Filiz Özdem bir ‘kayıp hikâyesi’ anlatıyor yeni romanı ‘Bütün Ateşler Söndüğünde’de. Kayıpların insanı, ruhunu, bilincini nasıl şekillendirdiğinin ince ruhlu bir kalemden çıkmış hikâyesi tüm bir roman

Bir kayıp hikâyesi

Ege YATIR

Filiz Özdem, edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden biri. Çocuk kitaplarından şiirlere kadar uzanan geniş bir çerçevede ve edebiyatın hemen her dalında verimlerini okurlarıyla buluşturuyor. Üstelik kaleminden çıkanların arasına fazla mesafe de koymuyor. Çalışkan bir kalem olarak varlığını yazıyla sürdürmeye devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra kitapların gizli kahramanlarından kendisi.

Editörlükle iştigal. Yani tam anlamıyla tıka basa kitaplarla dolu bir hayatın göbeğinde Özdem. Bu yazının sebebi ise Filiz Özdem’in yeni romanı ‘Bütün Ateşler Söndüğünde’. Özdem, kitapların ortasındaki hayatından yeni bir kitapla selamlıyor okurlarını.

Bütün Ateşler Söndüğünde’, inceliklerle örülü bir anlatı. Filiz Özdem, hayatın ortasından acılarla eğitilmiş iki insanın; Asaf ve Pervin’in buluşmasını, hayatın onlara birbirlerini buldurmasını ilmek ilmek işleyerek bir sona taşıyor hikâyesinde. İki ana koldan yürüyen hikâye, iki ayrı insanın acılarına ve yaşamlarına odaklanıyor. Ortaya ise hayatın kendisi kadar gerçekliklerle örülü bir aşk masalı çıkıyor. Romanın adı da çekilen acılardan sonra, hayatın bu iki kahramanı birbiriyle ödüllendirmesini imliyor hâlihazırda: ‘Bütün Ateşler Söndüğünde’… Özdem’in hikâyesi, işte bu ateşe yürümenin ve ateşten geçmenin hikâyesi bir diğer yönüyle bakıldığında. Tam da bundan önce ateşin başladığı yere gidiyoruz; Asaf’ın hayatına.

Doğanın içinde kendi benliğini yitirmiş şekilde salınırken buluyoruz Asaf’ı romanın hemen başında. Nedenini ise çok geçmeden, birkaç sayfa sonra öğreniyoruz: Asaf’ın kendini doğada kaybetmesine sebep olan kayıplardır. İki büyük acının çaresizliğiyle kendini doğaya atmıştır Asaf. Babasını ateşe, oğlunu suya vererek iki canını kaybeden Asaf yalnızlığıyla baş başadır artık hayatta.

bir-kayip-hikayesi-991659-1.

Romanın diğer kahramanı Pervin de bir başka yalnız portresi olarak çizilmiş yazarı tarafından. Fakat Pervin’inki Asaf’tan biraz daha farklıdır çünkü Pervin, başkalarının dertlerine, acılarına, çaresizliklerine, aşksızlıklarına çözümler sunan bir gazete yazarıdır. Bir nevi ‘Güzin Abla’lık yapıyordur. İroni o ki, terzi kendi söküğünü dikemez misalinden, kendisiyle ve aşk acısıyla baş başadır şu hayatta. Zaman zaman hikâyenin akışına da katılan Pervin’in okur mektupları, kahramanımızın onlarla nasıl ilişki kurduğunu, kendi dünyasından onlara nasıl yaklaştığını da gösteriyor bize.

Bu iki dünya arasında bölüm bölüm ilerleyerek bir Asaf’ın, bir Pervin’in hayatına konuk oluyoruz okurlar olarak. Fakat adım adım birbirine doğru yaklaşan bu hayatların kimi zaman geçmişlerinden bir sayfaya, kimi zaman da kendi zamanlarından bir âna tanık oluyoruz. Dolayısıyla zamansal anlamda düz bir çizgide ilerleyen bir hikâye değil Filiz Özdem’in kaleminden çıkan roman. Bu zaman kırılmalarında ise -özellikle geçmişte- önceki ilişkilerinin, yaşayışlarının, bir anlamda hayatın onlara öğrettiklerinin izlerini sürüyoruz. Kahramanlarımız bu hayat içinde neden yalnızlığı seçmişlerdir; işte bu geçmiş kapıları, okurlara bunların cevaplarını vermeyi başarıyor.

Filiz Özdem tüm bunlar ekseninde bir ‘kayıp hikâyesi’ anlatıyor aslında yeni romanı ‘Bütün Ateşler Söndüğünde’de. Kayıpların insanı, ruhunu, bilincini nasıl şekillendirdiğinin ince ruhlu bir kalemden çıkmış hikâyesi tüm bir roman. Bunun yanında insanın kendini önce kaybedip sonra bulmasının yarattığı derinliği de gözler önüne seriyor Filiz Özdem.

Özdem’in yazın macerası içinde ise özel bir yere sahip ‘Bütün Ateşler Söndüğünde’. Karakterlerin derinliklerini ve psikolojik dinamikleri de göz önüne alırsak, Özdem’in insan işçiliği yaptığını söyleyebiliriz bu romanında rahatlıkla.