Bir kahvenin hatrı; Hande

Koralp Selçuk– Zeki Özkorkmaz

Günümüz çağının getirdiği karanlığa, emperyalizmin hain dişlilerine karşı bir ülkeyi Haziranlaştırmak için çıktığımız bir yolda tanışmıştık Hande Demircioğlu ile. Ülkenin her köşesi ‘Haziran’ olarak adlandırdığımız güzelliklerle aydınlığa çıksın diye Ankarada’ydık. Hande Demircioğlu da o gün Ankara’da bulunan nice güzel insandan bir tanesiydi.


Zeki yoldaşım ile birlikte her Haziran Hareketi‘nin ilk meclis toplantısını ve kuruluşunu ilan ettiği o iki umut dolu günü hatırladığımızda, sohbetimizde keyifli bir şekilde yer almıştı Hande ismi. Birlikte gülümseyerek yürümüştük Zeki yoldaşımın yanına, güne dair çektiğim fotoğraflar dikkatini çekmiş ve öylece tanışmıştık. İnsanlarla selamlaşmaktan aldığı keyif hep hafızamda. Yaşamayı benden daha çok sevdiği halen daha aşikâr.


Zeki Özkorkmaz o anı, “Koralp usulca kendisinin BirGün gazetesinde çalıştığını ve o gün sürekli fotoğraflarının çekilmesini istediğini anlatırken, gözlerinde gördüğüm gülümsemeden tertemiz cıvıl cıvıl bir kişiliğin yansımasının olduğunu anlamıştım.” şeklinde anlatmıştı. Bense rahat tavırları ve bir anda samimi sohbetimiz ile eğleniyordum yanında. Bana buranın büyük bir dost ortamı olduğunu, tanışacağım ve yüzlerini gördüğüm insanların hep hayalini kurduğum dünyanın tezahürü olduğunu anımsatıyordu kendisi.


Bizim için sıradışı olan neşe kaynağı anılar, sanıyorum ki gayet doğal insani refleksleri idi Hande Demircioğlu’nun. Zeki Özkorkmaz’ın kaleminden tanışma hikâyeleri ise daha bir kendisine has kişiliğinin örneğidir; “Sigara, çay gibi ihtiyaçlar için sürekli salonun dışarısında olan insanlar ve onların salona girişleri esnasında bir keşmekeşlik ile tanışmıştık. Elinde kahve ile içeri girmek isterken, kahvesi pantolonuma ve ceketime döküldü. Handeyi tanıyanlar bileceklerdir, gülümsediğinde gözlerinin içi ışıldar. O ışıldayan gözlerle bakmıştı bana da, farklı olarak tüm samimiyetiyle mahcubiyet de ekliydi bakışlarında. Kendine has çılgınlığını da öylece keşfetmiş oldum, bir anda kahvesini ceketimde barındırmış olmamın verdiği ortaklığa dayanarak söze girdi. Beyoğlu Haziran Meclisi‘nden olduğunu, kaç kişi geldiklerini ve BirGün gazetesinde yazdığını ama kimsenin kendisini tanımadığını söyledi. Ben artık tanıyordum ama ismini tekrar etmekten memnundu ‘Hande Demircioğlu’.


Üzerimi silmek için lavaboya giderken eşlik ediyordu bana, anlatmaya da devam ederek ‘ … burada beklerim seni, neden gazetedeki köşemi okumadığını anlatacaksın.’ Hande’yi döndüğümde orada görmek, daha yeni tanıştığımız için şaşırtmıştı beni. Yoksa tanıyanlar bileceklerdir, bir insana zaman ayırmaktan şikâyetçi olmayacağını. Kasket şapkası, montu ve elinde her şeyin telafisinin var olduğunu hatırlatırcasına yeniden doldurmuş olduğu kahvesi vardı.


Ocak ayındaki toplantıda bir daha karşılaşmıştık, çıplak bir şekilde koşarak eylem yapabileceğimizden bahsetmişti. Anca ondan duyabileceğim bir eylem fikri olsa gerek. Ne denli sınırları zorlayabileceğini merak etmiyor da değildim, devrim perspektifimiz muhakkak farklıydı. Ben ekstra zırh kuşanmış isem, Hande de özünü katıyordu davasına. Her karşılaşmamızda yeni bir özelliğini keşfedeceğim bu insanı, kaleme almak için zorlanacağımı düşünmezdim. ”


Bütün insanlığı kucaklıyordu, fotoğraflarda kendisini görmek isteme sebebi kucaklaşmak için olsa gerek. Hande Demircioğlu biz seni tanıdığımıza memnunuz, insanlığa tanıtmak da borcumuz olsun.