Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "11 yıl boyunca çocuklarımıza Türkçe dersi veriyoruz ama doğru dürüst Türkçe öğretemiyoruz" diyor. Gelin, bu sözleri yazının aşağısına fırlatıp, Çelik'in Türkçe'sine mercek tutalım.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, "11 yıl boyunca çocuklarımıza Türkçe
dersi veriyoruz ama doğru dürüst Türkçe öğretemiyoruz" diyor.
Gelin, bu sözleri yazının aşağısına fırlatıp, Çelik'in Türkçe'sine mercek tutalım.

Geçen günlerde Birgün'de, AKP döneminde, 10 bin dini eğitim almış kişinin okul yöneticisi olarak atandığı haberini yaptık. (26 Aralık 2004) Bir gün sonra Hürriyet, Çelik'e atıfta bulunarak, "Türkiye'de 15 bin 571 asil, 4 bin 697 vekil okul yöneticisi bulunduğu " haberini verdi.
Elbette ki bu rakam yanlıştır.Yaklaşık 60 bin okulu olan Türkiye'de 20 bin okul yöneticisi olabilir mi? Konuştuğumuz bakanlık yetkilileri, müdür yardımcılarıyla birlikte okul yöneticisi sayısının yaklaşık 200 bin olduğunu bildirdiler.

Peki, bu karışıklık nereden kaynaklanmaktadır? Tahmin edebileceğiniz gibi bakanlığın bir şeyleri örtme çabasından… Bu haberler, aslında bir milletvekilinin soru önergesine Çelik'in verdiği yanıtlardan çıktı. Önergedeki soruya bakalım: "İlk ve ortaöğretim müdürlerinin kaçı din eğitimi kökenlidir? Kaçı 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden sonra atanmıştır? Kaçı asil ve geçici görevle iş başındadır?"
Gördüğünüz gibi soru net… Çelik ise soru önergesinin bu bölümüne verdiği yanıtta yöneticilerin hangi yönetmeliğe göre atandığını belirttikten sonra şöyle diyor:
"Bu çerçevede 15 bin 571'i asil, 4 bin 697'si vekil olmak üzere okul yöneticileri içinde soru önergesinde belirtilen ve 3 Kasım 2002 tarihinden sonra atananların oranı genel sayı içinde yüzde 4.37'dir."
Buyurun bakalım… Burada ne deniliyor? Anlayan varsa bize de anlatsın.
Hürriyet, Türkiye'deki okul yöneticisi sayısının yaklaşık 20 bin olduğu sonucuna varmış. Çok doğal bir hata. Çünkü yanıtta bu yorumu çürütecek bir kanıt yok. Burada aslında Çelik, AKP'nin atadığı yönetici sayısından bahsediyor olmalı.
Peki yüzde 4.37 oranı nedir? Çelik'in neden bahsettiğini anlamak o kadar zor ki... Cümleyi üstünkörü okursanız, atanan yaklaşık 20 bin okul yöneticisinin yüzde 4.37'sinin dini eğitim almış olduğu sonucuna varabilirsiniz. Halbuki öyle denmiyor. Çelik diyor ki: "Soru önergesinde belirtilen (yani dini eğitim almış olup AKP döneminde atananların) oranı genel sayı içinde yüzde 4.7'dir."
Genel sayı kaçtı: Yaklaşık 200 bin. Demek ki yaklaşık 200 bin okul yöneticisinden AKP döneminde atanan, din eğitimi almış kişilerin oranı yüzde 4.7'dir. Bu da yaklaşık 10 bin kişi demektir.
Mevcut tabloya bakar mısınız? 20 bin atama yapmışlar, toplam 10 bini din eğitimi almış kişiler arasından seçilmiş... AKP döneminden önce atanmış olan dini eğitimden geçmiş yöneticilere bu sayı eklendiğinde, toplam sayının ne kadar olabileceğini siz tahmin edin.
Bunlar, bizim Çelik'in Türkçe'sinden anlayabildiklerimiz. Sayın Çelik'i tebrik ediyoruz. Bu metni, "öyle anlaşılmaz yazılsın ki eğitimin ne kadar dinselleştirildiği anlaşılmasın" konulu bir kompozisyon yarışması için hazırlasaydı, birinciliği kimseye kaptırmazdı.
Eğer Çelik'in verdiği yanıtlar, yukarıya yazdıklarımızdan başka anlamlara geliyorsa, bakanlıktan bir düzeltme beklediğimizi ifade edelim. Mümkünse, anlaşılır cümlelerle olsun.

Şimdi, fırlattığımız cümleyi tutabiliriz: Ne diyordu, Çelik: "11 yıl boyunca çocuklarımıza Türkçe dersi veriyoruz ama doğru dürüst Türkçe öğretemiyoruz. Türkiye'de Türkçe dersleri bir fecaat."
Doğru söze ne denir!