Asgari demokrasisi olan bir ülkede, 10 yıllar boyunca konuşulacak skandallar Türkiye’de her gün birbiri ardına yaşanıyor. 1980 sonrasındaki gericileşme sürecinde “Ülke İran olur mu?” mu tartışması artarak devam etti. AKP iktidarı ile ise özellikle 2012’den sonra cihadizm endişesi dile getirildi.

‘Pakistanlaşma’ modelinden söz edildi, radikal İslamcı örgütlere açılan alanla birlikte, sosyal hayattaki kısıtlamalar, dinci dönüşümler geçirmiş ülkelerle ilişkilendirildi. Kutuplaşma ve iç savaş kaygısı, “Türkiye Irak’laşır mı, Suriye olur mu?” sorularını da gündemde tuttu.

TÜRKİYE: KOKTEYL CUMHURİYET

“İran olur muyuz?” diye beklerken, Kolombiya ya da Meksika olmuşuz meğer. Biraz ondan, biraz bundan; arabesk dedikleri! Kokteyl Cumhuriyet! Aslında diğer tüm kaygılar bugün de baki. İktidarın paydaşları ve ortaya saçılan pespaye ilişkiler mevcut durum konusunda fikir veriyor.

İKTİDARIN PAYDAŞLARI

Türkiye, bir yandan İhvan zihniyetinden vazgeçmeden dinci çetelerle beraber. Öte yandan Menzil’inden İsmailağa’sına, İskenderpaşa cemaatinden Hakyol İslamcısına tarikatlar, ordudan yargıya tüm devlet kurumlarının içinde. Tarikatçılık, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırtacak kadar etkin ve zehirli.

Katmanlardan biri ise mafya. AKP iktidarının hukuki paydaşı MHP. Cumhur İttifakı’nın gayri resmi bileşenleri ise cihatçılar, tarikatlar, derin devlet artıkları, yer yer ulusalcılar ve artık gözümüzün önünde cereyan eden ilişkilerde görüldüğü üzere mafya. Evet, ‘arabesk’ ya da ‘Ortadoğu çukuru’ tam karşılığı olabilir.

MAFYANIN GÜNDEM BELİRLEDİĞİ ÜLKE

Türkiye artık mafyanın gündem belirlediği bir ülke. Malum ‘Tekmili birden Sedat Peker’ yeni video yayımladı: “Bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz!” Antropolojiden örnekler, Mario Puzo’nun ‘Aptallar Erken Ölür’ kitabı ile mesajlar verdi. “Süslü”, “Cici”, “Temiz Süleyman” dedi, Neyzen Tevfik’in şiirine atıf yaptı:

“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;

Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus, dediler…

Künyeni almak için, partiye ettim telefon:

Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!”

BİR BAKANIN PEK ACIKLI HALİ

Eğlenilecek bir tarafı yok, içler acısı bir ülke. Daha özelde ise bir bakanın pek acıklı hali var. Bakan, mafya liderine “Yurtdışına çık, kalın bir dosyan var” diye sinyal veriyorsa, ona koruma polisi tahsis edip inkârda bulunuyorsa, burada bir devlet adamından söz edilemeyeceği gibi artık devletten de söz etmek mümkün değil.

Suçluları koruma isteği bir kolluğun intiharına yol açıyor, iki bakan arasındaki kavga mafyaya meze oluyorsa ortada bir yönetim kalmamıştır! Mafya-siyaset-derinler ilişkileri her ülkede az ya da çok yaşanır. Görmezden gelinen bir sistem kirliliğidir. Bir yere kadar bu bile anlaşılır. Ancak bazı şeylerin izahı yoktur.

Peker’in anlatımına göre ‘Thodex vurguncusu Faruk Fatih Özer ile kol kola ‘Dayının Yeri’ne giden Berk Işık’a’ birkaç klip yapılmış. Işık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yeğeni. Soylu’nun kayınbiraderi Abdullah Işık, oğlu şarkıcı olsun diye ricacı olmuş, rica Peker’e taşınmış ve yapımcı Polat Yağcı’ya gidilmiş. Doğan Holding’e bağlı NetD Müzik, birkaç klip yapmış.

İyi ya da kötü, bizi ilgilendirmez. Yine de küçük detaylar verelim. “Senin ağzın ne söylüyor?” şarkısı ironik şekilde konsepte uygun. Terk edilme hikâyesi! Işık; “Kafam mı iyi neler duydum” diyor, ayrılığın kabullenilmediği, “Hadi yine soğuk bira içelim” sözleri ile anlatılıyor.

Ayrıntıdan çıkıp şunu soralım: “Bir İçişleri Bakanı, yeğeni şarkıcı olsun diye bir mafya liderinin kapısını çalar mı? Siyaset, devlet yönetimi, bakanlık, bu kadar ucuz mu?” Belli ki bu soruları bir süredir sadece iktidarın karşısında konumlananlar sormuyor.

Tevfik şiirinin, Orhan Veli’nin ‘Yazık oldu Süleyman Efendi’ye’ dizelerine evrileceği kendini belli etti. Peker, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çevresindeki bir kuşatmadan söz ediyor. Soylu, Pelikancılar ve Derinler… Zaten sık gündeme geldi. Mümkün. Şüphesiz tartışmayı “Erdoğan iyi çevresi kötü” saçmalığından ayırmalı.

Soylu’ya dönersek; ansızın bir gece yarısı kararnamesi ile… Bu da mümkün. Kısa sürede sinirleri yıprandı. İktidar sözcüleri arkasında ‘duruyormuş’ gibi yapıyor. Sokağa çıkma yasağında test ettiği gücünü revize etme fırsatı bulamadı. İktidar çevresi ve kamuoyu nezdindeki karizması bir ay önceki gibi bile değil. “Terör örgütlerini bitirdik” argümanı tek başına yeterli olmuyor.

AKP içinde kaynayan kazan, Soylu’dan azade değil. Ama Soylu da tek başına kavga odağı değil. Gerginlik henüz içeride. Daha paydaşlara sirayet etmedi. Peker, parça kopararak, ayrılıklar ve aykırılıklar döneminin artarak süreceğine ilişkin bir şifre.

Susurluk’un, çok daha sert devam versiyonunu izliyoruz. Mehmet Ağar’ın duvardan tuğla çekme sözü meşhur! Tuğla mı kaldı? Duvarın önünde itişip duruyorlar. Tek temenni, sallanan duvarın tüm Türkiye üzerine çökmemesi!