Bir distopyanın içine kapatıldık

ASUMAN SUSAM

Sınırsız özgürlükle, arayüzlere hapsolmak arasında bizi yüzdürüp gezdiren araçlara sahip olduğumuz bir çağda yakaladı büyük küresel felaket. O nedenle ‘tarihe tanıklık’ etme kavramı ve ona dair sorumluluklarımız da başkalaştı. En çok da hislerimiz. Büyük bir kayıp travması, yaşadığımız. Kayıp, itiraf edemesek de bugünlere getirdiğimiz dünya ve hayatlarımız. İnkardan bilinçli, kontrollü bir davranış fazına geçilmesi; yani kabulleniş, bütün kontrolümüzün, güvenliğimizin, güvencelerimizin bir virüs tehdidiyle kaybedildiği yerde, hâlâ zor görünüyor. Hepimiz ölüm korkusu ve yarınsızlık hissiyle uyarılmış durumdayız.

Olan bitene dair sağlıklı düşünceler ve analizler, belki sıcağı sıcağına olanlardan çok, sakin bir serinlikte, her şey geçtikten sonra, şimdiden geçmişe doğru yapılacaklar arasından çıkacaktır; ama ben buyurma, küçümseme, yargılama tonundan uzak kurduğumuz tüm cümleleri kendimi, bizi, dünyayı anlamak adına çok önemsiyorum. Bugünler geçtikten sonra bize ne oldu ve bizden ne kaldı sorularına aranacak yanıtların anahtarları şimdinin sıcaklığından kurduğumuz cümleler, metinlerde aranacak. İnternette bıraktığımız dijital izler bugünlerin tanıklık anlatılarının içerik deposu olarak iş görecek.

Eksiksiz fazlasız, kendiliğinden ortaya çıktığını zannettiğimiz bir distopyanın içine kapatılmış haldeyiz. Evler, mahalleler, şehirler, ülkeler kendi üzerlerine devrile devrile kapanıyorlar. Düşünüyorum dünya bundan büyük bir yalnızlık, kalakalmışlık deneyimi yaşamış mıdır? Bana bu yanılsamalı soruyu sorduran her an iletişim araçları ve kanallarının açıklığıyla dünyayla bağlantı halinde olmamız. Her şeye dokunan hiçbir şeye nüfuz etmeyen bir ilişkiler ağı.

Kabul edelim ki dünya durdu. Çarkları devam ettirme çabası içinde görünenler elbette devekuşları değil. Kapitalizm dininin şaşmaz müritleri. Yıkımın sonuçlarını da dünyanın yeni yörüngesini de bu tanıklık hallerimiz belirleyecek. Prof. Dr Melek Göregenli’nin vurguladığı, bireysel/fiziksel mesafe-uzaklık ne kadar önemliyse sosyal dayanışma ve yakınlık da o denli önemli bu kaostan çıkışta. Sanırım edebiyat da öyle. Okuyarak, yazarak, çevirerek, izleyerek, düşünerek – yapabiliyorsak; yapabildiğimiz kadar-; çünkü bunlar devam ve hayatı evetlemek, hayata doğruluk demek. İçeri ve dışarı sınırlarının silinip, iç içe geçtiği bir zaman aralığında neleri içeriye aldığımız ve orada tuttuğumuz, neleri dışarıda bıraktığımız yarınki bizi ve dünyayı belirleyecek.