Google Play Store
App Store

Başrolünü Demet Evgar’ın oynadığı ‘Afife’ izleyiciyle buluştu. Dev prodüksiyon, adını sonuna kadar hak eden oyun Türk tiyatrosunun en önemli figürlerinden Afife Jale’nin hayatına odaklanıyor.

Bir fedaidir Afife
Fotoğraf: BirGün

Emrah KOLUKISA

“Var olmaya çalıştığım için çok özür dilerim.”

Afife’nin ağzından çıkan bu kısacık ve son derece yakıcı anlamlar içeren cümleyi Türkiye’de yaşamış, yaşayan her kadın sarf etmiş olabilir ve bu da tartışmasız hepimizin ve en çok da biz erkeklerin ayıbı şüphesiz. Daha Narin’in katlinin acısı bu kadar tazeyken, memleketimizde her gün onlarca kadın erkekler tarafından öldürülür, şiddete maruz bırakılırken ve adalet toplumun her kesimini sarmış bu vakalara tümden kayıtsız kalırken, Zorlu PSM’de sahnelenen ‘Afife’nin günümüz izleyicisine, bugün Türkiye’sine ne söylediğini anlamak çok da zor olmasa gerek. Nâzım’ın “Hava kurşun gibi ağır!” dizesiyle başlayan ‘Kerem Gibi’ şiirinde de yazdığı gibi “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak… Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Belki de usta şair, Afife’ye soruyordu bunu. Afife’nin sahnede yaktığı devrim ateşi, kendini bir anlamda ateşe atışı ve nihayet Afife’yi oynayan Demet Evgar’ın finalde yaktığı kibrit hep bunları getiriyor akla.

AFİFE BİR BAŞKALDIRIDIR

‘Afife’nin oyun öncesi izleyicilere dağıtılan program kitapçığının kapağında bir kibrit kutusu görseli yer alıyor; kutunun üzerinde Afife yazılı ve açılan kısmından beyaz uçlu kibritler görünüyor. Yine aynı kitapçığın içinde oyunun yönetmeni ve son yılların başarılı yapımlarının birçoğunun arkasında adını gördüğümüz Serdar Biliş’in bir yazısı var ve orada da şu cümleler geçiyor: “Afife bir başkaldırıdır! Kadınlara konulan yasaklara boyun eğmeyerek tüm benliğiyle sahnede olmayı arzulamış, buna cüret etmiş, bedelini de maalesef en ağırından ödemiş bir fedaidir Afife.”

Biliş şu cümleyle bitirmiş yazısını: “Onun bize hediye ettiği ateş oyunumuzun ışığıdır.”

Cumhuriyet’in ülkemize kazandırdığı sayısız imtiyaz arasında kadınların (Müslüman Türk kadınlar burada söz konusu olan, yoksa gayri müslüm Türk kadınları yıllardır çıkıyordu tiyatro sahnesine) sahneye serbestçe çıkması çok da önemli görünmeyebilir bugün gözümüze ama bir öncü, fedai ve nihayet trajik bir kahraman olarak Afife’nin yaşadıkları o denli acı ve acıklı ki, Atatürk tarafından yolu açılmış kadın haklarının bugünlerde birtakım iktidar odakları tarafından nasıl geri alındığına tanık olmamız konusunda çok net bir farkındalık içeriyor ve bunu bizden de talep ediyor Selin Cankı Ceylan tarafından yazılan ‘Afife’.

ÖNCÜ KARAKTERİYLE ANILIYOR

Oyunun iki tarih danışmanından biri olan Prof. Dr. Seza Sinanlar Uslu’nun aynı el kitapçığında yer alan ve hem dönemin tiyatrosunu hem de Afife’nin yaşamını, mücadelesini anlattığı yazısında şöyle özetliyor Afife’nin önemini: “Bugün Afife Jale, tiyatro tarihimizde sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını olarak tanınıyor ve kadınların toplumda ikinci sınıf, yasaklı figürler olarak görülmesine karşı çetin mücadeleler vermiş öncü karakteriyle anılıyor.”

Düşünün ki, Türk tiyatro tarihinin en önemli simgelerinden biri olan, bu büyük öncünün, Afife’nin mezarı bile çok kısa bir zaman öncesine dek kayıptı. Selahattin Pınar ile sonu kötü biten bir evlilik yapan ve 39 yaşında hayata veda eden Afife morfin bağımlılığı yüzünden hayatının önemli bir bölümünü acılar ve sanrılar içinde geçirmiş, bilindiği kadarıyla yardıma muhtaç, sokaklarda, parklarda yaşar hale gelmişti. Evde babasının, sahnede ise erkek egemen sistemin baskıları yüzünden mutsuzluğu gitgide onu kuşatmış, oyunda Mınakyan’ın, el kitapçığında Serdar Biliş’in vurguladığı gibi tiyatromuzun fedaisi olmuş, ama Cumhuriyet sonrası dönemde de vefasızlık mı demeli, küskünlük mü, yoksa başka bir şey mi bilinmez, sahneye dönmediği gibi, Afife 1941 yılında yapayalnız ölmüş, gömüldüğü yer bile unutulmuştu.

