Çıkmaz ayın değil de Kasımın son perşembesi ABD’de “Şükran Günü” dür. Ailecek sofraya oturulur, o meşhur hindi yenir, bol miktarda tatlı ve içki tüketilir. “Cuma-pazar üç tatil günü boş oturulur mu? İyisi mi bir alışveriş festivali ilan edelim, Noel öncesi cepleri bir yoklayalım” diyen perakende gurularının tüketim toplumuna bir armağanıdır Hindi Gününü izleyen Black Friday, Türkçesiyle Kara Cuma.

Birçok marka yüzde 90’lara varan sürpriz indirimler yapacağını, bu ürünlere ilk ulaşanların piyangoya konacağını ilan eder. Derken kapılar açılmadan büyük izdiham oluşur, insanlar birbirlerini ezerek hedefi ilk göğüsleyen olmak için kıyasıya bir yarış içerisine girerler.

Biber gazıyla rakiplerini saf dışı bırakmaya yeltenenler; önüne geçeni silahını ateşleyerek indirenler; yol gösteren zavallı tezgahtarı ezip geçenler derken, zamanla Black Friday’in vahşi bir folkloru da oluşmuş. Son yılların bilançosu : 8 ölü, 96 ağır yaralı, doku ezilmesi, sıyrık, dirsek darbesi derken çok sayıda hafif yaralı. Karl Marx’ın “meta fetişmi” kavramı tam da böyle vücut buluyor herhalde.

Perşembeyi cuma’ya bağlayan gece 12’yi tam bir saniye geçe bazı mağazalar kapılarını açıyor. Önceki yıllarda emellerine ulaşamayanlar, bu kez şeytanın bacağını kırmak hülyasıyla çok önceden çadırlarda konuşlanıyor. Bir örnek: 19 yaşındaki Taco Bell zinciri kasiyeri Ashley Wagner yevmiyelerini yakmayı göze alıp, 1 haftalık izne ayrılır. Pazartesi sabah Best Buy mağazası önüne yerleşir. Üç gün ıvır zıvır yiyeceklerle nefsini köreltir. Perşembe akşamı ise, hindiden mahrum olmasına gönlü elvermeyen annesinin getirdiği sıcak yemeklerle midesi bayram eder. Tüm bu fedakârlıklar annesinin hayal ettiği fotoğraf makinesine, erkek kardeşinin bir laptopa, kendisinin ise Dr. Dre marka kulaklığa kavuşması içindir.

Derdi mallar değil, sosyal adalet olanlar ise, aynı günü, “Brown Friday” olarak ilan ettiler. Çünkü Ferguson’da kanı yerde kalan gencin adı Michael Brown’dı. Chicago’da Occupy hareketinin öncülüğünde yapılan eylemlerde, “Kara kârlara kara bedenlerden daha fazla değer veren bir sistemde yaşıyoruz. Bu sisteme bugün bir dolar bile kaptırmayın” çağrısı yapıldı. Belki bu çağrı vicdanlarda karşılık buldu ama, yine de harcanacak dolar cepte durmadı.

Black Friday’de 13,1 milyar dolar, Pazara uzanan üç günde 36,7 milyar dolarlık alışveriş yapıldığı bildiriliyor. Bu tüketim karnavalına ABD’deki yetişkinlerin yüzde 60’ının katıldığı tahmin ediliyor. Madalyonun bir de emekçiler cephesi var. Gece yarısı kapıları açan, malları istif eden (daha önce üreten), paraları tahsil eden, ezilme riskiyle burun buruna gelen onlar.

ABD’nin 1,4 milyon çalışan, 1400 mağaza ile en büyük işvereni Walmart zincirinde de Black Friday vesilesiyle eylemler yapıldı. Çünkü Walmart emekçileri saatte 8,40 dolara talim ediyor. Çoğunlukla, ancak gıda karneleri, sosyal yardımlarla yakalarının bir araya getirebiliyorlar. Grevdeki Walmart işçileri, 15 dolar saat ücreti talep ediyor.

Taco Bell işçisi Wagner örneğindeki gibi aslında Macys, Target vb mağazalara hücum edenlerin kendileri de çoğunlukla emekçiler. İşsizlik yüzde 10’lardan yüzde 5.9’a düşse de ücretler yerinde sayıyor. Çünkü kriz sürecinde işsiz kalanların önemli bir kısmı cesaretlerinin kırılması, ya da zamanla becerilerinin teknolojinin gerisinde kalması nedeniyle artık iş bile aramıyorlar. Zamanında Henry Ford’un keşfettiği gibi, işçilerin yeterince alım gücü olmazsa, etkin talep yaratmaları, üretilen arabaları, televizyonları, İphone’ları satın almaları da mümkün olmaz.

AVM’leri bir turlayın Black Friday çılgınlığının İstanbul’a da ulaştığını göreceksiniz. Beymen, Mango, Sarar, Silk and Cashmere derken kervana katılan markaların sayısı giderek arttı. Önümüzdeki yıllarda, mala hücum kaynaklı şiddet görüntüleri bizde de yaygınlaşır. Belki muhafazakâr markalar, “Mübarek Cuma” indirimiyle mümin vatandaş odaklı kampanyalar bile düzenler.

Ne var ki, adaletsiz küresel gelir ve servet dağılımı sürdükçe, kapitalizm bu krizden kolayca kurtulamaz. Kara Cuma, Kırmızı Cumartesi hangi sloganları parlatırlarsa parlatsınlar ABD ekonomisi de, Türkiye ekonomisi de düze çıkamaz. Nitekim 7 sene geçti, küresel krize şifa olacak reçeteyi ne IMF, DB, ne de merkez bankaları yazamadı.