Hafta başında (25 Nisan 2022) Gezi Parkı davası karar duruşması yapıldı, ortaya koskocaman bir hukuksuzluk, haksızlık çıktı.

İşadamı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Mücella Yapıcı, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Yiğit Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası “uygun” görüldü.

Bu dava ve bu karar ülke tarihinin en kara sayfalarından birini daha oluşturdu. Birini daha diyorum; çünkü böylesi sayfalar o kadar çok ki!..

Gezi davasında bu isimler iki kez yargılandılar, iki kez de beraat ettiler. Pazartesi günü de yine beraat etmişlerdi, ama üçte bir oranında… Üye hâkim Kürşat Bektaş, karşı oy yazısında dosyadaki tek kanıtın dinleme kayıtları olduğunu, bunların da yasal olmadığını belirterek tüm sanıkların beraat etmesi gerektiğini yazdı!

Mahkûmiyet kararı veren iki hâkimden biri (Murat Bircan) 2018 seçimlerinde AKP milletvekili aday adayı olmuş, parti şefi onu yeterli görmeyip aday yapmamış. Sanki böylesi davalar için kenara ayırmış!

Mahkûm edilenlere gelince… Onlar yaptıkları, söyledikleri, hedefledikleri hiçbir şeyden geri adım atmadılar.

Gezi Parkı’ndaydık, ağaçların kesilmesinden çocukların öldürülmesine kadar her şeye karşı çıktık, demokrasi, insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğünü talep ettik, dediler.

Gezi Parkı’nda da bunları söylediler, üç kez yargılandıkları davalarda da… Bunların hiçbiri de “suç” değildi.

Kocaman yürekleri vardı. Korkmuyorlardı. Susmuyorlardı. Mahkeme salonlarında aynı haklılıkla haykırıyorlardı:

-Gezi Parkı onurumuzdur!

Ağır hapis cezalarının açıklanmasından sonra da devam ediyorlardı:

-Zulme ve zalime boyun eğmeyeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz!

Onları haksızlık kuyularına atmak isteyenlerin anlayamadıkları şey de işte bu boyun eğmez dik duruştu!

Siyasi-ticari İslamcı zihniyetin geleneğinde bulunmayan şey zulüm karşısında dik durabilme yeteneğiydi. Çok yakın tarihte defalarca tanık olduk. Geçtiğimiz yüzyılın son askeri darbesi 28 Şubat Kararlarının (1997) altında dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın imzası vardı. Refah Partisi kapatıldığında bir defalığına da olsa bir miting yapmadılar, yapamadılar.

O yıllarda Milli gazete yazarı olan Sadık Albayrak, bir akşam yemeğinde bu satırların yazarına aynen şöyle demişti:

-Bizimkilerin hepsi korkak!

15 Temmuz 2016 darbesinin sanıkları arasından bir kişi çıkıp da “ideolojik savunma” yapamadı! Ben oradan geçiyordum, hiç haberim yoktu, sonra da ben yapmadım, o yaptı kulvarına geçip gidiyorlar.

Bu kıvraklığı gösterenlerden bir de Gezi davasında bol keseden cezalar yağdıran hâkimin eşi, arkadaşlarını ihbar edip itirafçı huzuruna ermiş bir eleman!

Bütün dünya alem biliyor ki, Gezi davasında hukuk katliamı yapıldı. Yarın öbür gün bu haksızlıklar sona erecek, direnenlerin onuru zalimleri yenecek. Yarına böyle bir tarih kalacak:

-Bir dava, iki hâkim ve yürekli insanlar!