Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanı ve Damat Berat Berat Albayrak; Kocaeli’de Türkiye’nin ilk sondaj gemisinin Akdeniz’e gönderildiği törende konuşuyor. Albayrak, AKP’li bir seçmenin kendisine “Cumhurbaşkanımız Ay’a kadar 4 şeritli yol yapacağız dese, vallahi inanırız” dediğini aktarıyor.

Bu ifadelerin gerçekte ‘AKP’li bir seçmenin’ sözleri mi yoksa kurmaca mı bilemiyoruz. Bildiğimiz, gördüğümüz iktidarın ve temsilcilerinin kendi kitlesine, tabanına da haksızlık yaptığı. AKP’nin nobran, menfaatçi anlayışı çıta atlarken Türkiye halkları kandırılmaya müsait oy potansiyeli olarak görülüyor. Bunu açık açık ifade etmekte de bir sakınca bulmuyorlar. Acı, ikiyüzlü bir tablo.

O geminin geçmişi

İlk sondaj gemisi ve Ay’a 4 şeritli yol… Bir başka gemi daha var. Biraz geçmişine hatta daha eskiye gidelim. Marmara ve Avşa adalarına 4 geminin sefer yaptığı yıllar. Ayvalık, Gemlik, Avşa ve Uludağ… Yaşlanan Ayvalık ve Gemlik emekli olunca geriye sadece diğer ikisi kalıyor. Birbirinin neredeyse tıpatıp aynısı olan gemileri uzaktayken ayırt etmek herkesin harcı değil. Basit bir tekniği var oysa; 1975 Haliç Tersanesi yapımı Avşa’nın direği siyah-beyaz. Bir yıl sonra yine aynı yerde tamamlanıp denize indirilen Uludağ’ın direği ise sarı siyah. Avşa adasına siyah-beyaz direkli ‘Avşa gemisi’ yanaşıyor. İğne atsan yere düşmüyor. Gelenler karşılanıyor, gidenler uğurlanıyor.

O zaman öyle; ‘en azından açıktan’ yok yere sırtta sopa kırmak yok. Ayıp yani, günah yani. Ayıp da günah da ‘bugün olduğu gibi’ ülkenin her yanına yayılmış ve meşruluk kazanmış değil. Ama yine de denizden uzak Kürt illerinde yaşandığını biliyoruz. İskeleden denize atlayan jandarma copundan kurtulmuş oluyor. Büyük bir temaşadır açıkçası. Son karede kaçan da kovalayan da, giderken hüzün yasayan da gülümsüyor. “Bundan sonrası; bir ‘Allah kavuştursun’ resmidir. İskele öylece boşalıyor. Malum içki kamu düzenini bozmuyor o zamanlar. Geminin en eğlencesi yıllar sonra sefere çıkıyor. Cuma mesai sonu İstanbul’dan kalkıp Pazar günü geri dönmek üzere Avşa’ya demir atıyor. Ailesini yazlıkçı bırakıp, çalışan ‘haftasonucu’ babaların tercihi. İşte bu yüzden, adı kendiliğinden konuyor: “Babalar Gemisi.” Gemiden ‘ilk’ ve ‘en çok sallanarak inen baba’ büyük alkış alıyor. 1990’ların sonlarında, iyiden iyiye yaşlanan Avşa ve Marmara’nın yorgunluğunu yine Haliç’te inşa edilen bir başka gemi sırtlıyor. ‘Babalar Gemisi’ yakıştırması da o yıllarda en sık sefer yapan bu gemiye emanet ediliyor. Baş tarafında ismi okunuyor: “Mavi Marmara.” Sonrası daha fazla bilinen bir hikaye. 2000’li yılların sonunda İstanbul-Marmara-Avşa hattından çekilen Mavi Marmara’nın güvertesine, küpeştesine Gazze seferinde kan bulaşıyor.

Amerika’ya söylüyorum sen anla

ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşındığı gün olan 14 Mayıs’ta, Gazze’de düzenlenen gösterilerde, 62 Filistinli yaşamını yitirdi, 3 binin üzerinde kişi de askerlerinin açtığı ateş ve gaz kapsülleriyle yaralandı. Donald Trump yönetiminin kararının Kudüs’te uygulamaya konulması sonucu; Türkiye, Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç ‘istişarelerde bulunmak üzere’ Türkiye’ye çağırdı. Kılıç, 16 Mayıs’ta ABD’den Ankara’ya indi. 18 Mayıs’ta AKP, ‘Ey İsrail, ABD size söylüyorum, hedef kitlem sen anla’ konseptinde Yenikapı’da ‘Büyük Kudüs Mitingi’ yaptı. Gerçekte AKP’nin, samimi olmadığı ve Kudüs’te yaşananları oya çevirmek amacıyla istismar ettiği eleşirileri sıkça yapıldı.

Kullanıp atarlar

Önceki gün Türkiye ve ABD’nin 4 Haziran’da yapacağı görüşme öncesi Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç’ın tekrar görev yerine gönderilmesi kararı alındı. Kudüs’ün artık yeterince oy getirmediği için çabuk unutulmuş olması AKP gibi bir partinin siyaseti açısısından anlaşılırdır.

Tıpkı

Gemilerden, jilet yapıldığı ‘tıraştır’. İddianın gerçekdışı olduğu, ‘sadece bir gemiden tüm dünyadaki erkeklerin sakalını kesecek kadar jilet çıkar’ ifadeleriyle anlatılır.
Mavi Marmara’yı hiçbir zaman yüzünüze süremeyeceksiniz yani!
İnsani Yardım Vakfı (İHH) ara ara feryat figan edip; Mavi Marmara’nın müze, ya da hastane olarak değerlendirilmesini istedi. Ancak hiçbiri için izin verilmedi.
800 bin Dolar’a satın alıp, elinde tutan da satışını yapan da artık ‘liman masraflarını’ karşılayamadığını belirten İHH’dir. Basın açıklaması da bu çerçevededir.
93 metre uzunluğu olan, 20 metre enindeki, bin seksen kapasiteli yolcu gemisi, sonunda Koza Deniz Nakliyat’ın sahibi Erdoğan Tümsek tarafından satın alındı. Artık baş tarafında; “Erdoğan Bey” yazıyor.
Velhasıl sözümüz, Meclis’ten, Saraylardan içeri… İkiyüzlülüğün, yalanın, dolanın ülkeyi hallaç pamuğu gibi attığı ülkede, çalınan çocukluğumuz, gençliğimiz, hayallerimiz, vicdanımızdır.
Bunu anlatacağız. Ülkenin bir gelin gibi süzülüp, ferah limanlara ulaşan Mavi Marmara’dan, Erdoğan Bey’e dönüşmeyeceğine olan inancımız tamdır.
İçi kesildi, kamyon taşıyacak. Jilet değil yük gemisi oldu. Mavi Marmara, emperyalizmin alçaklığı kadar, değişen Türkiye’nin öyküsü, ikiyüzlülüğün simgesi ve 16 yıllık AKP tıraşının önemli simgelerindendir.