DEMET EVGAR SAHNEDE DEVLEŞİYOR

Afife üstlenmesi çok da kolay olmayan bir rol oyuncu için; yukarıda özetlemeye çalıştığım hayat öyküsünün yüklediği sorumluluk duygusundan ötürü elbette ama onun da ötesinde hakkında çok şey bilinmeyişi, doğru dürüst bir biyografisinin bile olmayışı, onu bir hayalete çeviren özellikleri yüzünden de zorlu bir rol. Yine de bir o kadar da çekici, neredeyse Jülyet, Medea, yine en son Demet Evgar’ın canlandırdığı Hedda Gabler gibi, muhtemelen tüm kadın oyuncuların dişini geçirmek isteyeceği bir rol. Son yılların en yetenekli oyuncularından biri olduğu herkesçe malum Demet Evgar’ın, üzerinde çok büyük bir emek harcanmış oyunda müthiş bir performans sergilediğini, sahnede alabildiğine parladığını, klişe deyimle sahnede devleştiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Sırf onu izlemek için bile salonun dolacağını, şarkı söylediği sahnelerde coşkuyla alkışlanacağını tahmin etmek zor değil. Bu sezon herkesin “Gidip gördün mü?” diye birbirine soracağı, gidenlerin hava atacağı oyunlardan biri olacak şüphesiz ‘Afife’.

Ve evet, ‘Afife’ dev bir prodüksiyon gerçekten de, sahne arkasında yüzlerce kişinin emeği var; gala gecesinde tek tek isimlerini saymak (Bora Akkaş’ın hızlı okumasıyla hem de) 10 dakikadan fazla sürdü. Böyle büyük ve nitelikli yapımlar elbette tiyatromuza hayat veren, sektörü diri tutan işler ama daha da önemlisi Afife Jale gibi devrimci bir kadını, günümüz Türkiye’sinde de simgeleşebilecek bir karakteri sahneye taşıdığı için kıymetli. Evgar’a eşlik eden kadroda özellikle Mınakyan, Afife’nin babası Hidayet bey ve Komiser rollerini üstlenen Necip Memili, Afife’nin belki de tek gerçek destekçisi ve yoldaşı Refika rolünde İdil Sivritepe ve tabii ki oynadığı her rolü kendi bedeninde yeniden var eden Tilbe Saran dikkat çeken, akıldan çıkmayan performanslar sunuyorlar. Teknik detayların da (kostüm, dekor, müzik ve dramatik anlamda oyuna çok şey katan canlı çekimler) üst düzeyde seyrettiği oyunda anlamakta zorlandığımız şey ise kameradan arkadaki içbükey dev perdeye aktarılan görüntü ile oyuncuların seslerinin senkronlarının tutmaması oldu. Bu istenen, özellikle yapılan bir şey miydi (mesela yabancılaştırma efekti gibi) bilmiyoruz ama izlerken sürekli dikkatimizin dağıldığını ve gerçekten yer yer yabancılaştığımızı söyleyebiliriz. Tabii Brechtiyen anlamda değil!

ANAKRONİSTİK ÖZELLİKLER

Son olarak; oyunda resmedilen olayların ve canlandırılan karakterlerin birebir tarihi gerçeklerle uyuşmadığını, ‘Afife’nin bu anlamda anakronistik özellikler barındırdığını söylemek gerek. Bunun bir yanlışlık eseri olmadığı (ne de olsa iki tarih danışmanı var ekipte) ve bile isteye yapıldığı muhakkak, zaten oyunun kitapçığında buna vurgu yapılmış ve “Afife tiyatro oyunu, Afife Jale’nin yaşam öyküsünden ilham alınarak yaratılmış hayali bir kumpanyanın hikâyesidir” yazılmış. Afife’nin hayat öyküsünde anlatılacak daha çok hikâye, canlandırılacak daha çok karakter ve işlenecek daha çok ilişki var, orası kesin ama Selin Cankıt Ceylan ve Serdar Biliş’in tercihleri de yerinde ve temposuyla, dinamizmiyle, dansları ve müziğiyle kalbur üstü bir iş.