Google Play Store
App Store

Günümüzde ÇİF’e ilişkin tartışmalarda önemli bir saptama dikkat çekiyor. Eleştirmenlere göre Lipman ve Sharp tarafından tanımlandığı şekliyle ÇİF, “eleştirel düşünme”, “makuliyet” adına siyasi evcilleştirmenin bir aracı.

Bir eleştiri hareketinin anatomisi: Çocuklar için felsefe
Fotoğraf: Depophotos

Önder KULAK-Kurtul GÜLENÇ

Batı’da 1960’lı yılların özgürlük rüzgarıyla ortaya çıkan bir hareket olan Çocuklar İçin Felsefe (ÇİF), son yarım yüzyıl boyunca yavaş ama istikrarlı bir büyüme yaşadı. ABD’de Matthew Lipman’ın girişimiyle başlayan ve 70’li yıllar boyunca genişleyen bu hareket, 1980’lerde ABD siyaseti ve eğitiminde neoliberal dinamiklerin yükselişiyle birlikte duraksamaya başladı.

ABD Ulusal Eğitim Mükemmelliği Komisyonu tarafından hazırlanan “Risk Altındaki Bir Ulus: Eğitim Reformunun Zorunluluğu” (1983) raporu, üstü kapalı da olsa çocuklarla felsefe yapma pratiğini ‘ıvır zıvır ve gösteriş’ olarak kategorize etti ve ÇİF o zamandan sonra sessizce devlet tarafından değersizleştirildi ve radikal sağ tarafından bastırılmaya çalışıldı.1 Sağ kanadın olay yaratan bu teknokratik metninin en önemli argümanı mevcut eğitim sisteminin rekabetçi işgücüne duyulan ihtiyacı karşılamaktan oldukça uzak, hatta şaşırtıcı düzeyde vasat olduğu saptamasıydı. Yeni sermaye birikim modeli ve emek sömürüsü stratejisine uygun şekilde, neoliberalizmin ihtiyaçları doğrultusunda halihazırda işleyen eğitim sisteminin yapısal dönüşümü hedeflendi. Bu hedef kapsamında ÇİF süreci baltalayacak bir engel olarak değerlendirildi.

ÇİF BAŞKA COĞRAFYALARDA BÜYÜDÜ

Ne var ki ÇİF ABD’nin anti-entelektüalizmi ve kültür politikaları tarafından sessizce bir kenara itilirken bile, hareket, büyük ölçüde kurucu Ann Sharp’ın inatçı çabaları sayesinde başka coğrafyalarda büyüdü ve çeşitlendi; bugün yaklaşık 50 farklı ülkede bu hareket bir şekilde temsil ediliyor. Çocukların grup halinde felsefi bir problem ya da kavram üzerine düşünmelerine odaklanan bu yaklaşımda temel amaç, çocukların soruşturma süreçleri sonunda üst düzey düşünme becerilerinin geliştirilmesidir. Felsefi diyalog yoluyla çocuklarda eleştirel ve yaratıcı düşünme becerilerinin geliştirilme yöntemi olarak özetlenebilecek bu uygulamaların amacı, çocukların analitik düşünebilen, ortaya sağlam bir yargı koyabilen, bu yargıyı savunabilen, gerekçelendirebilen ve sorgulayabilen bireyler/yurttaşlar haline gelmelerine yardımcı olmaktır. Konuya ilişkin yürütülen bilimsel araştırmalar bu yaklaşımın, mantıksal akıl yürütme, sorgulayıcı düşünme, okuduğunu anlama, soru sorma, matematik becerileri, benlik saygısı, iletişim ve dinleme becerileri, duygusal zekâ ve sosyal becerilerin gelişimini olumlu etkilediğini ortaya koymuştur.

