Bütün mesleklerin ve her sanat dalından temsilcilerin katkı sağlayacağı ‘Demokrasi Konferansı’ için çalışmalar devam ediyor. Demokrasiden yana olan herkesi, seslerini ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz

Bir elin nesi var

Biliyoruz ki bugünler de geçecek. Ama yeni günleri umutla kucaklayabilmemiz için herkese büyük görevler düşüyor. Özellikle kamuoyunun takip ettiği müzisyenlere, yazarlara, ressamlara, yönetmenlere, oyunculara, tüm sanat emekçilerine.

Bu dönemin eleştirisini yaparken sadece bugünkü iktidarı değil, bir türlü sesi gür çıkamayan muhalefeti, günübirlik çözümlerden medet umanları, oturduğu sofraya, iş yaptığı insanlara dikkat etmeyen aklı başında bildiğimiz sanatçıları da eleştirmezsek yine demokrasi yolunda kazaya uğramamız kaçınılmaz. Demokrasinin elverişli ikliminde yetişen özgür düşünceye ve onun eserlerine sahip çıkmak yerine, güce ve iktidara yaranmaya çalışmanın sonuçlarını sanırım hepimiz görmüşüzdür.

AKORTSUZ MÜZİSYENLER İÇİN DE BIÇAK KEMİKTE

Şimdi bakıyorum da bir dönem iktidarın borazanı olmaya çalışan akortsuz müzisyenler bıçak kemiğe dayanınca seslerini yükseltmeye başladılar. Gönül isterdi ki bu tepki kişisel çıkarların sekteye uğramasından değil de kolektif bilinçten kaynaklansın ama buna da şükür. Zira bu ülkenin geleceği; bir televizyonda program yapmaktan da kabinenin üyeleriyle aynı uçakta seyahat etmekten de, aynı fotoğraf karesine girebilmek için birbirinin üstüne çıkmaktan da daha önemli.

Yaşananların çoktandır farkında olan ve sesini yükseltmenin karşılığını hedef gösterilerek işsiz kalarak, mahkemelere düşerek hapislerde yatarak çeken tüm meslek temsilcileri demokrasi adına çok ciddi bir oluşumun hazırlığında. Demokrasi İçin Birlik Oluşumu bu görevi üstlenmiş.

Bütün mesleklerin ve her sanat dalından temsilcilerin katkı sağlayacağı ‘Demokrasi Konferansı’ için çalışmalar aralıksız sürüyor. 24 Haziran’da gerçekleştirilmesi planlanan bu önemli toplantıya tüm sanat emekçilerinin de çok önemli katkı sağlayacağını düşünerek onların çağrı metninden satır başlarını paylaşmaktan dolayı mutluluk duyuyorum.

“Türkiye, tüm hak taleplerinin bastırıldığı, bu taleplerin ileri sürülebileceği kamusal alanların iyice daraltıldığı otoriter bir rejimle yönetiliyor. Bir yanda; temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına olanak vermeyen bir rejimde demokrasi mücadelesi vermeye çalışan toplumsal kesimlerin, grupların ileri sürdükleri özgürlük, eşitlik, demokrasi talepleri var. Öte yanda; işsizliğin, yoksulluğun görülmemiş boyutlara geldiği, toplumun en az korunan kesimlerinin kırılganlıklarının arttığı, salgına karşı korunmada olsun, çalışma yaşamında olsun, eğitimde olsun, eşitsizliklerin kabul edilemez bir düzeye ulaştığı Türkiye’de ezilen kesimlerin hak talepleri var! Ancak iktidarın gözünde, hak talep etmek, sesini duyurmaya çalışmak ya terör, ya da terörle ‘iltisaklı’.

>> Hak talebinde bulunan kişi ya da gruplar, başka hak taleplerine karşı kayıtsız kalamazlar, kendi talepleriyle başka talepler arasındaki ilişkiyi görmezlikten gelemezler. Oysa hak mücadelesini verenler, aynı tehditlerle karşı karşıya olmalarına ve aynı amaçla aynı mücadeleyi vermelerine karşın, güçlerini birleştiremiyorlar.

>> Ağır tahribata uğratılan yargı ve hukuk alanında tüm demokrasi güçlerinin ortak çalışma ve müzakeresine duyulan ihtiyaç, her zamankinden fazladır. Haksızlıklar ve ağır adaletsizlikler nasıl giderilmelidir sorusuna, tüm demokratik muhalefetin ortak bir cevap üretmesi zorunluluğu vardır. Ayrıca, din, inanç ve inanmama özgürlüğünün güvencesi olan laiklik saldırı altındadır.

>> Demokrasi, özgürlük talepleriyle, iş, ekmek talepleri birbirini tamamlayan bir bütün oluşturur. Biri olmazsa öbürü de olmaz.

Ülkenin her yanından itirazlarını ortaya koyan bütün toplum kesimlerini, demokrasiden yana bütün kişi ve kurumları, bu konferansta yer almaya, seslerini ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz.”