Baskı, iktidarın en güçlü aparatı oldu. Ondan vazgeçme şansı yok. Bununla birlikte yoksulluk ve hastalıkla canı burnuna gelen yurttaşın da geri adım atmaya niyeti yok. Durumun farkında olan Erdoğan, giderek zayıflayan Bahçeli desteğinin iktidarda kalmak için yetmeyeceğini görüyor. İktidarın sınır ötesinden, özellikle de ABD’den gelecek güçlü desteğe ihtiyacı var. Bu desteği alması için atması gereken adımlar var. İçerideki “dostlar alışverişte görsün reformları” sorun değil ama Ortadoğu’da gerçek adımlar isteniyor. Geçen haftaki başlangıcın ilk sonuçları bu hafta belirginleşir .

Bir hafta reform diğer hafta dayak

Yeni ve sivil bir anayasa, insan hakları reformu, köklü ekonomik paket, komşularla sıcak ilişki. Son iki haftadaki gelişmeleri takip eden ve ülkenin geçen 20 yılından haberdar olmayan bir gazeteci hiç kuşkusuz ki AKP’yi ve Erdoğan’ı iktidara geldiği gibi kolları sıvamış bir siyaset olarak görürdü.

Ama durum hiç de öyle değil. İyice köşeye sıkışmış, çıkış arayan, sürekli yol deneyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Geçen hafta yaşananlara hızlıca bakarsak durum daha da netleşecektir. Altı günü bağrış-çağrış, müjde ve açılışla geçiren Erdoğan aslında sadece içeriye ve dışarıya güç gösterisi yapıyordu.

Haftanın en önemli gelişmesi hiç kuşkusuz ki dış politikada yaşandı. Hiçbir periyotta adı geçmese de Türkiye, Amerika ile ilişkileri düzeltmek için peşi sıra adımlar attı.


ANKARA İÇİN DOSTUM SİSİ DÖNEMİ

Mısır, Sudi Arabistan, BAE ve en sonunda da İsrail. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, sözcü Kalın ve Erdoğan konuşmalarında bu ülkelerle yeni sayfa açmaya, dostane ilişkiler geliştirmeye hazır olduklarını tekrarladılar. Ortadoğu politikasında yaşanan değişimi hafta boyunca en iyi takip eden gazetelerden biri olduğumuz için burada bir kez daha ayrıntılandırmaya gerek yok. Ama şu kadarını rahatlıkla söyleyebiliriz ki atılan her adımdan ve açıklamadan Biden ziyadesiyle memnun olmuştur. Hakan Atilla’nın Borsa İstanbul’dan istifa ettirilmesi ise, ABD’yle ilişkileri düzeltmek için Ankara’nın arka arkaya yaptığı jestleri de dikkate alırsak ‘pastanın üzerindeki çilek’ olarak okunabilir.

ABD seçimlerinden sonra gündeme gelen “Erdoğan seçimini yapmalı” söyleminin karşılığının istenmeye başlandığını bu hafta daha net anlamış olduk. İktidar hem ekonomik hem de askeri açıdan köşeye sıkışmış durumda. Erdoğan, Libya’dan Kafkasya’ya kadar geniş bir coğrafyada söz sahibi olmak için harcadığı paranın ve enerjinin boşa gitmemesi için başta ABD olmak üzere batıyla teması sıklaştırmak zorunda olduğunu biliyor. Geçen hafta attığı adımları bu anlamıyla sadece süreci geçiştirmek için atılmış taktiksel adımlar olarak görmek çok doğru değil. Önümüzdeki birkaç yılın bölge siyasetini belirleyecek taşlar dizilmeye başlandı. Geçtiğimiz hafta yaşanan gelişmelerin iç siyasete de etkisi kaçınılmaz. Ama bu aynı hızla olmayacaktır.

ANKETLER CANLARINI SIKTI

Yurttaş, her akşam onlarca kanaldan “Ekonomi büyüyor, sanayi canlandı, nükleer tesis açılıyor, pandeminin belini kırdık, her şey kontrol altında” cümlelerini duymaktan çok sıkıldı. Durumun hiç de böyle olmadığını yaşayarak görüyor. Bu durum yönetici isimlerine giderek de bir bütün olarak iktidara güvensizlik olarak dönüyor. Kamuoyu yoklamalarına göre AKP neredeyse hiçbir seçmenin ikinci partisi olamamış görünüyor. Yani iktidarın söylemi kendi kemikleşmiş seçmeni dışında kimseye geçmiyor. Doğal tabanı sayılabilecek Saadet, Deva ve Gelecek partili seçmen de “AKP’ye asla oy vermem” diyen kervana katılmış durumda. O yüzden İnsan Hakları Reform Paketi, Ekonomi Reform Paketi, Yeni Sivil Anayasa meselesi küçük bir azınlık dışında kimsede bir canlanma yaratmadı.

Bugün toplanacak kabinenin alacağı kararları da dükkanını kısıtlama olmadan açmak isteyen esnaf dışında kimsenin dikkatle takip edeceği de yok.
Erdoğan kimse etkilenmese de bu reform girişimlerini açıklamak zorunda. Birincisi batıya sürekli ve kesintisiz mesaj verme zorunluluğundan kaynaklı. İkincisi ise gündemi elinde tutmak, ipin ucunu kaçırmamak için.

Bu haftanın konusu geçen haftadan da anlaşılacağı gibi siyasi partiler ve seçim kanunu olacak. Seçim barajı en çok konuşulan konu olacak.