Dijital çağın giderek hızlanan temposu içinde geçen yarım yüzyıllık bu yoğun genişleme, ÇİF’in bir uygulama olarak sınırlarını, hatta tanımını test etti ve onu uzun bir öz-düşünüm dönemine zorladı; özellikle de çocuklarla, benlik, dünya, hakikat, hakkaniyet, adalet, amaç, kurallar, sorumluluk, iyi ve kötü gibi unsurlar hakkında hazır bir metin olmaksızın kendiliğinden konuşma pratiğinin etik ve siyasi sonuçları üzerine düşünmeye. Bu eleştirel öz-düşünümün gerekçesi hareketin kendisini, tek hedefi epistemoloji-eksenli yeni bir müfredat sunmak olarak görmesi oldu: gençlerde sağlam düşünmeyi teşvik etmek - ya da Lipman'ın terimiyle, “eleştirel”, “yaratıcı”, “işbirliğine dayalı” ve “özenli” düşünme olarak adlandırdığı bağlamın bir kombinasyonu olarak yorumlayabileceğimiz “makuliyet”. Elbette bu kombinasyon ezbere dayalı, gerici-dogmatik bir eğitimin eleştirisinin zeminini sunması, öğrencilerin mevcut kapasitelerinin geliştirilmesi ve yeni beceriler kazanabilmesine alan açması bakımından son derece kıymetli; fakat ne yazık ki iş burada bitmiyor.

Günümüzde ÇİF’e ilişkin tartışmalarda iki önemli husus ön plana çıkıyor. Eleştirmenlere göre Lipman ve Sharp tarafından tanımlandığı ve organize edildiği şekliyle ÇİF, “eleştirel düşünme”, “makuliyet” adına siyasi evcilleştirmenin bir aracı olarak hareket etmeye başlamıştır: Darren Chetty’nin felsefi sorgulama topluluğunu epistemolojik açıdan “çitlenmiş topluluk” olarak sunduğu çarpıcı imgede olduğu gibi zor meselelerden ve çocukların halihazırda dahil olduğu ırk, sınıf, güç, ayrıcalık ve farklılık politikalarının yapısal ilişki lerinden zımnen kaçınıldığı söylemsel bir konum.2 Başka bir ifadeyle, ÇİF zor konulara dokunmaktan kaçınan yeni bir konfor alanı inşa ediyor. Bu önemli tespit bizi epistemik ve siyasi adaletsizlikleri yeniden düşünmeye çağırıyor. Diğer bir husus ise ilkiyle bağlantılı biçimde ÇİF’in neoliberal rasyonaliteye eklemlenerek hızlıca piyasalaşması oldu (özellikle bu değişim Türkiye’de çok net gözlemlenebiliyor). Piyasalaşmanın etkisi özel eğitim kurumlarında son yıllarda iyice belirginleşti, çoğu kurumun ÇİF’i müfredatına dahil etmesi ve ebeveynleri kayıt günlerinde bu modelin nimetlerinden hareketle büyülemeye çalışması bir tesadüf olmasa gerek.

TEK BİR PRATİKTEN BAHSEDEMİYORUZ

Bu eleştiriler ÇİF geleneği içinde sıklıkla dillendiriliyor artık. Dolayısıyla bugün tek bir ÇİF pratiğinden söz edemiyoruz: yaklaşık 60 yıllık bir birikim, farklı kuşaklar, farklı çevreler ve farklı yöntemler var. Fakat bir an için bu eleştirileri askıya almak pahasına kendimize şu can yakıcı soruyu soralım: Akıldışının egemenliği riskine karşı hangisi daha etkilidir? Eleştirel düşünmenin basit araçlarının ilk eğitim sürecinin temel kurallarını oluşturduğu diyalojik felsefi bir müzakere mi, yoksa tarih, fizik veya kimya derslerinin müfredatını gözü kapalı bilmek mi? Eğer bir seçim yapmanız gerekirse, tercihiniz hangisi olurdu?

1 David Kennedy & Walter Omar Kohan, “some ethical implications of practicing philosophy with children and adults”, Childhood & Philosophy, 17, 2021. 

2 Darren Chetty, “Racism as ‘Reasonableness’: Philosophy for children and the gated Community of Inquiry”, Childhood & Philosophy 13, 2018.