‘Bir Kadın Bir Zaman’ı çıkaran Arife Kalender, ‘ben’in biz olmuş hali’ diye tanımladığı romanını, “Masalların gerçek olduğunu yıllar sonra öğrendim. Devlerin hayatımızla nasıl oynadığını, cinlerin bizi niye çarptığını da… Köyden kente, insandan insana göçtüm. Aşklar ki benden doğup benim denizime döküldüler” diye anlatıyor.

Bir Kadın Bir Zaman ‘ben’in biz olmuş hali

Kadir İNCESU

Ortaokul ikinci sınıfta yazdığı, kovuşturmaya uğrayan şiirini başlangıç olarak alırsak Arife Kalender 50 yıldır yazıyor. Adını şiirleriyle duyurdu, şiir incelemeleri, denemeler, kent kitabı yazdı, Almancadan çeviriler yaptı. Beklenmedik bir anda öykü kitabı, çocuk kitapları yayınlandı. Yine beklenmedik bir anda da ilk romanı ‘Bir Kadın Bir Zaman’ Hayal Yayınları tarafından yayımlandı. Kalender ile ilk romanı üzerine konuştuk.

►Romanınız, ‘Bir Kadın Bir Zaman’ için yaşamınızın çeşitli dönemlerinin yazıya bir şekilde -olması gerektiği kadar- yansıması diyebilir miyiz?
Elbette… Edebiyatın ilk beslendiği yer yazarın yaşamıdır bence. Şiirlerimde olduğu kadar öykülerim ve romanımda da ‘ben olan’ ile, içselleştirdiğim ‘öteki ben’ler yer tutar. Bu nedenle kitap kapağında “Aynı toprakların üstünde adların ayrı olması ne fark eder? Elif, Asya, Bilge… Tümü bendeydiler, bendiler…” dedim. Ancak bir eseri birebir yazarın gerçeğine bağlamak doğru olmaz.


MASALLARIN GERÇEK OLDUĞUNU ÖĞRENDİM

► “Şiir, öykü gerçeğinin, yazanın gerçeğinden ayrı düşünülmesi bizde oldukça zor” diyen birisinin buna karşın yaşamından da yola çıkarak bir roman yazması, düşünceleri doğrultusunda ayakta durma savaşının bir parçası olarak adlandırılabilir mi?
Romanın yer yer otobiyografik özellikler göstermesi zamanlar içinde bireyi gösterdiği kadar, içinde bulunduğu toplumun sosyo-ekonomik yapısını da yansıtır. ‘Bir Kadın Bir Zaman’da da Türkiye’nin 50-60 yıllık siyasal yapılanması, değişimleri, adım adım dönüşümleri var. Bu bağlamda romana direkt otobiyografik demek eksik olur.

‘Bunları yaşadım’dan çok koşulların insanı nelere, nasıl yönlendirdiğinden söz edebiliriz. Korkularımızın kaynağı çocukluğumuz olduğuna göre; yanlış ve eksik eğitimlerin bizleri hangi uçurumlara sürüklediğini, ‘yüzme yönü’müzün sopalarla nasıl değiştirildiğini kurbağa örneğiyle sezdirmeye çalıştım. Öldürdüğümüz kaplumbağa ise sesini duyuramayan kadın cinayetlerini işaret eder… ‘Bir Kadın Bir Zaman’ ‘ben’in biz olmuş halidir ya da ‘bizdeki ben’… Bu yüzden kuytu, karanlık alanları özgürce anlatmayı denedim. Masalların gerçek olduğunu yıllar sonra öğrendim. Devlerin hayatımızla nasıl oynadığını, cinlerin bizi niye çarptığını da… Köyden kente, insandan insana göçtüm. Aşklar ki benden doğup benim denizime döküldüler.

► Asya’nın yaşamının düş kırıklığıyla dolu olmasını nasıl yorumlamalıyız?
Kadın çoğu yerde sunulu yaşama zorlanıyor. Çıkar yol koca ve baba. İkisinin de kendisini yok saydığını görünce öz gücüne kavuşuyor. Gerçek ‘ben’ e varıyor. Asya, çocukluğundan başlayarak görülen, söylenen gerçeğin ötesinde başka gerçeklerin olduğunu seziyor. İlk bölümlerde “Yüzme yönünü sopayla değiştirdiğim kurbağa yavrularından ne farkım var şimdi?” diye soruyor ya… Kadınların yaşam yönü de hâlâ sopalarla değiştiriliyor. Asya, zeki ve gören bir kız.

bir-kadin-bir-zaman-ben-in-biz-olmus-hali-762968-1.