Haydar Bey. Şoför. İzmir Büyükşehir Belediyesi Turizm Şubesi şoförlerinden… İtiraf edeyim başta biraz sinir etti beni.

Arkadaş, bu memlekette yolda hız sınırı 50 km yazan bir tabela var diye ona uyulur mu? Tamam, bir yayayı yola çıkmış gördüğümde ben de durup yol veriyorum ama kenarda duran ve karşıya geçeyim mi geçmeyeyim mi diye düşünenleri görünce elinizle “buyurun” işareti yaparak onları geçirmek var mı?

Ben uçak kaçacak korkusundayım, sağ olsun Haydar Bey yoluna çıkana değil çıkmaya niyet edene bile duruyor. Yaşlıya geç, çocukluya geç, bisikletliye geç! İçimden “Geç kalacağız, geç!” derken, dışımdan “Kaptan, pek centilmensiniz!” dedim, kinayeli.

Eliyle minibüsün önündeki resmi plakayı ya da belediye ibaresini işaret ederek; “Benim hareketlerim belediyeye yazar” dedi, “Arabayı tanıyorlar. Benim davranışlarımla belediyeyi yargılarlar.

İçimden geçirdiğimi iyice yuttum, mahcup… Artık kaçarsa kaçsın uçak!

Geçen hafta sonu Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Turizmi Haberleştirmek kitabıma katkıda bulunan İspanyol gazetecilerle İzmir’deydik. Olağanüstü bir turizm potansiyeli olan kente ve tarihi, kültürel zenginliklerine tanıklık ettik. Belediye Başkanı Tunç Soyer’den; turizme de iklim krizini merkeze alarak, köy ve kenti birlikte düşünerek, popülist bir yaklaşımla var olanı tüketen değil, üretip büyüterek geleceğe taşıma anlayışıyla hareket ettiklerini dinledik.

Çok yazı çıkardı o geziden, ama bu yazı aramızdaki tek diyalog yukarıda yazdığım kadar olan Haydar Bey’den çıktı. Aracını kullanırken hayatını bir eylem, hem de siyasal bir eylem olarak yaşayan şoförden!

Almanya’da Sol Parti neden kaybetti, Avusturya’nın ikinci büyük kenti Graz’da komünistler nasıl kazandı diye soruyoruz ya… Hayatlarını bir siyasal şov olarak değil, bir eylem gibi, ama sahici, yaşayan kadrolar sayesinde derim. Dünya büyük laflarla değişmiyor!

Her gün insanlarla iç içe olan, sorunları saptayıp çözümü için çabalayan, “onlar gibi yaşamazsak onlar gibi hissedemeyiz” anlayışıyla seçildikleri pozisyonlardan aldıkları maaşın çoğunu halka yardıma aktaranlar kazandı Graz’da.

Baraj altı kalan Sol Parti de bölgelerinde en yüksek oyu alarak doğrudan seçilen üç aday sayesinde grup kurabildi mecliste. Belki de o üç adayın hayatı nasıl yaşadıkları açtı yollarını.

Sol bir yerde kazanacaksa, hayatlarını bir eylem olarak yaşayarak rol modellerine dönüşen iyi insanlar sayesinde olacak. Konuştuğu gibi yaşayan, dayanışmayı ve paylaşmayı bir erdem olarak hayatının merkezine koyan, sorun çözerek iz bırakan insanlar olarak kazanacaklar.

Hayat bayram olsa” der ya Şenay şarkıda, hayat ancak onu dervişane bir adanmışlıkla ve sahici bir eylem olarak yaşayan insanlar el ele verip birlik olduğunda bayram oluyor.

Murathan Mungan galiba Şairin Romanı’nda kahramanlarından Moottah’a söyletmişti; “Güven kazanılan bir şey değil, inşa edilen bir şeydir” diye. Çalışarak, iğne ile kuyu kazar gibi, birden değil öyle, zamanla…

Fatsa’nın Terzi Fikri’si, Marinaleda’nın “Nimet paylaşımında kendisini en sona, külfet paylaşımında en başa” yazmayı ilke edinmiş Başkan Gordillo’su, Uruguay’ın vosvosunu makam arabası gibi kullanan sadelik sembolü devlet başkanı Pepe… Hayatları eylemleri olduğu için ilgi gördüler halktan.

Belki de yolu ve yolculuğu sevdiğimden, Şairin Romanı’ndan şu cümleleri de not etmişim: “Çare bulamadıysan yola çıkmalısın.”, “Bir yolcu, yolda her şeyi görmez. Yolu her şeyde görür. Her şey bir yoldur çünkü.”, “Yola rehber olmadan önce, yolun rehberliğine açık olmalısın.

İşte, bir İzmir yolculuğundan çıktık, şoför Haydar Bey’e rastlayıp neler yazdık!