Bu ay itibariyle gazetemiz Birgün’de yazmaya başlayalı tam bir yıl oluyor. Geçen sene bu zamanlar, ‘merkez medyadan kovulan bir isim daha BirGün’de demeyin ne olur dostlar, ben o merkez medyada hep ayrık otu gibi duranlardandım’ diye yazarak sizlere merhaba demiştim. Tam bir yıl geçmiş üzerinden. Bu köşe yazısının yayımlandığı sayfayı hazırlayan editörümüz Serbay Mansuroğlu, bu […]

Bu ay itibariyle gazetemiz Birgün’de yazmaya başlayalı tam bir yıl oluyor. Geçen sene bu zamanlar, ‘merkez medyadan kovulan bir isim daha BirGün’de demeyin ne olur dostlar, ben o merkez medyada hep ayrık otu gibi duranlardandım’ diye yazarak sizlere merhaba demiştim.

Tam bir yıl geçmiş üzerinden. Bu köşe yazısının yayımlandığı sayfayı hazırlayan editörümüz Serbay Mansuroğlu, bu ay medyanın merkezi İstanbul’dan memleketi Antakya’ya dönme kararı almış. Bu vesileyle kendisine bir kez daha bugüne kadarki emeği için teşekkür edeyim.

Hayat, hepimiz için zor. Ben geçen yıl İstanbul’a tutunmaya çalışan işsiz bir gazeteciydim mesela, bu yıl memleketi Ankara’ya savrulmuş ve ne iş olsa yapan bir vatandaşım. Geçen yıl bu zamanlar da önümüzde sandık varmış bu yıl da var. Bu kez sandık heyecanı filan yok içimde gerçi. Son sandıkta yitirmişim son kalan umutlarımı da. Beyoğlu’nda Alper Taş’ın aday gösterilme ihtimaline dair haberleri okuduktan hemen sonra yazıyorum bu yazıyı. Bu seçime dair ilgimi çekmeyi başarmış tek haber bu oldu desem yalan olmaz. Geçen yıl İstanbul seçmeniydim. Bu yıl Ankara seçmeniyim. Geçen yıl bu kadar çok okuyanım yoktu. Bu yıl epeyce meraklısı oldu Pazartesi yazılarının. Geçen yıl Türkiye’nin merkez medyası üstü çok hafif de olsa örtülü olarak iktidarın hizmetindeydi, bu yıl alenen iktidarın elinde. Aslında Türkiye’de merkez kayalı çok oldu doğrusunu yazmak gerekirse. Medyada merkeze gelip oturan artık emeğin ve emekçinin sesi, seküler hayatın savunucusu, gerçekleri bedel ödeyerek haykırma direncinin adı BirGün’dür.

Siyaseten de merkeze oturacak olan ülkenin içinde bulunduğu çıkmaz sokakta bir yol açmaya çalışan aynı duyarlılıklara sahip geniş halk kesimleridir. Bu yaşamsal duyarlılığı paylaşan kadınların ve erkeklerin Türkiye’nin muhalefetini de yeniden şekillendireceğini, en yakın seçime 2 ay gibi bir süre varken ilan edebilirim. Merkez artık burasıdır.

Dünyanın merkezini kendi durduğu yer olarak tanımlayan Hoca Nasreddin gibi ‘ya tutarsa’ deyip göle maya çalacak bir iyimser beklenti içinde değilim. Geride kalan bir yıldan çok daha zor bir yıl var önümüzde biliyorum. Biz merkezden çevreye savrulmuş olanlar, ya eylemsizliğimizin neticesinde uzay boşluğunda yok olup gideceğiz ya da harekete geçerek bizzat merkezin kendisi olacağız. Bu ülkenin rasyonel ve ahlaklı çoğunluğu eninde sonunda fikri, irfanı ve vicdanı özgür kılmayı başaracak. Enini bilmem ama sonuna çok kaldığını sanmıyorum. Seneye bu zamanlar, burada olup geriye bakmayı çok isterim doğrusu. Zaman, bize geriye doğru işlemediğini gösterecektir.

Yorgan gitmeden kendi içimizdeki kavgaları sonlandırabilirsek, kabahatin büyüğünün kimde olduğunun adını koyabilirsek, parayı veren düdüğü çalmaya devam edemeyecektir ve zaten bugüne kadar düdük çaldıran para da günden güne tükenmektedir. Buradan 2019 yılından ve ayların en kısasından bakınca gördüğüm budur. Kısa çöp uzun olanından hakkını alacaktır ve almalıdır. Gün gelmekte devran dönmektedir. Bir yıl bir gün gibi geçmektedir…