Bir Çehov güncellemesi
Çehov’un, “Martı”sı “Martı Mıyım?” oyunu ile günümüze uyarlanarak, havada asılı kalan sorulara cevap aranıyor. Yönetmen Temuçin, “Karakterlerin geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalan çaresizlikler bugüne çok şey söylüyor” dedi.

Serpil ÇAKAR
Anton Çehov’un en güçlü oyunlarından biri olan Martı oyunu, çağının karmaşasını ve insanın içsel çatışmalarını derinlemesine işlerken, bugün de güçlü bir aynaya dönüşüyor. Tiyatro BeReZe’nin yeniden kaleme aldığı Martı Mıyım? adlı uyarlama ise klasik metni günümüz gerçeklikleriyle buluşturarak, izleyiciyi yaşamın “yedek kulübesi”nde sıkışıp kalan karakterlerle yüzleştiriyor.
Uyarlamanın temel soruları ise oldukça evrensel: Başarı, şöhret, sevgi, ait olma arzusu ve bireysel çatışmalar… Bu sahnelemeyle “Bugünün Çehov karakterleri biz miyiz?” sorusu etrafında dönen bir tiyatro deneyimi sunuluyor.
Tiyatroseverleri kendi yaşamlarına dair yeni sorularla baş başa bırakmayı amaçlayan Martı Mıyım?, aynı zamanda ironik bir bakışla hayata umutla tutunmayı öneren oyunu hakkında oyunun yönetmeni Elif Temuçin ile konuştuk.

Uyarlama sürecinde sizi en çok etkileyen tema neydi?
Martı oyununda beni en çok etkileyen tema, karakterlerin geçmiş ve gelecek arasında sıkışıp kalan, eyleme geçemeyen çaresizlikleri oldu. Orijinal metin günümüze buradan çok şey söylüyor. Çehov, bu durumları ironik bir gözle ele alıyor; kesin doğrular sunmuyor, havada asılı kalan sorular bırakıyor.
Klasik metin ile günümüz gerçekleri arasındaki bağı nasıl kurdunuz?
Günümüzde de pek çok bilgiye kesin diyemiyoruz; doğrular değişken, eylemlerimizin insanlık için umut taşıyacağından bile emin değiliz. Bir yandan da insani duygularımızla biricik varoluş krizleri içindeyiz. Dünya hızla değişip dönüşüyor ama insanların hırsları, bencilliği hiç değişmiyor. Yüz yıl sonra da değişmeyecek. Robotlar Dünya’yı ele geçirse bile…
"Martı Mıyım?" oyununda yer alan oyuncuların performansları, karakterlerin derinliğini yansıtmada oldukça başarılı. Oyuncu seçimi süreciniz nasıl gerçekleşti? Kadroyu oluştururken özellikle hangi kriterlere odaklandınız?
Oyuncu kadrosu oluştururken, farklı oyunculuk deneyimlerine sahip, mesleki olarak yetkin isimlerle çalışmak istedim. Çeşitliliğin dramaturjiye katkı sağlayacağını düşünüyordum ve ne mutlu ki yanılmadım. Oyuncular, oyunu kendi biriciklikleriyle sahiplendi. Bu konuda şanslıyım, nazar değmesin!
Oyuncuların yedek kulübesinde beklemeleri, sırası geldiğinde oyun alanına girmesi de ayrıca çok etkileyiciydi.
Kahraman olamayan, hızla değişen dünyada sorular artıyor, cevaplar azalıyor. Bu da eyleme geçmeyi güçleştiriyor. Başarılı olanlar ve başarısız olanların varlığı çok keskin artık. Sanırım bu yüzyılın en büyük trajedilerinden biri. O yüzden benim için bekleme salonu ya da yedek kulübe metaforu genel halimizle çok örtüşüyor.
Yedek kulübeden oyuna – hayata- dahil olan karakterler - oyuncular - aslında sadece yakınan, yeren ya da üzülen olmaktan öteye geçemiyor. Ama işte tam burada yine Çehov diyor ki “yazdığım karakterleri çok da ciddiye almayın!” Yani uzak açıdan bakıp kendimize gülmemizi, buradan ferahlamamızı ve kendi dilediğin dünyayı oluşturabilmek için hayata inatla tutunman gerektiğini söyleyerek bir umut vermeyi diliyor. Ben de tüm reji yorumumuzda bunu oluşturmaya uğraştım ve umarım ki karşılığını buluyordur.
Ocak takvimi şöyle:
• 21 Ocak Salı 21:00 Uniq Box
• 27 Ocak Pazartesi 20:30 Alan Kadıköy