tatlı şakalaşırlardı her seferinde, “ben buldum o adı, hayır ben” diye, düşünün sevincimi. Ben de ona tontonum derdim ve şimdi tontonum artık yok. Telefon çalacak “kuzucuk” diyecek gibi geliyor, hâlâ… Yokluğu düşündüğümden büyükmüş meğer, hayatıma kattıkları bildiğimden çokmuş. İçimde bir yer eksildi sanki ve o yer çok acıyor. Ama canımı en çok acıtan; biz bu değerli adama veda ettiğimizde 588 kişilik Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin sadece yarısının dolu oluşudur! Zannetmiştim ki, kapıya kadar kuyruk olacak. “Türkiye çok değerli bir kültür insanını kaybetti, duyuyor musunuz?” diye çığlık atmak istediğim andır! Yazıyla geçen 50 yıl ve toplasan 300 kişi… Tiyatro adamı olarak düşünülse bile İstanbul’un bütün tiyatrocuları gelseydi salona sığılmazdı, neredelerdi? Yaş ortalamasının 60 olduğu o törende, o en çok destek verdiği genç tiyatrocular, neredelerdi? Acı verici… Ya da Kültür Bakanına “Kültürsüz Kültür Bakanı” dediği için hakkında dava açıldığında, onun için düzenlenen imza kampanyasına katılan kişi sayısı neden bini zor geçti? O kimseyi ayırmadan haksızlığa uğrayan herkesin yanında durdu, onun yanında niye bu kadar az insan vardı? Herkes buradan bilsin isterim, buna çok kırıldığını anlatmıştı bana. “Bunca yıl ben herkesin yanındayken, imza bile atamıyor mu insanlar?” demesi içime çok dokunmuştu. Şimdi bu da o imza atmayanların içine dokunsun lütfen! AKM için çok mücadele etti, açıldığını görmeliydi. Bir gün yeniden açılmasını başarabilirsek onun adı yaşatılmalı orada. Ben bunun için çalışacağıma söz veriyorum. Ayrıca onu unutturmayacağıma da…

En büyük pişmanlığım ise, hayatını yazmamı istemişti altı ay evvel, ne büyük mutluluktu, eğer onu kaybetmeseydik onun üzerinde çalışıyor olacaktık, araya yaz, seçim girdi... Keşkeler yersiz ama keşke daha çok ısrar etseydim öne almak için, ümitsizce keşke… Tiyatro dünyası ise artık öksüz, uzun bir süre oyuna gidebileceğimi zannetmiyorum. Çünkü o olabildiğince şıklığıyla salonda olacak zannedeceğim. Canım ağabeyim, tontonum, güle güle… Bana tüm öğrettiklerin, ihtiyacım olan her an yanımda oluşun, bana olan inancın, güzel sohbetlerin ve bana hep iyi gelen sevgin için çok teşekkür ederim… Bu zamana dek yazmayı sürdürmemde senin desteğin çok büyüktü. Işıklar içinde yat, ülke için yaptıkların ne olur bilmem ama cennet diye bir yer varsa, hayatına açtığın pencereyle yetişen benim gibi insanlar sayesinde eminim cennettesindir… Ben senden bu ülkenin bir zamanlar ne güzel bir yer olduğunu, güzel insanların burada yaşadığını, Cumhuriyet devriminin yaşandığını bizzat öğrendim. Öğrendiklerime sahip çıkmak ve insanlara aktarmak boynumun borcudur… Seni çok seviyorum…

***

bir-beyefendiye-veda-86669-1.

Şaylan Akmen: “Başka türlüydü benim sevgilim...”

Öyle bir aşktı ki Özlem bizimki, ciddi söylüyorum, sabah kalkar “Karıcığım sen güzelsin sen, seni hâlâ ön sırada oturan 14 yaşında kız gibi görüyorum” derdi. Daha öldüğü sabah söyledi bunları... 55 sene arkadaş olduk, 37 sene de sevgili olduk. Çok güzel bir beraberlik yaşadık, çok mutluyduk. Sabah kalkar, yatakta birbirimizin yerini kontrol ederdik. Benim hayatım onunlaydı, güne onunla başlıyordum, günü onunla bitiriyordum. El ele uyurduk. Hiç sıkılmadık birbirimizden. Bana diyordu ki, ben kendimi sevdirdim sana... İlk eşim trafik kazasında öldü, çok acılıydım. Çılgın bir aşkla evlenmiştim. Üstün kankamdı, arkadaşımdı ama o beni başka duygularla seviyordu. Bir defa sinemaya gitmiştik, elini elimin üstüne koydu, katiyen itemezdim çünkü kırılırdı. “Ben bir çin vazosuyum, hırpalama, kırılıveririm” derdi bana. Ben ona cadılık yapardım, o hep bana müşfik, hoş davranırdı. Ben de hemen gider ona sarılırdım, senin sevgin olmasa ben duramam derdim. O da beni öperdi. Hiç kavga etmez miydik, ederdik tabii ama uzun sürmezdi. Onunla kavga etmek bile güzeldi... Başka türlü bir adamdı. Yumuşak, kırılgan... Eşim öldükten sonra beraber çıkmalarımız vardı, doğum günümde dışarı çıktık, dans ettik, sonra atölyeme geldi derken sonra sevgili olduk... Bana olan aşkı benim ona daha çok bağlanmama neden oldu. O tutumuyla, aşkıyla beni kendine aşık etti. Aşkımızı ben taze tutuyorum diyordu bana kızdığı zaman. Beni gönendirirdi hep. Katiyen kompleksi yoktu, herkesi çok seviyordu, biri iyi bir şey yaptığı zaman sevinirdi, kıskanç değildi. Başka türlüydü benim sevgilim... Günde yüz defa belki, seni seviyorum Şaylan, sen ne güzelsin, sen ne başkasın derdi... En son öldüğü gün, sen ne iyi kadınsın dedi bana. Ama az kaldı benimle, ben 20 sene daha programlamıştım, programa uymadı. “Ben çok yaşamak istemiyorum, sürünmek istemiyorum, tık diye öleyim” derdi. Ben de “Böyle söyleme, 80 sene sağlıklı yaşayayım de” derdim. Ama çok mutlu yaşadı. Ölmeden iki saat evvel, “Öldüğüm zaman benim için üzülme” dedi. “Nereden çıkarıyorsun bunları?” dedim. Bak dedi, “Ben hayatta her istediğimi elde ettim. Gazeteci olmak istedim, oldum. Yazar olmak isterdim, oldum. Tiyatro adamı olmak isterdim, oldum. Sen tutkumdun benim, seni çok istedim, çok sevdim gençliğimden beri, sonra da seninle evlendim, bak ne güzel aşk dolu yıllar yaşadım, o yüzden öldüğüm zaman hiç üzülme arkamdan...”dedi. Ben onu yanımdan hiç ayırmadım. Onun yanımda olması bana iyi geliyordu, o benim her şeyimdi... Nasıl bir boşluktayım anlatamam... Her kadın kocasını kaybettiğinde tabii ki çok üzülür ama benim hislerimde başka bir kadın düşünemiyorum çünkü böyle bir erkek görmedim etrafımda!

bir-beyefendiye-veda-86671-1.

Üstün Akmen en son Özlem Özdemir'in hazırlayıp sunduğu BirKaç Ses programına konuk olmuştu. İzlemeyenler için anısına saygıyla yayınlıyoruz...