1999 yılının kasım ayının son gününde, Pertek’in Kacarlar Köyündeki evinde, geç saatlerde -artık uyumak üzere olan- bir adamın kapısı dövüldü. Bu adam, pala bıyıklı, gözleri küçücük, bileğine güçlü, ekmeğini direksiyonuyla kazanan bir adamdır. Gelenlerin yüzünü tarif edemiyoruz, ancak evin bahçesindeki dut ağacı görmüştür.

Ellerinde uzun namlulu silahları ile karaltılar, kapıyı açan adamı önlerine kattılar, az sonra bir minibüsün motorunun pat-pat sesi duyuldu, bir yarım saat geçmeden uzaktan belli belirsiz kısa süren tarama sesi geldi.

Eve gelenler ve minibüsü süren adam çapraz ateş sonucu öldürülmüştüler. Şoför koltuğunda başı sola kaykılmış şekilde uyuyan, henüz yarım saat evvel sıcacık evinde çocuklarıyla olan Süleyman Ekrem idi. Ve çocukları daha uyumamıştı.

Bir iki hafta sonra, Süleyman’ın üyesi olduğu sol partinin kongresi toplandı. Katılımcılar, yeni toprağa verilmiş Süleyman’ın yasını tutmak değil, hesap sormak istiyorlardı. Salonda öfkeli, duygusal, gergin bir hava vardı ve iğne atsan yere düşmezdi.

Süleyman’ı öldürenlere hiçbir soruşturma açmayanlar, hafta sonu o eski sinema salonunda toplananlara, konuşma yapanlara soruşturma açmakta gecikmediler. Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi, o toplantıda Süleyman için adalet istenmesine, “halkın bir bölümünün kışkırtılması”, konuşmacıların “Dersim” demesine ise “halkı bölmek”, “örgüt propagandası” adını verdiler.

Malatya DGM’nin başkanı Şahin Kurt idi, uzun ince esmer, siyasal görüş olarak hiç şüphesiz milliyetçi bir hakimdi. Yanındaki üyeler benzer eğilimlerdendiler. Yargılama sırasında DGM heyetinin başkan ve üyeleri anladılar ki, “Dersim” adının “PKK” veya başka bir örgüt ile bir ilgisi yoktur; o yüzyıllardır yöre için kullanılan otokton bir isimdir. Neticede, zanlıların tümü beraat etti.

O mahkemede avukattım, Şahin Kurt ile çok duruşmaya çıktım, üyelerle uzun sohbetler ettim, DGM’de “Zazaca”nın da yargılanmasına tanığım. O mahkemede görev yapan hakimlerin, Malatya DGM’ye “Tunceli DGM” demelerini, “orada o olaylar neden bitmiyor” gibisinden -anlamaya çalışan- sorularını ve başka çok şey gördüm.

Ama hakkını yemeyeyim; o zamanlar hakimler avukatları dinlemeyi kalben isterlerdi ve uzaktan DGM’ye gelen yeniyetme bir avukata bile, üniversite eğitiminden sömestr için evine dönmüş bir öğrenci muamelesi yapılırdı. Dönem sıkıydı, -moda tabirle- “vesayet” vardı, ama Dersim yargılanmış ve masumiyetini kabul ettirmişti (Süleyman’ı öldürenler hiçbir zaman yargılanmadılar, tetiği çekenlerin kimler olduğunu dahi bilmiyoruz).

O yorgun toprakların kültürünü, tarihini ve inancını yaşatmak amacıyla bu yılın başında kuruluş dilekçesi verilen Dersim Kültür ve Tarih Vakfı, geçen ay Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yasaklandı. Mahkemeye göre, “Vakfın adındaki Dersim, ülkeyi bölme amaçlı” idi. Halbuki Dersim’i, DGM’nin hakimleri yargılamış ve beraat ettirmişlerdi (ve bu Dersim’in kaçıncı yargılaması, kaçıncı hikâyesidir bilinmez).