Bir kâbusa uyandık ama  Hayır’la hayallerimizi gerçek kılacağız!

AYŞEGÜL YETİM

Ülkenin dört bir yanında süren Hayır dalgasına gençler de ses veriyor. 90 Kuşağı, AKP iktidarı ile adeta bir kabusa göz açtıkları ülkede, çalınan hayallerinin peşinde tek adam diktasına karşı Hayır diyor. Gelecek Bizim diye yola çıkan gençler 90 kuşağı 90 kere hayır diyor ifadeleriyle özetliyor durumlarını. Kampanyanın yürütücülerinden Gizem Gül Kürekçi’yle ve Çağdaş Bülbül’le neden böyle bir çalışma yaptıklarını konuştuk

90 Kuşağının ömrü AKP ile geçti diyebiliriz. Bu yıllarda sizin kuşağınız neler yaşadı, süreçten nasıl etkilendi?

Gizem Gül Kürekçi: Ülkemizde, çevremizde bir şeylerin farkına varmaya başladığımızda iktidarda AKP vardı. Çocukluğumuzda kurduğumuz hayallerin, kendimize ve ülkemize dair düşlediğimiz geleceği tasarlayacağımız ve inşa edeceğimiz yaşlarımızda da hala AKP iktidarı var ne yazık ki.

12 Eylül’den bu yana piyasacılıkla kuşatılmaya çalışılan ve tarikat ağlarıyla da çaresiz bırakılmaya çalışılan bir kuşağa denk geliyoruz biz. Bireycilik daha fazla ön plana çıkarılırken, birlikte kolektif olarak hareket etme biçimi sürekli aşağılandı, hor görüldü. Melankoli, depresyon adeta AKP ve neo-liberal düzen tarafından sürekli pompalandı. Genç bireyler kendi zihinlerinde ve benliğinde bir kayboluşa itildi. Bunun yanında gençliğe kariyer ve iş imkanları dayatılırken bir yandan da bununla güdümlü olarak gerici ve muhafazakar hayat tarzı dayatıldı.

Şimdi de umutsuzluk sarmalı içerisinde birçok arkadaşımızın yurtdışına gitmek hayallerinde olduğunu görüyoruz. Bu ülkeden kaçmak istiyorlar. Çünkü bu kuşağa sürekli bir toz pembelik gösterildi.

Bu aslında 90 kuşağından öncekiler için daha farklı bir durum. Onlar en azından iyisi ve kötüsü ile bir başka tarz görebilmişler. Ama 90 kuşağı öyle değil, sanki bir kabusa uyandık ve hiç bitmeyecekmiş gibi bir hal olduğu zamanlar fazla oldu. Ama kendi kırılma anlarımızı ve rüyalarımızı yaratabildik. Mesela Gezi’yi. O sürekli aşağılanan kolektif hareket etme biçimini yeniden gündeme getirdik biz. ‘Bu devir böyle devir’ diyenlere de bir itirazdı bizimki.

Öte yandan AKP’li yıllar, bizim kuşağımızın kurduğu hayallerin önüne set çekilen, özgür bir ülke hayalinin baskılarla, yasaklarla, şiddetle, zorbalıkla yok edilmek istendiği yıllar oldu. Öyle bir ülke haline geldi ki Türkiye artık eski televizyon programlarına bile baktığımızda bir özlem duyabiliyoruz. Düşünebiliyor musunuz, Shakespeare’e Şeyh Pir diyenler bilim insanı diye programlara çıkartılıyor. Bizim DOTA oynarken videomuzu koysalar daha bilimsel bir eylem olur herhalde. İşin özü öyle bir karanlığın, savaşın, geleceksizliğin içerisindeyiz ki artık metroya bindiğimizde, sokakta yürüdüğümüzde insanların birbirine korku ve nefretle baktığı, geleceğe dair inanılmaz bir belirsizliğin hüküm sürdüğü bir ülke yaratıldı. Ancak tüm bu olanlara karşı tüm umudumuzla yaşanılabilir bir ülkenin yeniden kurulacağını ve bunun bizim ellerimizle olacağını, bu umudun da en yakın kavşağının 16 Nisan’da “Hayır” demekten geçeceğini biliyoruz.

» 90 Kuşağı 90 kere hayır diyor kampanyasının duyurusunu yaptınız. 90 kere hayır derken bu hayırları nasıl gerekçelendiriyorsunuz? İtirazlarınız ve talepleriniz neler?

bir-kabusa-uyandik-ama-hayir-la-hayallerimizi-gercek-kilacagiz-260581-1.Çağdaş Bülbül: Kuşağımızın en yaşlısı bugün 27 yaşında ve 15 yaşından itibaren AKP iktidarıyla büyüdü. Geri kalan birçoğumuz da aslında öyle, başka bir iktidar görmedik. Bu süre zarfında şifre skandalında AKP-Cemaat ortaklığıyla hepimizin emeğine el konuldu, hakkımız çalındı. Ne giyeceğimize, ne içeceğimize ve hatta saat kaçta ne içeceğimize kadar karıştılar, özgürlüklerimiz bir bir elimizden alındı. Karikatürlerine gülümsediklerimiz, haberlerini okuduklarımız, öyküleriyle büyüdüklerimiz tutuklandı. Birimiz Müslüm Baba’nın ‘İtirazım var’ şarkısıyla efkarlandı, birimiz de GTA’da polis yıldızının artmasına isyan etti. Aslında bizim itirazımız bugüne kadar gördüğümüz ve başımıza gelen her şeye.

