Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın gizemli istifası, içeride ve dışarıda büyük yankı uyandırdı. Böyle olması da doğaldı. Çünkü o herhangi bir bakan değildi; devletin kasasını elinde bulunduran bir “hanedan üyesi”ydi. Gücünü de ekonomi bilgisinden çok, Saray’dan ve aile ilişkilerinden alıyordu. Sürekli “Damat” diye anılması bu yüzdendi. Böyle bir kişinin istifası elbette “büyük haber”di. Kaldı ki olayın perde arkasında daha ilginç yönler vardı.

MEKTUBUN BİÇİMİ VE İÇERİĞİ

Öncelikle bir bakanın görevden ayrılışını sanal paylaşım ağından açıklaması “postmodern” bir ciddiyetsizlik örneği idi. İstifa mektubunun devlet geleneğine uygun olarak ıslak imza ile Cumhurbaşkanı’na sunulması gerekirken Berat Albayrak bunu “instagram” üzerinden yapmıştı. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde görmeye başladığımız bu laubali tutum, her fırsatta kutsadıkları “devlet” kavramının nasıl yozlaştırıldığının da yeni bir göstergesiydi. Anımsanacağı üzere, daha önce de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir gece yarısı “twitter”dan istifa girişiminde bulunmuş, ancak “af talebi” Saray tarafından nedense uygun görülmemişti!

Albayrak’ın istifa mektubunun içeriğindeki tutarsızlıklar da gözden kaçmadı. Örneğin mektubun ikinci paragrafında “Çok büyük hedeflerle çıktığımız bu yolculukta gerçekleşecek olan bayrak değişimiyle yeni gelen arkadaşlarımız Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Büyük ve Güçlü Türkiye hedefine her zamankinden daha kararlı ve emin adımlarla devam edecektir denirken, izleyen paragraflarda “at izinin it izine karıştığı bir dönem”den söz ediliyordu. Mektubun “Cenab-ı Allah sonumuzu hayreylesin” diye noktalanması da kafaları iyice karıştırmıştı. Mektupta “ümmete hizmet” gibi dinsel içerikli ifadelerin kullanılması ise başlı başına irdelenmesi gereken “sorunlu” söylemlerdi.

Albayrak’ın istifasının “havuz medyası” tarafından 27 saat süreyle görmezden gelinerek kamuoyundan gizlenmesi ise utanç verici bir “gazetecilik suçu” idi.

İLKOKUL TÜRKÇESİ!

bir-istifa-mektubunun-anatomisi-808086-1.

Berat Albayrak’ın istifa mektubundaki “Türkçe yanlışları” da çok konuşuldu. Anlatım bozukluklarının yanı sıra özellikle bağlaçların kullanımı, küçük harfle başlaması gereken sözcüklerin büyük harfle yazılması ve noktalama imlerindeki yanlışlar madde madde eleştirildi.

Sözgelimi Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Berat Albayrak’ın Türkçe bilgisinin “ilkokul düzeyde olduğunu” söyledi ve böyle yetersiz birinin bakan yapılmasına şaştığını belirtti. Bu kadarla da yetinmeyip “Bir aydın olarak hicap duydum. Bu Türkçeyle bırakın bakanlık idare etmeyi, küçük bir kurum bile yönetilemez” diye ekledi…

Sayın Davutoğlu bunları söylerken, Başbakanlığı döneminde Berat Albayrak’ın da kendi kabinesinde bakan olduğunu unutmuş gibiydi!

Berat Albayrak, mektubunun bir yerinde çalışma arkadaşlarına teşekkür ederken, “Çokça hakkım geçmiştir haklarını helal etsinler” demiş… Doğrusu, kimin hakkı kime geçmiş anlayamadım! Eğer kendisinin hakkı geçmişse, “hakkımı helal ediyorum” demesi gerekmez miydi? Ama “Haklarını helal etsinler” dediğine göre, gerçekte kendisine hakkı geçenler, çalışma arkadaşlarıdır…

AKP’nin bakanları böyleyse, daha alt düzeydeki yöneticilerin Türkçesini varın siz düşünün! Bir de “kültürel iktidar”dan söz ediyorlar. Çok beklersiniz!