Yeni anayasa tartışmasının da gelgitleri olsa bile devam edeceğini söylemek mümkün. AKP’nin elinde muhalefeti dizayn etmek için ‘sopa’ dışında tek enstrümanın bu olduğunu unutmamak lazım. Bu anlamıyla yeni bir “yetmez ama evet” ya da “boykot” tavrı gibi AKP’yi iktidarda tutacak hamlelerin yaşanmaması için muhalefetin şimdiden önlem alması gerekiyor. Bu anlamıyla SOL Parti’nin yaklaşık bir aydır yürüttüğü çalışmanın önemi yakın bir gelecekte daha net anlaşılacaktır.

DEĞİŞMEYECEK GÜNDEM: PANDEMİ

Sağlık Bakanı yine çark etti. Pandemiyle mücadelede rahat edeceğimiz günleri ilkbahardan sonbahara öteledi. Bu kaçıncı boş vaat, bu kaçıncı yalan, çetelesini tutmak imkansızlaştı. Ancak bu hafta bu yalanlardan öte bizi çok ciddi bir tehlike bekliyor. İlk aşı oldukları günden bu yana 28 gün geçen yaklaşık 7 milyon insanın ikinci doz aşıyı olması gerekiyor. Ama bilindiği kadarıyla -henüz aksi bir açıklama yok- Türkiye’nin elinde 2 milyon doz aşıdan biraz daha fazla var. Böyle bir durumun nasıl sonuçlar üreteceğine dair elde hiçbir veri yok. Yandaş medyanın “bir dozu da etkili” haberlerinin hükümetin içine düştüğü aciz durumu örtmek için yapıldığını herkes biliyor. Pandemiyle mücadelenin neredeyse tek silahı haline gelen aşı konusunda Türkiye’nin içinde bulunduğu belirsizlik başta ekonomi olmak üzere her şeyi derinden etkiliyor. Bu hafta aşı kaosunun en sert yaşanacağı hafta olacak. Pandemiyle mücadelede geldiğimiz veya geleceğimiz noktayı da belirleyecek. Aşı nerede? Sorusuna bu hafta en az 10 milyon yeni doz aşıyla “burada” denilmeli. Yaksa tünelin ucundaki ışığın görülmesine daha çok var.

***

KAZA MI ADAYLIK YARIŞI MI?

Haftaya damga vuran olaylardan biri de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart paylaşımında Pervin Buldan ve Meral Akşener’in adlarını yan yana yazmasıyla başlayan gerilim oldu. Önce Cumhur İttifakı ortakları ardında da İyi Parti’den homurtular geldi. Bir sosyal medya paylaşımından İyi Partililerin yükselttiği gürültü akıllara Cumhurbaşkanlığı seçimlerini getirdi. Özellikle Akşener’in geçen haftaki televizyon programlarındaki edası, konuşmaları da ana muhalefet lideri görünümündeydi. Merkez sağ vb. tartışmalar da Akşener’i besliyor. Tutunabilir mi, barajı aşar mı tartışmalarını arkasında bırakan Akşener, gözünü daha yukarıya dikti.

***

HAFTANIN TAKVİMİ

1- KABİNE TOPLANIYOR: Burada en çok merak edilen konu yeni pandemi tedbirleri olacak. Vaka sayıları hızla artarken “daha çok açılma mı yoksa radikal bir kapanma mı? Bunun yanıtını almış olacağız. İlk gelen bilgiler çok fazla değişimin yaşanmayacağı noktasında. Erdoğan kapanma taraftarı değil. Ama fotoğraf bir kez daha onu zorlayabilir. Yine de sorumluluğun ve külfetin vatandaşın sırtına yıkılması en olağan sonuç gibi görünüyor.

2– TCMB’NİN FAİZLE İMTİHANI: Enflasyon ve yukarıya doğru döviz baskısının iyiden iyiye hissedilmesi nedeniyle Merkez Bankası bu ay geçen aydan farklı olarak faiz yükseltmek zorunda kalabilir. Her ne kadar Erdoğan sürekli eleştirse de Maliye Bakanı ve MB Başkanı şu ana kadar tutumlarını değiştirmedi. Karar ne olursa olsun siyasal, ekonomik ve toplumsal sonuçları olacak.

3- MHP KURULTAY YAPACAK: Devlet Bahçeli bir kez daha kendisini seçecek kurultayı bu hafta topluyor. Ne bir siyasi heyecan ne de bir yenilenme çağrısı bekleniyor. En çok merak edilen konu Bahçeli’nin kendisinden sonra gelecek isimle ilgili kurultay ve sonrasında oluşacak parti kurullarında bir işaret verip vermeyeceği. Bu konuda rivayetler muhtelif. Parti içinde artık böyle bir adım atmanın zamanının geldiğini düşünenlerin sayısı az değil. Tabi talip olanların da.

4- DAMAT AKP KONGRESİ’Nİ BEKLİYOR: Bu hafta mayalanıp bir sonraki hafta sonuçlanacak diğer gündem AKP Kongresi olacak. Kongre hem kabinede hem de parti yönetiminde değişikliğe neden olacak. Bakan bahisleri açıldı. Ama en çok merak edilen konu Berat Albayrak’ın pozisyonunun ne olacağı. Gelen bilgiler Albayrak’ın parti kongresini “yeni bir start” olarak değerlendirdiği yönünde. İster görev alsın ister almasın Erdoğan’ın yanında görüntü veren Albayrak için her şey yeniden başlıyor anlamına gelecek.