Aynı zamanda biz bir şeyi yarattık. Bizim kuşağımız bir şeyi yıkmaya ve kurmaya cesaret etti. Hatırlayalım, Gezi’de açığa çıkan sımsıcak direniş ve dayanışma günlerini. Bizim taleplerimiz, Gezi’nin talepleri. Holosko artı bi’ miktar para verip iktidara talip olanların talepleri. Kardeşçe, özgürce, dostça bir memleket hasreti bizim talebimiz. Tıpkı biz büyürken eskittiğimiz çizgi filmlerdeki, oyunlardaki, dizilerdeki gibi bir memleket istiyoruz.

Bu yüzden gerekçenin vücut bulmuş haliyiz. Çocuklarının dershane parasını ödeyemediği için intihar eden anneleri unutmadık örneğin. Çünkü bu ülkede adım adım gelen bir diktatörlük var. Kayırmacılık, rüşvet, hırsızlık… Bu şekilde bir iktidar yapısı olabilir mi? 15 yıl boyunca İslamcı bir zihniyet ile bizi kindar bir nesil olarak dizayn etmeye çalıştılar. İşte biz en temelde buna hayır diyoruz. Çünkü saydığımız diğer şeylere yol açan, bu temel iktidar ve getirilmek istenen rejimin yapısı. Tamamen piyasacı, alabildiğine gerici, tümüyle baskıcı ve insanlık dışı bu düzene başkaldırıyoruz. İşte bunun karşısında da tam bağımsız, eşit bir ülke; hurafelere karşı bilimsel bir eğitim ve bu baskı rejimine karşı özgürlük istiyoruz. Korkmadan yürünen sokaklar için can güvenliği, tarikat yurtlarında kardeşlerimiz yanmasın diye laiklik istiyoruz.

» AKP’nin gençlere yönelik vaadi vekil seçilme yaşını 18’e düşürmesi oldu. Bu sizi tatmin ediyor mu?

Gizem Gül Kürekçi: Elbette tatmin etmiyor. Diyorlar ki, gençlerin siyasete katılımı artacak. Buna inanmıyoruz çünkü şimdiden YSK kararı ile bütün üniversitelerde referandum çalışması yapmak yasaklandı. Buna rağmen 90 kuşağının kendi Hayır’ını dillendirmeye çalışanlar, üniversitede siyaset yapmaya çalışan gençler türlü cezalarla karşılaştı. Uzaklaştırmalar, soruşturmalar. Böylelikle de üniversite polisin karakolu haline geldi. Şimdi biz buna nasıl inanalım? Nasıl siyasete katılımımız artacak? Tamamen göz boyamaya çalışıyorlar. AKP’nin 90 kuşağına vaadi olsa olsa ‘Evet’ derseniz sizi işsiz bırakacağız, okurken çalıştıracağız falan gibi şeyler olabilir.

» Kampanya kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırdı. 90 kuşağının Gezi’de de kendini gösteren mizahi dili yine ilgi toplamayı başardı. Peki, hitap ettiğiniz kitlenin referandum motivasyonunu nasıl görüyorsunuz? Referandum için pratik programınız nedir? Bundan sonrası için önünüze hangi hedefi koyuyorsunuz?

Çağdaş Bülbül: 90 kuşağının motivasyonu bu süreçte çok iyi. Tabi memlekette çok büyük bir Hayır rüzgarının esmesi de buna katkı sağlıyor. Tıpkı Gezi’deki havaya benzer bir hava var kullanmaya çalıştığımız dilde, üretmeye çalıştığımız programlarda ve hissettiğimiz duygularda. Öncelikle programımıza, ’90 Kuşağı Kendi HAYIR’ını Yazıyor’ başlığıyla başladık. Okulda tahtaya, sıraya sokakta ağaca ve duvara kendi HAYIR’ımızı yazdık. Kendi terminolojimizi kullandık aslında, Harry Potter’dan, Yüzüklerin Efendisi’nden, Tsubasa’dan alıntılar yaptık, repliklerini değiştirdik. Örneğin, tüm bilyelerin tek çocukta toplanmasına, Susam Sokağı'nı sadece Edi’nin yönetmesine Hayır dedik. Yapığımız şey, bize önerdikleri Başkanlık sistemiyle, kendi hayatımızı, yaşamımızı ve kuşağımızı buluşturmak oldu.

