‘Gece Vurgunu’, iyi çekilmiş ve iyi oynanmış ama ne yeni bir şey söyleyen ne de anlattığı konuyu deşen bir film

Bir işadamı doğuyor

GECE VURGUNU

Filme Türkiye’de verilen “Gece Vurgunu” adı, filmi doğru anlatmıyor. Filmin İngilizcesi “nightcrawler” gece çıkan solucanlara verilen ad. Sözcük aynı zamanda gece sosyalleşen anlamına da geliyor. Filmin kahramanı Louis de gecenin karanlığından nemalanan biri. Onu bir sanayi tesisinin tel örgüsünü çalarken görüyoruz ilk. Hoşuna giden bir şey gördüğünde şiddete de başvurmaktan çekinmediğini anlıyoruz hemen akabinde. Karşımızdaki normal biri değil. Bir psikopat. Yani iyi bir işadamı olmak için gerekli donanıma sahip biri. Acımasız, hedefe odaklı, insan kullanmayı bilen, cahil ama çabuk öğrenen biri o.

Doğuştan iyi ‘patron’
Psikopatların serpilip gelişmesi için yeterince hasta bir toplum ve o toplumu besleyen aygıtlar ve araçlar da mevcut. Kan ve şiddet seyretmeye bayılan televizyon seyircileri, onlara hizmet eden kanallar var. Louis’in hırsızlıktan haber şirketi sahibi olmaya giden süreci ise, karşımızdaki filmin konusu. “Gece Vurgunu”, iyi çekilmiş ve iyi oynanmış ama ne yeni bir şey söyleyen ne de anlattığı konuyu deşen bir film. Louis başta neyse sonda da karakter olarak aşağı yukarı aynı. Kana susamış seyirci kitlesi de bir veri olarak var. Geriye filmde Louis’in geliştirdiği ilişkilere baktığımızda da aklımızda sorular uyandıran bir şeylerle karşılaşmıyoruz. Yanında çalıştırdığı Rick’le (Riz Ahmed) ilişkisi Louis’nin nasıl doğuştan iyi bir “patron” olduğunu gösteriyor.
Kanalda çalışan program yönetmeni Nina’yla (Rene Russo) ilişkisi daha renkli. Nina’nın Louis’in annesi yaşında oluşu, kahramanımızın psikopatlığının arka planına doğru bir ipucu verse de bu da geliştirilmiyor. Fakat sonuçta “Gece Vurgunu” çok rahatlıkla izlenen, doğru şeyler söyleyen bir film. Sorun söylediklerinin altını doldurmaması, bilinenlere yeni bir şey eklememesi.

***

HADİ İNŞALLAH

Pucca’nın maceraları

Pucca, sosyal medya fenomeni ve yazar olarak karşımıza çıkmıştı önce. Şimdi de bir film kahramanı olarak geliyor. Pucca kendisini filmde şöyle tanımlıyor “kariyer mi, para mı diye sorsalar, aşk derim!”. Pucca’ya katılıyorum. Bence de aşk. Aşkla karın doymuyor mu? Ona da bir çözüm bulunacaktır inşallah.

Medyada çalışma koşulları
Pucca ailesinin ittirmesiyle bir televizyon kanalına iş görüşmesi yapmaya gidiyor. Medyada çalışma koşullarının berbatlığıyla karşılaşsa da, kararını vermesinde belirleyici olan başka bir karşılaşma oluyor Pucca için. Haber sunucusu Pekmez pek yakışıklı. Üstelik, Kaltak hanımın (Müjde Uzman) da ilgi alanında. Bu da Pekmez’i iki misli cazip hale getiriyor. Hem Kaltağı yenmek hem Pekmez’i emmek hedefine kitleniyor Pucca. Ve kanalda çalışmaya başlıyor.
Hadi İnşallah orta şeker bir romantik komedi. Daha komik olmalıydı. Yine de Pucca (Büşra Pekin) ve kızkardeşi Zodi (İdil Dizdar) belli bir ilginçliğe sahipler.