“Hayret ve tereddüt ediyorum. Acaba ilaç ve sinameki kokan muayenehane ve eczanelerde oturan bu azametli ve şık görüntülü doktorların burnuna işyerlerindeki pis kokulu şeyleri mi soksam, yoksa onları bu çukurları görmeye mi davet etsem?”

Bu satırlar 1633-1714 yılları arasında yaşamış İtalyan tıp doktoru Bernardino Ramazzini’ye ait.

Bugün bütün dünyada “meslek hastalıklarının babası” olarak kabul edilen Ramazzini’ye.

Henüz Parma Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğrenci iken işçilerdeki hastalıkların yaptıkları işleriyle ilişkisi dikkatini çekmiş Ramazzini’nin.

Daha sonra, Modena Üniversitesi’nde tıp teorisi kürsüsünün başına geçince bu hastalıklara sistematik ve bilimsel yaklaşım ilkelerini geliştirmiş.

İş ortamlarındaki kimyasallar, tozlar, metaller, pozisyonel bozukluklar, tekrarlayan travma, ergonomik koşullardan kaynaklanan hastalıklardan kırktan fazlasını tanımlamış.

Bütün bu gözlem ve notlarını da İşçilerin Hastalıkları kitabında toplamış.

•••

Tıbbın kurucu babası Hipokrat, hekimlere “anamnez alma”yı öğretmişti.

Yani…

Hastalara “Şikâyetiniz nedir?” diye sormayı ve sorgulamayı.

Ramazzini de hastalara sormaları için ikinci bir soru ekledi hekimlerin dağarcığına.

Ne iş yapıyorsunuz?

Soru, ne yazık ki, üç yüz yıldır Ramazzini’nin koyduğu yerde duruyor.

(Gittiğiniz hastanede kan şekerinizden başlayıp, MR, tomografi, ultrasonografi, bir de kolonoskopi yapalım, diye devam eden kaç hekimin işinizi, işyerinizi, çalışma koşullarınızı sorduğunu gördünüz?)

•••

Türkiye’de her yıl “en az” bin 500 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybediyor.

En az, diyorum...

Çünkü gerçek rakamın çok daha fazla olduğunu herkes biliyor.

(Aziz Çelik’in, SGK’nin kendi istatistiklerinden yaptığı hesaplamaya dayanarak 19 Mart tarihinde BirGün’de yazdığı “İşçi ölümleri bilinenin iki katı” yazısını bu vesileyle hatırlatayım.)

Öyle bile kabul etsek…

Meslek hastalıklarına bağlı ölümlerin iş cinayetlerine bağlı ölümlerin altı katından fazla olduğu epidemiyolojik bir gerçek…

Yılda en az on bin işçi de meslek hastalığına bağlı ölüyor demektir!...

Resmi rakam nedir, derseniz…

İki elin parmakları kadar bile değil!...

•••

Devlet, hadi ölümü saptayamıyor da, meslek hastalığının kendisini saptayabiliyor mu?

Ne gezer!...

Dünyada her bin çalışan için yılda 4 ila 12 yeni meslek hastalığı olgusu beklenmekte.

Bu hesapla, Türkiye’de her yıl en az yüz bin, gerçekte birkaç yüz bin meslek hastalığı tespit edilmesi gerekmekte.

SGK’nin son yayımlanan 2013 istatistiklerindeki sayı ise…

Sadece ve sadece 371!...

Peki, neden böyle?

Çünkü…

Birincisi; bir işçinin meslek hastalığına yakalandığını SGK’ye ispat etmesi, bırakın deveye hendek atlatmayı, kaderine razı gelip o hastalıktan ölümü kabullenmesinden daha zor.

İkincisi; memleketin her türlü sağlık işlerinden sorumlu olması gereken Sağlık Bakanlığı’nın meslek hastalıkları için bir tanı sistemi bile yok.

•••

Göğüs hastalıklarının yanı sıra iş ve meslek hastalıkları uzmanı da olan Prof. Dr. İbrahim Akkurt yıllardır meslek hastalıklarını dert edinmiş.

Yazıyor, çiziyor, anlatıyor, öğretiyor; tanınması, önlenmesi için çabalıyor.

Geçen günlerde change.org’ta Sağlık Bakanlığı’nın meslek hastalıkları tanı sistemi oluşturması için bir imza kampanyası başlattı.

Bir imza da sizden, lütfen!...