Başlıktaki bu (şaka) soru Chen’den geldi. Son otuz yılda yolsuzluğa boğulan orta-üst düzey Çin bürokrasisinin halini anlatıyor. “Şangay borsası çöktüğü için değeri düşmüş olmalı” diye bir şakayla karşılık verdim. “Hırsız-uğursuzların borsaya kote olması iyi bir fikir. Böylece, ne kadar çaldıklarını biliriz” diye bir şaka da o yaptı.

Bilindiği üzere, bürokratlar iki şekilde satın alınırlar: (1) Çoğunlukla rüşvet/parayla siviller-işadamları ve (2) devletin tepe yöneticileri tarafından. İkici durumda, elde edilen çıkarı bir bakışta görmek zor olabilir. Bu çıkar yolsuzluktan nemalanma da olabilir, yükselme veya önemli görevlere atanma beklentisi/vaadi de. Bir neden daha var ki, bazı memleket bürokratlarının çok kolay satın alınabilmesinin ve pis işlere koşulabilmesinin asıl nedeni bence o. Şöyle ki; bu adamları satın almak için “halka diledikleri kadar zorbalık/zulüm etme ayrıcalığı” tanımak yeterli. Bu ayrıcalığı tanıyana kul-köle olurlar. Malum, bizim devlet aklımız ‘haydut ruhlu bürokrat/bürokrat kılıklı haydut’ yetiştirme konusunda bir efsanedir.

Konuya bu noktadan devam ettim ve Chen’e özet olarak şöyle bir şeyler söyledim: “Şayet Türkiye’den bahsediyorsan, bizimkileri daha çok tepe yöneticiler satın alır ve suç ortağı yaparlar. Özellikle son on yılda yıldızı parlayan bürokratlar arasından birkaç dolar bile etmeye değecek çapta adam zor çıkar. Bunların ‘Sultan’a ibrikçilik yapmak’ dışında bir vasıfları yoktur. Çoğu bir Hindistan cevizi sergisi (karpuz sergisinin buradaki karşılığı) işletecek yetenekten bile yoksundur. Entelektüel kapasiteleri sıfırın altındadır. Ana dillerini bile anlaşılır biçimde konuşmaktan acizdirler. Yalnızca küfür, hakaret ve tehdit cümlelerini kusursuz kurabilirler. Az sayıdaki istisnalar hariç, geri kalanı halkına (özellikle ‘hak’ bilinci olanlara) düşmandır ve onlara zorbalık etme arzusuyla yanıp tutuşurlar; ama ‘millete hizmet’ martavalını da dillerinden düşürmezler. Yani zorbaların selameti için halka ettikleri zulmün adına ‘millete hizmet’ derler. Buna rağmen, emekli olduklarında inanılmaz kahramanlık ve gadre uğramışlık hikâyeleri anlatırlar. Bu hikâyeleri dizenler aslında en alçaklarıdır”.

Bir taraftan durumu anlamaya diğer taraftan Çin ile karşılaştırmaya çalıştığını bildiğim için “Çin’de durum böyle bir felaket değil. Çin devlet aklı ve bürokrasisi halka düşman değil. Ayrıca, sizin bürokratlarınız çok yetenekli insanlar” diye durumu açıklaştırdım.

Chen, Batı üniversitelerinde master ve doktora yapmış, idealist ve entelektüel bir adam. On yıl sonra Çin’in önemli adamlarından biri olarak görürsem hiç şaşırmam. Zira bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Yakınlarda önemli bir terfi aldı ve bürokrasiyi yeniden yapılandırmanın önemli adamlarından biri haline geldi. Artık bürokrasiyi eğitiyor. Onun konumundaki bir adamın yolsuzluk ilişkilerine bulaşıp zengin olması işten bile değildi. Ama o işe halen toplu taşınma ile gidip geliyor.

Bir süredir, özellikle son iki yıldır, Çin bürokrasisinde tuhaf şeyler oluyor. O kadar çok adam soruşturmaya uğradı, görevden alındı veya tutuklandı ki, aralarında benim tanıdıklarım bile var. Sebebi adeta dalga gibi yayılan yolsuzluk soruşturmaları. O dalga vurduğu yeri yıkıyor. Devleti bir ilişkiler ağı (guanşi) olarak gören ve bu yolsuzluk ilişkileri ağı aracılığıyla zenginleşen çok adamın canı yandı ve yanmaya devam ediyor (Bu arada, sol kanat muhalifleri de araya karıştırıp tasfiye ediyorlar).

Çin’deki bu “ilişkiler ağı” yozlaşmasının devleti devletlikten çıkarıp mafiyöz bir yapıya dönüştürmeye başladığını ben bile görebiliyordum. Yine de, tüm kılcal damarları koparılması gereken bir hastalıklı ur muamelesi göreceğini ummuyordum. İşte bu devlet bürokrasisi artık dönüşüyor. Mafiyöz ilişkilerin kuşattığı bürokrasinin “Büyük güç Çin”i taşıyamayacağını fark ettiler.

Chen’in şu sözü ile bitireyim: “Devlet bir mafiyöz çıkar örgütüne dönüşürse, tepe yöneticiler ve bürokratlar artık devlet yöneticisi değil çete reisi haydutlar sınıfında yer alırlar.”