Ümitlerimiz bir çuval inciri berbat ettiler. En son da söyleyeceğimi en baştan söyleyim de

Ümitlerimiz bir çuval inciri berbat ettiler. En son da söyleyeceğimi en baştan söyleyim de rahatlayım biraz. İki haftadır yazdığım yazılarda ve televizyonda yaptığım yorumlarda Ümitlerin kesinlikle final oynayacağını ve şampiyon olacağını iddia ediyordum. Üstelik finalin Sırbistan Karadağ ile olacağına kesin gözü ile bakıyordum. Buraya kadar olan bütün tahminlerim tuttu. Ümitlerimiz Slovenya'yı çok farklı yenerek finale çıkmayı başardılar. Üstelik bu Slovenya, Sırbistan Karadağ'ın iki uzatma sonunda zar zor büyük bir şansla yenebildikleri bir takımdı. İtalyanlar karşısında da uzatma sonunda galip gelebilmişlerdi. Bizim takım ise o İtalyanları resmen sahadan silmişlerdi.

İşte yorgun argın bir sürü uzatma oynamış dinlenememiş Sırbistan Karadağ karşına çıktık ve en kötü oyunumuzu oynayarak finali kaybettik. Onlar ise kendilerini hiç sıkmadan normal oyunlarını sahaya yansıtarak galip geldiler. İşte ekol olmanın farkı burada ortaya çıkıyor. Ben bu sonucu hiç içime sindiremedim. Sen yüzeceksin yüzeceksin kuyruğuna geleceksin dördüncü defa oynadığın finalde herşey bu kadar lehine cera-yan ederken finali kaybedeceksin. Olmaz böyle şey. Böyle beceriksizlik kabul edilemez. Tamam kabul ediyorum ikincilikte büyük başarı ama şampiyonluğun yerini hiç bir sonuç tutamaz. Her zaman şampiyon takımlar anılır. İkinciler çoğu kez hatırlanmaz bile. Bizim burada tek tesellimiz turnuvanın 20 yaş altında gençler arasında oynanması ve geleceğe oyuncu yetiştirmek önceliği olması. Bizim gençlerimiz yaşıtları arasındaki bu üstünlüklerini ilerki yıllara da geliştirerek taşırlarsa gelecekte Avrupa'nın en önemli milli takımlarından biri olabilirler. Ama yine de bütün bu gerçekler bizim İzmir'de muhteşem seyirci önünde bu şampiyonluğu kaybetmemizin acısını hafifletmiyor. İspanya ve Rusya gibi iddialı takımların elendiği bir turnuvada şampiyonluk bize yakışırdı. Üstelik kendi evimizde oynadığımız bir turnuvada.

Ama olmadı final stresi bütün oyuncularımızı vurdu. Bir kahraman, takımı kurtaracak bir oyuncu bir türlü çıkmadı. Cenk Akyol çok iyi savunma altında alışık olduğumuz üç sayılık atışlarını yapamadı. Faul atışlarını bile sayıya çeviremedi. Pota altındaki en büyük umudumuz Oğuz Savaş en kötü maçını oynadı. Çemberin dibinden bile en kolay atışları sayıya çeviremedi. Pota altından 12 atıştan sadece birini sayıya çevirebildi. Hakan Demirel takıma diğer maçlarda olduğu gibi liderlik yapamadı takımı final maçında gerektiği gibi yönetemedi. Bunların üzerine takımızın en büyük hastalığı serbest atışlarda yine ortaya çıktı. Çok düşük yüzde ile oynadık. 9/20 gibi serbest atış yüzdesi ile 11 sayı kaybımız oldu. Burada biraz daha dikkatli serbest atış kullansak maçı çok rahat kazanma şansımız olabilirdi. Zaten Türk oyuncuların en büyük zaafı bu serbest atışlarda-ki düşük yüzdeler. Bana göre bunun da iki sebebi var. Tembellik ve serbest atış yaparken konsantre olamamak. Bir kere antremanlar sonunda serbest atış sorunu olan oyuncular kesinlikle sayısı ıooo'lere ulaşan atış yapmak zorundalar. Ancak böyle kendilerini geliştirebilirler. Ancak görüldüğü gibi bunlar yapılmıyor ki oranlar bu kadar düşük oluyor. İkinci faktör ise atış esnasında çok iyi konsantre olup nefes ayarlamasını yapıp atışı tamamlamak. Oyuncularımızın çoğunun buna da pek dikkat etmedikleri açıkça gözüküyor. Sonuçta herşeyi ile güzel geçen bir şampiyonayı hüzünle kapattık. Keşke oyuncularımız bu işin sonunu iyi getirselerdi de basketbol biraz daha fazla gündemde kalsaydı. Ne diyelim vuslat bir başka bahara kaldı.