İkinci adım olarak da şimdi her yerde ‘Hayal Et’ başlığıyla buluşmalar düzenlemeye başladık. Çıkış noktamız, AKP’nin bize iyiyi ve güzeli hayal etmeyi unutturmasıydı. Laikliğe olan saldırılar, can güvenliğimizin kaybolması, özgürlüklerimizin kısıtlanması, gençliği karamsar bir atmosferin içine sürükledi doğal olarak. Şimdi biz de diyoruz ki, hayal edelim. İyiyi ve güzeli, bize unutturduklarını ya da geleceği hayal edelim. Bunun için bu buluşmalarda 90 kuşağı bir araya geliyor. Yeniden hayal ediyoruz, belki de hayal etmeyi öğreniyoruz. Ve her şeyden önemlisi tartışıyoruz, üretiyoruz.

Örneğin bu buluşmalarda doğduğumuzdan bugüne dinlediğimiz şarkıları ‘Hayır’ içeriğiyle buluşturup yeniden yazıyoruz, yazdıklarımızı söylüyoruz. ‘Hayır’ için bisiklet turuna çıkıyoruz tıpkı çocukluğumuzdaki gibi, birimizin bisikletinin zinciri attığında herkes durup yardım ederdi, bir kişi eksik çıkılmazdı yola, işte böyle bir şey yapıyoruz, aynı zamanda çocukluğumuzun güzelliğini hatırlıyoruz. Mesela ’90 Kuşağı: Orantısız HAYIR’ başlığıyla bir karikatür gazetesi çıkartacağız. Şimdilik içeriğinden bahsetmeyelim ama bizim kuşağımız Gezi’de orantısız güce karşı orantısız zekasıyla ön plana çıkmıştı. 16 Nisan da bizim kuşağımız için bir nevi Gezi’nin yarım kalmadığını gösterdiğimiz bir gün olacak. İşte bu nedenle ‘orantısız Hayır’ diyoruz. Tüm gençleri, 16 Nisan’a kadar 90 kuşağını hayal etmek için bir araya getirmeye çalışıyoruz, 16 Nisan’dan sonrası için ne yapabileceğimizi konuşmaya çağırıyoruz. Referandum günü de elbette sandıklarda görev alıp ‘Hayır’ oylarını koruyacağız, bunun için planlama yapıyoruz.

» 90 kuşağı nasıl bir Türkiye hayal ediyor?

bir-kabusa-uyandik-ama-hayir-la-hayallerimizi-gercek-kilacagiz-260580-1.

Gizem Gül Kürekçi: Artık laikliğin ve insanlığın ilerici değerlerinin ayaklar altına alınmasına tahammülümüz yok. Akademisyenlerin, öğretmenlerin, öğrencilerin okuldan atılmasına, gazetecilerin kovulmasına ve tutuklanmasına tahammülümüz yok. Çocuk tecavüzlerine, istismarcı dinci vakıflara, gerici-şeriatçı yapılanmalara, anti-bilimsel eğitim sistemine tahammülümüz yok.

Kardeşlerimizin tarikat ve cemaat ağlarına mahkum bırakılmadığı, kadınların şort giydiği için tekmelenmediği, okullarda öğrencilerin birer mahkum ve müşteri gibi görülmediği, yargının tek adamın değil adaletin elinde olduğu, gençlerin yarış atı gibi yarıştırılmadığı, bir arada kardeşçe yaşanan bir ülke istiyoruz aslında. Bu yüzden daha onurlu ve eşit yaşanabilecek, laik ve demokratik bir Türkiye istiyoruz. Sevgiliyle el ele rahatça yürünebildiği, kadınların rahatça sokaklarda gezebildiği, doğanın para için yok edilmediği bir Türkiye…

Bunun için de tüm genç kardeşlerimize, yüreği ve tüm bedeni bu ülkenin aydınlık geleceği için birlikte atan arkadaşlarımıza sesleniyoruz. Korkmasınlar, hiçbirimiz yalnız değiliz. İnternette tanıtımlarını gördüğümüz diyarlara kaçmak zorunda değiliz. Buradayız biz, buraya kök saldık, burada büyüdük. Başaralım, mücadele edelim onlar gitsin. Çünkü burası bizim memleketimiz, 90 kuşağının memleketi. Birbirleriyle arkadaşça Beyblade döndürenlerin memleketi burası. Eğer hoşumuza gitmeyen şeyler varsa itiraz edelim, değiştirelim. İtirazlarımızı ortaklaştıralım. Ama yeter ki memleketimizi bunların karanlığına teslim etmeyelim. Gelin beraber HAYIR diyelim, HAYIR’dan sonrasına kafa yoralım. Çünkü memleketimiz, biz hayal ettikçe, düşledikçe güzel olacak. Zaten her düş de bir itirazdan doğar.