Son birkaç haftadır yaşadıklarımız, yıllardır her yönüyle karşı karşıya olduğumuz ağır saldırının ne olduğunu, en sakil en acımasız haliyle yeniden bize hatırlatıyor. On yıllardır kurulmakta olan ancak son dönemde iyice hırçınlaşan ve artık neredeyse gözü dönen düzenin maliyetleri sosyal, toplumsal, çevresel ve ekonomik olarak ayyuka çıkmış durumda. Düzenin alamet-i farikaları olan rant, talan, yandaş kayırmacılığı ve ayrımcılık, birleşerek toplumsal barışa, insan hayatına, doğaya kastediyor. Bugünümüz de yarınımız da bu faşizan anlayışın ağır tehdidi altında.

Nasıl ki on yıllardır bu tehdit birikerek büyüyorsa, tehdidi savuşturmanın tek yolunun ortak mücadeleden geçtiğini bilenlerin iradesi de birikerek büyüyor. O mücadelenin gücünü dayanacağımız ilkeler ve evrensel değerlerden alacağını biliyor milyonlar. Bugün Kazdağları’nda büyüyen Su ve Vicdan Nöbeti, iki yıl önce adımların gücünden yükselen Adalet talebi, altı yıl önce eşitlik, kardeşlik ve özgürlük talebini eylemleriyle yaşatan Gezi, 16 yıl önce Savaşa Hayır buluşmaları…

Biriken bir irade ve güç bu faşizan tehdit karşısında durdukça otoriter rejim kendi içinden bir çöküşü doğuracak hırçınlığa evriliyor.

Bir yeninin adımlarını biriktiriyor halkın demokrasiye, barışa, özgürlüğe, eşitliğe, laikliğe, bilime sahip çıkan bu ısrarlı ve istikrarlı duruşu. Bu iradenin filizlendiği her yer ve parçası olan herkes değişimin öncüsü oluyor. Bugün de yarın da… Dün olduğu gibi…

Bu iradeyi var edenin özgür düşünce, bilim, sanat, dayanışma olduğunu bilen bir anlayışla tüm hayatını yaşamış olan sevgili annem de işte bu değişimin parçası ve hatta öncüsü olanlardan birisiydi. Ve 2006 yılında aramızdan ayrıldığından beri ısrarla ve istikrarla bu değerleri annemin adıyla yaşatmak için çalışan sevgili babam da…

Annem ve babamın kurdukları nice ortak hayalden birisiydi dede yadigârı evimizi bir Kültür Evi’ne çevirmek. Hatay’ın Arsuz ilçesinde, bölgeye has mimarisiyle, köyün merkezinde yer alan ve bizim de anılarımız arasına yerleştirebileceğimiz kadar bilinçli olduğumuz yaşlara kadar içinde yaşadığımız ev, 2004 yılında İskender Sayek Kültür Evi olarak, bu hayalin ilk adımı oldu. O yıldan bu yana yaz ayları boyunca Füsun Sayek Sağlık ve Eğitim Geliştirme Derneği’nin yürüttüğü “Füsun Sayek Sağlık ve Kültür Etkinliklerine” ev sahipliği yapar hale geldi. Artık geleneksel hale gelmiş olan bu buluşmaların 13.’sü gerçekleşiyor bu sene.

Arsuz’lu çocuklar bireysel olarak farklı sesler verebildiklerini, ancak bu farklı seslerin bir arada çok güçlü ve etkileyici olabileceğini deneyimliyorlar. Kısacık bir çalışma ile dahi ortak ses çıkarabileceklerini, birbirilerinden farklı ama farklılıklarıyla ortaklaştıklarında güçlü ve etkili ses verebildiklerini öğreniyor çocuklar.

Bilim etkinliklerinde buluşuyor çocuklar. Hayatı, doğayı tanıyorlar. Mikroskopla görülmeyeni gören, doğanın renklerini hayatlarına taşıyan, yaparak öğrendikleri etkinliklerle buluşuyorlar. Ve hayallerinden hiç kopmamaları gerektiğini onlara anımsatacak Masal Saatleriyle devam edecek buluşmaları ilerleyen günlerde… Hayal kurup masallarla büyürlerse, doğayı ve kendilerini tanırlarsa bugünlerine de yarınlarına da sahip çıkacak iradeyi hiçbir baskı altında dahi kaybetmeyeceklerini bilen bir anlayışla…

Halka açık konserler, toplum söyleşileri ve sergiler hepimizi bir araya getiriyor. Doktorların hiçbir karşılık beklemeden ettikleri yemin ışığında halk sağlığı için gönülden yaptıkları sağlık taramalarıyla iyi oluyoruz, hep birlikte. Yıl boyunca süregelen farklı etkinliklerde dayanışmayla oluşturulan bir fon öğrencilere burs oluyor, nefes veriyor.

Aşkla mesleğine, toprağına, hayatı paylaştığı tüm insanlara bağlı olan sevgili annemin uğruna mücadele ettiği barış, eşitlik ve özgürlük için buluşuyoruz 13 senedir. Bu hayallerin ve değerlerin ortağı olan sevgili babamın itici gücüyle… Ama eğer 13 yıldır aralıksız ve istikrarlı bir biçimde bir köy evinin iç avlusundan yayılabiliyorsa bu değerler, birçok sessiz kahramanın sayesinde oluyor.

Düzenin değişmesini beklemeyip tutabildiği yerden tutup değişimi var edenler sayesinde bir yeninin umudu bugün dünden daha güçlü. Hem de hayatımızın her alanında, coğrafyamızın her köşesinde böyle. Hayatlarına yazdıklarıyla, çizdikleriyle, mücadeleleriyle ortaklaşma onurunu yakaladığımız nice isimler ve pek çok isimsiz kahraman sayesinde yarın bugünden daha aydınlık olacak. Bir gün mutlaka!